'Dün Soçhi Suruç ve Ankara'ydık bugün Cizre'yiz'
12:39
JINHA
HABER MERKEZİ - Demokratik Çerkes Hareketi, Sur, Nusaybin ve Cizre'de yaşanan devlet şiddetinin kaygı vereci boyutta meşrulaştığını duyurdu. Açıklamada, "Yakışmıyor bize korkarak yaşamak. Adigelik insanlıktır. Candan önce onur gelir. Bir arada kardeşçe ve eşitçe yaşamı savunmak zor da değil, suç da değil" denildi.
Demokratik Çerkes Hareketi (DÇH), Kürdistan'da yaşanan katliamlara ilişkin "Dün Soçhi, Suruç ve Ankara'ydık. Bugün Cizre'yiz" başlıklı açıklama yaptı. Ortadoğu'da alışılan çatışmalar, ölen çocuklar, yüzyıllardır ezilen, sömürülen, katledilen insanların hatırlatıldığı açıklamada bugün Cizre, Sur veya Nusaybin'de yaşananların Ortadoğu'dan farkı olmadığı belirtildi. "Ne tarafta olursak olalım, toz bulutu kalktığında, ülkemizde de insanlığın tekrar tekrar öldürülüyor" denilen açıklamada çocuklarının ölü bedenini taşıyan annelerin gözyaşlarıyla sulanan toprakların, Ortadoğu'daki kirli hesaplaşmanın bir parçası haline geldiği kaydedildi.
DÇH'nin açıklamasında "Savaş İstemiyoruz Çocukları Öldürmenizi İstemiyoruz Girişimi" raporuna da yer verildi. Buna göre Temmuz-Kasım 2015 ayları arasında Diyarbakır, Şırnak, Ağrı, İstanbul, Mardin, Van, Ankara, Hakkari ve Adana illerinde en küçüğü 35 günlük bebek olmak üzere en az 44 çocuk hayatını kaybetti" denildi.
Halkın gıda ve temel ihtiyaç sıkıntısı yaşadağı, bilinçli olarak "şiddet ve savaş siyaseti" yürütüldüğüne vurgu yapılan açıklamada 7 Haziran'dan beri Suruç ve Ankara'da katliamlarıyla artan şiddetin bugün Sur, Cizre ve Nusaybin'den yaşandığı ifade edildi.
Demokratik Çerkes Hareketi'nin açıklaması şöyle: "Biz dün Suruç ve Ankara'ydık. Bugün Cizre'yiz. Nusaybin ve Sur'uz! Bombalarla harap edilmiş bir okulun içinde, 'kalemi kırılmış' bir çocuğun soğuk bedeniyiz. Bir annenin karnında vurulmuş bir bebeğiz. Daha önce Soçhi idik. Elbruz idik. O zaman da muktedirler istedi diye vurulmuştuk. Belki toprağın üstünde yatıyorduk yüzükoyun, belki gözleri yaşlı annemizin kolları arasındaydık. Yıkıcı etkisi hala sürmekte olan o sürgün yolunda bizi nasıl bırakırdı denize? Bizi göğsüne, bizsizliğin acısını da yüreğinin en derinine gömmüştü.
Bugün Cizreli analar, babalar nereye gömecekler acılarını, korkularını, geleceklerini, hayallerini, çocuklarını? Duyun bu sesi duyun, bombalar yağıyor o şehre. Taranıyor evler makinelerle. Belki 'Cizre olmayan' her yerde umarsız yaşıyoruz. Oysa belki Çerkes, belki Kürt, belki Türk'üz ama hepimiz insanız. İnsanlığımız yitirilsin diye yapılan onca şeye rağmen yüreğinizde hissediniz bu acıyı. Bırakınız 'bir karış vatan toprağı' nidalarını, toprağın üstü insansızlaştırılırken. Ortak acıyı, Cizre için de hissedin. Bir arada kardeşçe yaşamın teminatı, işte o histir.
Yakışmıyor bize korkarak yaşamak. 'Adigelik insanlıktır', 'Candan önce onur gelir' ifadelerini şiar edinen, vedalaşırken bile 'Özgür kal' diyen onurlu Kuzey Kafkasya halklarının gençleri olarak, insana sesleniyoruz; artık ölmeyelim, insanlık ölmesin. Bir arada kardeşçe ve eşitçe yaşamı savunmak zor da değil, suç da değil!"
Açıklamanın sonunda Suruç katliamında can veren Çerkes Nartan Kılıç'ın Deniz Koydum Adını şiirinden paylaştığı sözlerine yer verildi: "Acının surlarında ateşler yaktık, vuruldu şehirler soluksuz kaldık, kendine çekildi bütün zamanlar, gölgeler orda kaldı."
(fk)