'Gömme-silme-çöktürme' aynı yöntemle farklı sonuç beklemenin....
09:01
Sibel Yükler/JINHA
ANKARA - 2009 yılında, 30 yıldır bağımsızlık mücadelesi veren Tamil Kaplanları ile Tamil halkına karşı Sri Lanka devletin tarafından başlatılan savaşta, “Gömme-Silme” planı ile birlikte 42 bin insan öldürüldü. BM raporuna göre, Sri Lanka devleti bu savaşta insanlığa karşı suç işledi. Bugün de Türkiye devleti, “Çöktürme” planıyla Kürdistan coğrafyasını hem de Kürt halkını yok etmek istiyor. Bu durum, "Türkiye'nin Sri Lanka'dan öğreneceği çok şey var” sözünü hatırlatıyor.
Basına yansıyan bilgilere, AKP hükümeti Eylül 2014’te Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nca hazırlanarak Genelkurmay Başkanlığı’na sunulan ve 'Genelkurmay Strateji Plan Dairesi, Strateji Şube Müdürlüğü'nün “Çöktürme” planı adını verdiği 'gizli' ibareli eylem planının hazırlandığı iddia ediliyor. Bu plan, Sri-Lanka modelinin birebir aynı. Geçtiğimiz günlerde HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün konuya ilişkin verdiği soru önergesine göre, bu savaş simülasyonunun Sri Lanka hükümetinin Tamil halkının bağımsızlığı için mücadele eden Tamil Kaplanları’na karşı uyguladığı yok etme harekatı modelinin Türkiye’de de PKK’ye ve Kürt halkına karşı uygulanmasını hedef aldığı iddialar arasında.
Tamil halkı ve Tamil Kaplanları için “Gömme-Silme”
Peki Sri Lanka modeli neydi? Sri-Lanka hükümetinin 2006 yılında, 30 yılı aşkın süre bağımsızlık mücadelesi veren Tamil Kaplanları’na karşı uyguladığı yok etme harekatı modelinde büyük bir savaş yaşandı. Sri Lanka devleti, özellikle 2008-2009 yılı Tamil Kaplanları ve Tamil halkından 42 bin kişiyi öldürdü. Bu iki cümle, şimdilerde Türkiye devletinin PKK’ye ve Kürt halkına yapmaya çalıştığını özetliyor. Ordu bu planı, ‘Gömme-Silme’ eylem planı olarak bunu adlandırmıştı. Türkiye’deki iddialar gibi, Sri Lanka planı da Genel Kurmay Merkezinde hazırlanmış ve hükümetin bazı bakanlarına da bir brifing şeklinde sunularak tüm uygulanması Genel Kurmaylığa bırakılmıştı.
Beyaz bayraklardan, beyaz minibüslere
Planda önce çok sayıda gazeteci ‘beyaz minibüslerle’ kaçırılıp yok edildi, hastaneler bombalandı. Beyaz bayrak sallayarak teslim olan binlerce sivil, askerler tarafından kurşuna dizildi. Tamil halkının yaşadığı köy ve şehirlerde kaçan sivilleri askerler yakalayarak katletti. Ablukaya alınan örgüt elemanları, büyük silahlarla imha edildi. Telefon, elektrik ve gaz şirketi operasyon boyunca tüm faaliyetlerini askıya almıştı. Hastanelerdeki görev süreleri uzatılmış, kamu görevlileri bölgeden uzaklaştırılmış, zırhlı araç takviyeleri yapılmıştı. Birleşmiş Milletler'in (BM) 2011 yılında yayımladığı bir raporda, öldürülenlerin sayısı 42 bindi bulmuş, ordu güçleri, binlerce kadına tecavüze etmiş, on binlerce sivil ise sakat bırakılmıştı. BM, can kayıplarının büyük bölümünün, Sri Lanka güçlerinin hedef ayırt etmeksizin yaptığı bombardıman sonucu yaşandığını bildirmişti. Sri Lanka devleti, Tamil halkını katletmişti.
Mahinda Rajapaksa ile Tayyip Erdoğan arasındaki benzerlik
BM Raportörü Marzuki Darusman'ın raporuna göre, Sri Lanka Devleti bu savaşta insanlığa karşı suç işledi. Raporun gereği yerine getirilirse, dönemin Cumhurbaşkanı Mahinda Rajapaksa insanlık suçu işlemekten yargılanacak. Mahinda Rajapaksa ile Recep Tayyip Erdoğan arasında ise bir benzerlik bulunuyor. Mahinda da 2004 tarihinde Başbakan olarak görev yapmış, 2005’te ise altı yıl sürecek cumhurbaşkanlığı görevine gelmişti. “Gömme-Silme” planı seçildikten bir yıl sonra planmış ve uygulanmaya başlanmıştı. Tayyip Erdoğan ise12 yıllık başbakanlığın ardından 2014 yılında Cumhurbaşkanı oldu. “Çökertme” planı ise, Tayyip Erdoğan’ın göreve geldiği yıl tam ayrıntısıyla planlandı ve bir yıl sonra uygulamaya kondu.
Ayrıca, Mahinda Rajapaksa’nın ısrarla iktidarda kalmasının arka planında başka nedenler de vardı. Tıpkı “Erdoğan ailesi” gibi Rajapaksa ailesinin birçok üyesi hakkında da yolsuzluk davası açılmıştı. Mahinda Rajapaksa’nın da kendisi hakkında dava açılmasını önlemek için siyasi dokunulmazlık peşinde olduğu yazıldı. Aynı zamanda çeşitli savaş suçları, azınlıklara baskı yapmak ve yolsuzluklarla itham ediliyordu. Bütün bunlar Mahinda Rajapaksa ile Tayyip Erdoğan arasındaki benzerliği ortaya koyuyor. Tayyip Erdoğan’ın da bütün bu suçlardan dolayı dokunulmazlık peşinde olduğu yazılıyor.
Uluslararası Kriz Grubu uyardı: Sri Lanka modeline götüren yol
Sri Lanka modeli bir toplu imhâ planıydı. Tıpkı şu an Kürdistan’da yaşananlar gibi. Merkezi Brüksel'de bulunan etkin düşünce kuruluşlarından "Uluslararası Kriz Grubu" da, Sri Lanka raporunda şöyle bir uyarıda bulundu: "Sri Lanka seçeneğinin ‘terörle’ mücadele ettiğini belirten bazı ülkeler için de model olması tehlikesi bulunuyor.”
Ancak, 2009’daki Sri Lanka’nın katliamı sonrası, Mahinda Rajapaksa’yı arayarak kutlayanların ilk sırasında Tayyip Erdoğan geldi ve onu da AKP’li milletvekilleri ve cumhurbaşkanı Abdullah Gül takip etti.
Dönemin AKP milletvekili ve TBMM Türkiye-Sri Lanka Dostluk Grubu Başkanı Murat Hamarat, Sri Lanka hükümetini kutlarken aynı mesajında Türkiye'nin terörle mücadelesini sürdüreceğini belirtti. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bu gelişmeden dolayı, dönemin Sri Lanka Cumhurbaşkanı Mahinda Rajapaksa'yı telefon görüşmesinde tebrik etti.
Türkiye'nin Sri Lanka'dan öğreneceği
Sri Lanka'nın Türkiye'ye tayin ettiği ilk büyükelçisi Bharthi Wijeratne 2012 yılında Abdullah Gül'le yaptığı görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin Sri Lanka'dan öğreneceği çok şey var” dedi. Dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş gibi Kürt siyasetçilerse Sri Lanka modelinin bir katliam modeli olduğunu belirtti.
2015 yılına gelindiğinde ise, 29 Ağustos’ta dönemin AKP Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu da, PKK ile sonuna kadar mücadele edeceklerini belirterek, "Ya adamlar silah bırakıp teslim olacak, ya da Sri Lanka’daki gibi kökü kazınıp bitecek bu iş. Başka yolu yok" dedi.
Sri Lanka’dan Kürdistan’a, basın nasıl gördü?
Habertürk: İnsan hakları Kürdistan’da nerede?
2011 yılında geçtikleri bir haberde, “Türkiye'nin Tamil Kaplanları’nın yok edildiği operasyonu örnek alacağına ilişkin yorumlara Sri Lanka basınında bile rastlamak mümkün” ifadeleri geçiyordu. Mahanda Rajapaksa'yı ‘Milliyetçi Lider’ olarak gören Habertürk, savaşın ayrıntılarına yer verdiği haberde, sonuç kısmı için “9 ay süren operasyonun kirli yüzü de insan hakları raporlarıyla deşifre edildi. Manzara, gören gözler için dehşetten de öteydi” demişti. Bugün Habertürk, PKK’yi bir terör örgütü görmekle kalmayıp, Cumhurbaşkanı’nın sözcüsü haline gelmiş durumda.
Radikal: ‘Ayrılıkçı’dan ‘çatışmaya’
2012 yılında BDP, hükümetin böyle bir planı olduğunu gündeme taşımıştı. BDP, hükümetin Kürt sorununun çözümü için hazırladığı yeni yol haritasını gündemine alırken, bir yandan da hükümetin stratejisini, Sri Lanka modeli olarak isimlendirerek amacının BDP’yi tasfiye olduğu değerlendirmesini yapıyordu. O dönem Radikal gazetesi Tamil Kaplanları’nı “ayrılıkçı” olarak nitelendiriyordu. Bugün ise, devletin saldırılarını vurgulamak yerine “çatışma” bazlı bir haber politikası izliyor
Hürriyet: Hedef ayırt etmeyen devletten, PKK’ye
29 Ağustos 2015 günü, dönemin AKP Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu, PKK ile sonuna kadar mücadele edeceklerini belirterek, "Ya adamlar silah bırakıp teslim olacak, ya da Sri Lanka’daki gibi kökü kazınıp bitecek bu iş. Başka yolu yok" demişti. Aynı haberde Sri-Lanka’da olanları anlatan Hürriyet, Tamil Kaplanları’ndan” 30 yılı aşkın süre bağımsızlık mücadelesi veren ayrılıkçı örgüt” diye bahsetmiş, BM’nin de , 40 bini aşkın ölümün “Sri Lanka güçlerinin hedef ayırt etmeksizin yaptığı bombardıman sonucu yaşandığını” bildiren raporuna yer vermişti. Bugün ise Hürriyet, PKK’yi “Eli kanlı terör örgütü hedef gözetmeksizin saldırmaya devam ediyor” diye gösteriyor.
“Çöktürme” planında neler yer alıyor?
7 Haziran'dan sonra 360 sivil yurttaş yaşamını yitirdi. 61'i çocuk, 73'ü kadındı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Merkezi, sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili yaptığı açıklamada ise, 16 Ağustos-25 Aralık arasında en az 124 sivilin hayatını kaybettiğini açıkladı. Sokağa çıkma yasaklarında son iki hafta içinde, yedisi çocuk, biri ateşli silahla vurulma sonucu anne karnında ve sekizi kadın olmak üzere 41 sivil öldürüldü. En az 41 sivil yaralandı.
HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün meclise taşıdığı önergede, planın basına yansıyan kısımlarını sordu. Buna göre, AKP hükümetinin 2014 yılında hazırladığı “Çöktürme” planında şunlar yer alıyor:
* “Özel Polis Kuvvetleri ve özel askeri komandolar eşliğinde, ordu güçleri şehirleri kuşatarak, mahallere ve yerleşkelere operasyonlar düzenleyecek.
* Saldırıların komuta merkezi il Jandarma Komutanlıkları olacak, gereklilik halinde helikopter ve yine gerekirse savaş uçakları İl Jandarma Komutanlığı emrine verilecektir. Ablukaya alınan yerleşkelerde, yaşamsal alanlar tahrip edilerek geri dönüş koşulları ortadan kaldırılacak.
* Kitlesel imhalar, tutuklama ve boşaltmalarla yerleşkeler huzura kavuşturulacaktır. Yapılacak bastırma operasyonlarında 10 bin ila 15 bin imha, 8 bin civarı yaralı, 5-7 bin arası tutuklama, bombalanmış küçük ve büyük yerleşim alanlarında 150-300 bin civarı insanın yer değiştirmesi planlanmakta.
* Yapılacak ablukalarda terör örgütünün ülkenin batısında girişebileceği kalkışmalara karşı da, değişik tedbirler üzerinde çalışılmaktadır. Bölgeye daha önce görev yapmış bölge coğrafyası ve bölge halkını iyi tanıyan üst rütbeli personelin acilen atanması tamamlanmalıdır.
* Sivil kamu personelinin söz konusu alanlardan çekilmesi, hastanelerin 24 saat kurallına göre olası ve acil güvenlik personelinin ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi, bazı kamu binalarının boşaltılarak operasyonel güçlerin konumlanmasına göre, önceden hazırlanması önem arz etmektedir.
* Sınırlarımız içinde ve ötesinde yürütülen operasyonlara ara verilmeden devam edilmesi Kamu Düzeni ve Güvenliği açısından hayati öneme haizdir.
* Sivil kamu personeli belirlenen bölgelerden çekilmeli, hastane ve sağlık birimleri teyakkuzda tutulmalı ve tecrübeli doktorlar her an bulundurulmalı. Yerel yöneticilerin (Vali, kaymakam ve üst rütbeli askerlerin) terör örgütünün uzantısı malum parti vekilleriyle ve diğer sivil kuruluşlarla teması kesilmelidir.
* Med Nuçe, Sterk TV, Newroz TV, Ronahi TV, MMC TV, DİHA, Özgür Gün TV, İMC TV kanalları ve Özgür Gündem gazetesinin ekarte edilmesi, yasal dayanaklardan yoksun bırakılması acilen gerekmektedir. Terör örgütünün medyasının alan, bölge, yerleşkeye sokulmamasına özen gösterilmeli, adı geçen alan, bölge ve yerleşkelerin etrafında tank ve zırhlı araçlar uygun yerlerde konumlandırılmalı, giriş ve çıkışların tümü kapatılmalıdır.
* Elektrik, gaz ve su şirketlerinin tüm faaliyetlerini operasyon yetkilisi emri dahilinde sürdürmeleri ve verilen emirlere harfiyen uymaları sağlanmalı. Ambulans, itfaiye araçlarının alanlara uygun görülürse izinli ve askeri personel eşliğinde sokulması sağlanmalıdır.”
(fk)