Ses vermezsek, bizim de çocuklarımızın bedeni sahillere vuracak
09:34
JINHA
İZMİR - Kuzey Kürdistan'da sıkıyönetim uygulamalarına ve devam eden sivil katliamlara tepki gösteren İzmirli kadınlar, "Batıya doğru savaş gelecek, gelmeyecek sanmasın kimse. Bir gün biz İzmirli kadınlarda evlatlarımızı Ege Denizindeki botlara bindire biliriz. Çocuklarımızın bedeni sahillere vurabilir" dedi.
Kürdistan'ın birçok il ve ilçesinde abluka devam ederken, bu yasaklara karşı da halkın direnişi günbegün artıyor. Sıkıyönetim uygulamalarıyla devam eden katliamlara karşı İzmirli kadınlar konuştu. İzmir Barış İçin Kadın Girişimi üyesi Jülide Çapar, yaşanan katliamda en çok kadınların öldürüldüğüne dikkat çekerek, "Tıpkı Gezi Direnişinde olduğu gibi Kürdistan'da da kadınlar ön planda. Kürdistan'da kadınlar öldürüyor. Çünkü kadınlar direnişe geçti. Bir halk savaştan kaynaklı göç etmek zorunda kalıyor. Bu göçlerde kentlere gelen kadınlar en başta etkilenen oluyor. Gerek çalışma yaşantısına katılmakta gerekse de toprağından koparılmış bir şekilde kente gelen kadın yeni kent koşullarına uyum sağlamakta daha fazla sıkıntı çekiyor" dedi.
'Savaş buraya da gelecek'
Kadınlar olarak savaşın bitmesi ve barış görüşmelerin başlamasını istediklerini dile getiren Jülide, "Farkında lığın oluşması için her türlü eylemi yapacağız. Kürdistan'da yaşanan bir katliam değil, soykırıma ulaşmış durumda. Batıya doğru savaş gelecek, gelmeyecek sanmasın kimse. Başkanlık sistemi için savaş orada kalmayacak. Bir gün biz İzmirli kadınlarda evlatlarımızı Ege Denizindeki botlara bindire biliriz. Çocuklarımızın bedeni sahillere vurabilir. Hiçte öyle rahat oturmanın anlamı yok. Savaş buraya da gelecek" diye belirtti.
'Aynı zamanda bir direniş var'
Yeni Demokrat Kadın (YDK) üyesi Sevda Perihan Erkılınç ise 7 Haziran'dan sonra yeni bir sürecin başladığını ifade ederek, "Savaş politikalarının devreye sokulduğu bir süreç. Yaz boyunca sokağa çıkma yasakları başlamıştı. 1 Kasım'dan sonra çok daha kapsamlı bir saldırı yürütülmeye başlandı. Başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere Türkiye Kürdistan'ında abluka katliam ve aynı zamanda bir direniş var. Bence bu direnişi vurgulamak gerekiyor. Devletin şuanda giremediği mahalleler var" dedi.
'Sokağa her çıktığımızda devlet sıkışmış olacak'
Devletin Ekin Wan'dan başlayarak özel olarak kadınlara yönelik politikaları devam ettiğini anlatan Perihan, "Bu katliamlar İstanbul'da oldu. Önce Günay Arslan, sonra Dilek Doğan daha sonra da Dilan Kortak ve geçtiğimiz günde Yeliz Erbay ve Şirin Öter infaz edildi" dedi. Kürdistan'da devam eden savaşa batıdan da yavaş yavaş ses geldiğini dile getiren Perihan şöyle devam etti: "Bir hareketlilik var. Ancak bunu kadınlar biraz daha zorlaması gerekiyor. Sokağı terk etmemek gerekiyor. Çünkü Kürdistan buradan güç alıyor. Katliamın sesini buraya taşımamız gerekiyor. Sokağa her çıktığımızda devlet sıkışmış olacak."
'İlan edilmemiş bir savaş var'
Kürdistan'da bu güne kadar kullanılan tüm şiddet yöntemlerinin, bu gün topyekûn kullanıldığına dikkat çeken Kongreya Jinan Azad (KJA) üyesi Yıldız Yıldırım, "İlan edilmemiş bir savaş var. Savaşı ilan etmeleri zaten onların işine gelmeyecektir. Çünkü Türkiye NATO üyesidir. Bunun iç savaş olarak lanse ediyorlar ama dünyayı ilgilendiren bir sorundur. İnsanlar kardeşçe insanca demokratik bir ortamda yaşayacakken ne yazık ki AKP hükümeti bir savaş atmosferi yaratıyor. Bir ülkedeki vatandaşların kendi güvenlik güçleri tarafından yok edilmesi ve bunun da cezasızla sonuç bulması antidemokratik bir yöntemdir. Bu gün T.C. devleti kadın çocuk ve gençlerden korkuyor. Hatta doğmamış bebeklerden korkuyor. Katliam var ve nereye gideceği de belli değil. Hendekleri bahane ediyorlar. Ama savaş kararının aylar önce aldılar" dedi.
'Demokratik özerkliğe öz yönetime sahip çıkmalıyız'
Hendeklerin halkın kendini koruma yöntemi olduğuna değinen Yıldız, "Türk sol siyasi hareketi barikatlarla kendini korudu, ama Kürtlerin üzerine tanklarla gidiliyor. Bu yüzden hendekler var. Artık demokratik özerklik ve öz savunmayı istemek zorundayız. Biz Türkiye'den ayrılma düşüncesinde değildik, bu gün getirilen noktada öylesine bir nefret tohumu ekildi ki insanlar artık bir birlerine gönül sıcaklığıyla bakamayacak duruma geldiler. Bu insanların yeniden insanca bir arada yaşamaları güçleştirildi. Kürtler yasal olarak tanımladığı müddetçe bu sıkıntı daha da uzayacaktır. Kürtler tarihleri boyunca isyan ettiler ve egemen güçler kürdün liderine saldırdılar. Bu nedenle bizim önderimize sahip çıkmalıyız. Demokratik özerkliğe öz yönetime sahip çıkmalıyız. Bunun en büyük öncüleri de kadınlar olmalıdır" diye belirtti.
(ht-öö/fk)