Rakel Dink: Elinizi tutmaya, kanlar akmasın, bu günler bitsin demeye geldik
14:08
JINHA
AMED - Sokağa çıkma yasakları ve katliamların son bulması için yüz aydınla birlikte Diyarbakır'a gelen Rakel Dink, "Biz de elinizi tutmaya, kanlar akmasın demeye, bu günler bitsin demeye geldik. Kan akıtmanın sonu yok, toprak doydum demez, toprak yeter demez. Biz yeter demeye geldik. Her tarafa bunu duyurmak istiyoruz. Ölümler öldürülmeler dursun. Kardeşçe insanca, mecliste, parlamentoda konuşun demeye geldik. Devlete sesleniliyorum prangalar kırılsın, değirmen taşları kırılsın. Bitirin bu ölümleri, öldürmeleri" dedi.
Kürdistan'daki sokağa çıkma yasakları ve katliamların son bulması için 100'ü aşkın sanatçı, siyasetçi, yazar, akademisyen ve aktivistlerden oluşan 'barış grubu' 'Aslolan hayattır silahlar sussun, zulüm dursun, barışı konuşalım' sloganıyla Diyarbakır'a geldi. Sümerpark Resepsiyon Salonu'nda toplantı düzenleyen barış grubu buradan Sur'a yürüyecek. Toplantıya, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin eşi Türkan Elçi, katledilen gazeteci Hrant Dink'in eşi Rakel Dink, gazeteci yazar Oya Baydar, Müge İplikçi, siyasetçi Nesrin Nas, sanatçılar Lale Mansur, Zeynep Tanbay ve çok sayıda yazar, sanatçı, akademisyen katıldı.
Toplantının açılışı Türkan Elçi ve Rakel Dink'in konuşmasıyla yapıldı. Türkan ve Rakel birlikte kürsüye çıktı. "Hoş geldin acılı yalnızlığıma" diye başlayan metni okuyan Türkan'a Rakel Dink ardından, "Hoş bulduk kardeşim" diyerek yanıt verdi.
'İnsanlar eceliyle ölsün'
Rakel Dink, "Biz de elinizi tutmaya, kanlar akmasın demeye, bu günler bitsin demeye geldik. Kan akıtmanın sonu yok, toprak doydum demez, toprak yeter demez. Biz yeter demeye geldik. Her tarafa bunu duyurmak istiyoruz. Ölümler öldürülmeler dursun. Her yere seslenmeye geldik. Kardeşçe insanca, mecliste, parlamentoda konuşun demeye geldik. Hiç kimseyi toprağa gömmek istemiyoruz. Bırakın insanlar ecelleriyle ölsün. Acılar da kıvamında olsun. 2015 bitmek üzerde 1915 soykırımı 100. Yılı dolayısıyla söylemek istiyorum. Onca insan toprağa gömüldü insanlar travmalara boğuldu bir şey çözüldü. Devlete sesleniliyorum prangalar kırsınlar, değirmen taşları kırılsın. Bu yüzyıl o travmalara yol açmasın artık. Bunu seslendirmeye geldik. Toprak doydum demez bu kadar acı yeter. Birbirimizin acısından doymadık mı? Her tarafa seslenmeye geldik. Bitirin bu ölümleri, öldürmeleri" dedi.
'Kürtler batının sessizliğine tepkili'
Ardından Sur'da yaşayanlar söz alarak konuştu. Savaş Mahallesi Muhtarı yaşananları anlattı. 15 bin öğrencinin mağdur olduğunu, saldırılar nedeniyle ailelerin parçalandığını belirterek, "350 sivil ölümünden 70'i çocuk. Batının bu duruma sessiz kalması bizim zorumuza gidiyor. Medya buna sessiz. Kürt halkı batının bu sessizliğine tepkili" dedi.
Ziya Gökalp mahalle muhtarı, "Yasaklar Tahir Elçi'nin ölümü ile başladı. Sağlık ocakları, okullar kapalı. Top ve tank sesleriyle yatıp kalkıyoruz. Çocuklarını psikolojileri buzuldu. 2 yurttaşımız gazdan dolayı vefat etti. Herkes gibi bir hayat yaşamak istiyorum. Bütün çocuklar gibi bizüm çocuklarımız da oyun oynasın istiyorum. Herkes nasıl yaşıyorsa bizim de hakkımız var yaşamaya. Ölüm haberleri duymak istemiyorum" dedi.
Cenazeleri günlerce Sur'da sokakta bekletilen Mesut Seviktep ve İsa Oran'ın babaları kürsüye çıktı. İsa Oran'ın babası Mehmet Oran şunları söyledi: "Sivil halkı üzerine bombalar atılıyor. Kadınlar yaşlılar öldürülüyor. Acılı baba olarak bir çocuğun İstanbul'da 20 yaşına kadar okutularak, üniversiteye götürüp kaydeden baba olarak, çocuğumu orada mı arayacaktım yoksa Kürdistan'daki kazılan barikatların arkasında mı aramam gerekiyordu. Çocuğum üniversitede hakaretlere uğradı, gözaltına alındı. Çocuklarımızı okula gönderiyoruz, AKP'nin faşist çeteleri çocuklarımızı öldürüyor ve kimse de yargılanıp ceza almıyor. Bu yüzden her gün yenileriyle yüz yüze kalıyoruz. Bunlar hala devam ediyor. Çocuklarımızın bir daha saldırılara maruz kalmaması için her kes ahlaki vicdani görevini yapmalı. Ne yaptı İsa ve 10 tane soruşturma açılmıştı. Çok büyük bir suç işlemişti kampüste Azadiya Welat ve Gündem gazetesinin standını açmıştı, suçu buydu. Gelip hendek hesabı soranlar o hendekler niye açıldı önce onun hesabını versin. Dolmabahçe mutabakatına maruz kalmayıp masayı devirenleri, çocuklarımız savaşa hazır diyerek çocukları birbirine kırdıranları lanetliyorum."
Mesut Seviktek'in babası Esat Seviptek ise "Bu muydu vicdanınız, bu muydu kardeşliğiniz. Gerçekler Sarayın ve çetelerinini dediği gibi midir? Gençlerimizin kanında boğulacaksınız" dedi.
Daha sonra Silvan'da haber takibi sırasında başına polisler tarafından silah dayatılan gazeteci Serhat Yüce kürsüye çıktı. Serhat Kürt gazetecilere yönelik saldırıları anlattı.
Son bölümde ise aydınlar adına ortak açıklama okundu. Açıklamanın Türkçesini Lale Mansur Kürtçesini ise Rojda okudu.
'Yarın çok geç olacak farkında mısınız?'
Açıklamada şunlar belirtildi: "Diyarbakır'dan bütün Türkiye'ye sesleniyoruz: Koşar adım iç savaşa gidiyoruz, farkında mıyız? Vatanın bölünmesinden kaygı duyanlara sesleniyoruz: Vatan bölünüyor, yürekler bölünüyor, farkında mıyız?
Savaş kararı alanlara sesleniyoruz: Kan-ölüm-yıkım üzerine iktidar kurulmaz. Bir durun, bir görün, bir anlayın; savaş kararınız kurşun olup, bomba olup, ateş olup insanları öldürüyor, doğayı, tarihi, kültürleri, insanlık mirasını, dostluğu, kardeşliği yıkıyor; farkında mıyız?
Ortak vicdanı temsilen sesimizi duyurmak için buradayız: Eller tetikten çekilsin, silahlar susturulsun, ölmeye öldürmeye son verilsin. Acilen çözüm masasına dönülsün, Meclis de sürece dahil edilsin, demokratik ortamda oturup konuşulsun.
Aslolan ölüm değil hayattır; aslolan insandır, insanın özgürlüğü, insanın mutluluğudur. Artık yeter! Çocuklarımızı kurban etmeyin, bizleri kurban etmeyin; geleceğimizi, bin yıllık kardeşliğimizi kurban etmeyin.
Yarın çok geç olacak, farkında mısınız?"
Toplantı sona ererken, sanatçılar Sur'a yürüyecek.
(gc-dk/fk)