Türkiye'de 2015 yılı hak ihlalleri rekor seviyede!
09:03
Filiz Zeyrek/JINHA
ADANA - Türkiye'de ve özellikle Kuzey Kürdistan kentlerinde insan hak ve ihlallerinin 2015 yılında rekor seviyeye ulaştığına dikkat çeken Adana Çukurova İHD Dönem Sözcüsü Avukat Yasemin Dora Şeker, savaş ortamının özellikle çocukların geleceğini çok ciddi etkileyeceğinin altını çizdi.
Adana Çukurova İHD Dönem Sözcüsü Avukat Yasemin Dora Şeker, Türkiye'de artan insan hakları ihlallerini değerlendirdi. Türkiye'de önceki yıllara nazaran 2015 yılında insan hakları ihlallerinin artış gösterdiğini söyleyen Yasemin, özellikle Kürtlerin yaşadığı kentlerde bu ihlallerin doruk noktasında olduğuna dikkat çekti. Kürt halkının 90'lı yılları aşan uygulamalarla karşı karşıya olduğunu söyleyen Yasemin, "Savaş ortamında yaşayan insanların hem sosyal, hem de ekonomik sorunlar yaşaması ve en acısı her an evlerinin içerisine giren bomba ve kurşunların verdiği hasar insanları çok etkilemekte. Savaş ortamından kaynaklı insanlar ve özellikle kadın ve çocuklar büyük bir travma ile karşı karşıyalar. Su savaş ortamı özellikle çocukların geleceğini çok etkileyecek" diye belirtti.
'Devletin hendekleri bahane ettiğini biliyoruz'
Cizre'de 9 günlük sokağa çıkma yasağında katledilen 10 yaşındaki Cemile Çağırga'yı hatırlatan Yasemin, "Cemile'nin dondurucudaki minik bedenini hepimiz gördük, annesi bedeni çürümesin diye kızını dondurucuda günlerce saklamak zorunda kalmıştı. Kürt kentlerindeki savaş ortamında yapılan insan hakları ihlallerini kesinlikle hendeklere bağlamıyoruz. Hendeklerin bahane edildiğini biliyoruz. Özellikle Cizre'de başlayan ihlalleri herkes gördü bizde gördük ve araştırmalarda da bulunduk. Cizre'de gördüğümüz manzara gerçekten insanlığın ve insan haklarının kabul edemeyeceği bir manzaraydı. 35 günlük bebeğin annesinin kucağında katledilmesi, 75 yaşındaki yaşlı amcanın ekmek almaya giderken katledilmesi gibi birçok acıyla karşılaştık" ifadelerinde bulundu.
'Baskılara karşı halk doğal olarak özsavunmasını alıyor'
Cizre'de kurum ve kuruluşlarla özellikle kaymakamla yapılan görüşmeleri de aktaran Yasemin sözlerine şöyle devam etti: "Devlet yetkilileri halkın kendi kendisini yönetmesini kabul etmiyor ve kabul etmediği gibi de izin vermeyerek katliamlar gerçekleştiriyor. Halkın yaşadığı evler her gün özel harekat polisleri tarafından basılıyor, insanlar gözaltına alınarak işkencelere maruz kalıyor. Devlet erki bu uygulamalarla insanların üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyor. İnsanların da doğal hakları olarak ona yönelik yapılan saldırıları kabul etmeyip kendi savunma mekanizmasını oluşturuyor. Devlet ise özsavunmasını alan halka karşı işkence ve şiddeti devreye koyuyor."
'Katliamları kabul etmeyeceğiz'
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin katledilmesini de değerlendiren Yasemin, "Arkadaşımız, meslektaşımız Tahir Elçiyi bu savaş ortamında kaybettik. Tahir Elçi barışın elçisiydi. Katıldığı tüm etkinliklerde barışı konuşan bu ülke için huzuru isteyen bir insandı. Maalesef karanlık güçlerin karanlık yüzü barışın sesini her zaman kabul etmeyerek tekrar kısmak istedi. Hem Tahir Elçi'nin katledilmesini hem de sivillerin katledilmesini asla ve asla kabul etmeyeceğiz. Katillerin bulunması için elimizden geleni yapacağız. Saydığımız tüm insan hakları ihlallerin en önemli bir diğer ise çocukların eğitim haklarının ellerinden alınmasıdır. Günlerdir savaşın yaşandığı kentlerde sık sık sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor. Bu sorunun tek sorumlusu yasak emrini verenlerdir. Bu anlamla yapılan hak ihlallerin karşısında duracağız" diyerek sözlerini noktaladı.
(mg)