Müge İplikçi: Çocukları yaşatamıyorsak, niye yaşıyoruz?
09:02
JINHA
AMED - Kürdistan'da sokağa çıkma yasakları ve katliamlara dikkat çeken gazeteci yazar Oya Baydar ve Müge İplikçi, ülkenin batısının yaşananlara duyarlı olmasını gerektiğine, 90'ları çok aşan bir sıkıyönetim yaşahdığına dikkat çerek, medyanın içinde olduğu 'içler acısı' durumunu anlattı.
Kürdistan'da yaşanan katliamlar ve sokağa çıkma yasaklarına karşı İstanbul'dan gelen "Barış savunucuları" arasında yer alan ve 1990'lı yılları gören kadınlar, 90'ların çok ötesinde bir aşamaya gelindiğini belirterek, geri dönüşü olmayan bir noktaya gelindiğini söyledi. Kadınların "Son şansımız, eğer şimdi konuşmazsak geri dönüşü olmayacak" sözlerini kullanarak bundan endişe duyduklarını üzerine basa basa söyledi. Gazeteci yazar Oya Baydar ve Müge İplikçi Kürdistan'da yaşananlardan batının haberdar olmamasında medyanın rolüne ve diline dikkat çekti.
Gazeteci yazar Oya Baydar Kürt sorununun çözümünde demokrasiye dikkat çekerek, silahla, askeri yöntemle bu sorunun çözülmeyeceğinin altını çizdi. Kürdistan'da yaşananlara karşı batının duyarlı olması gerektiğini belirten Oya, "Bu batının ilgisizliği değil, çaresizliğiyle alakalı birşey. Bakın ancak yeni yeni gelebilmeye başladık. Öğrenilmiş bir farkındalık eksikliği var. Çok farklı yansıyor herşey. Bir amacımız da aslında burayı batıya yansıtmaktı. Çok farklı yansıyor çünkü. İnsanlar bilmiyor, insanlarla birşey örgütlemek gidelim bakalım birşeyler yapalım demek zor oluyor zaman istiyor. Bir de insanlar yavaş yavaş durumun farkına varıyor bunun bir iç savaşa doğru gidebileceğinin tabi ki bunu kimse istemiyor" dedi.
'Medyanın büyük sorumluluğu var'
Kürdisatan'da yaşananlarından ülkenin batısında yaşayanların farkında olmamasında medyanın çok büyük sorumluluğu olduğuna vurgu yapan Oya, "Çok büyük suskunluk üzerlerindeki baskılardan da kaynaklanıyor. Medyanın bir bölümünün de gerçekten farkındalık eksikliği ve öğrenilmiş bir takım yanlış düşüncelerden olduğunu düşünüyorum. Ama medya çok büyük baskı altında asıl sebebin bu olduğunu düşünüyorum medyanın ilgisiz olmasına yol açıyor" şeklinde konuştu.
'90'ları çok aşan bir noktadayız'
"90'lara mı dönüyoruz" sorularını da değerlendiren Oya, "Keşke 90'lara dönseydik diyeceğim geliyor. 90'ların çok daha kötü bir noktasındayız. Hiç bu kadar büyük bir kopuş olmamıştı. Yüreklerin kopuşu çok daha önemli. İnsanların yürekleri herşeye rağmen farklıyız, özerklikte olur şu da bu da ama yüreklerimiz birdi. Bu kadar ölüm ve zulüm gerçekten yüreklerin kopuşunu getirir elbet" dedi. Herkesin yaşananlara duyarlılık göstermesi gerekiğini vurgulayan Oya, "Buradaki insanların gözlerinin içlerine bakmalarını buralara gelmelerini, konuşmalarını burada ne yaşanıyor, buraya batıdan bir akış olmasını isterdim. Bunu televizyonlar verse bile aynı şey değil. Tek yada gruplarla gelinsin buraya bir insa akışı olsun. O zaman sanıyorum bunun burada gördüklerimizin acıları paylaşmamızın geri dönüşü de mümkün olacak" diye ekledi.
'Çocukları yaşatamıyorsak biz de yaşamayalım'
Gazeteci yazar Müge İplikçi de barış dilini konuşmak istediklerini belirterek, "Başka şansımız yok son şansımız bu ve bu son şansımızı yitirirsek bizi bekleyen günlere çocuklarımızı torunlarımızı nasıl götüreceğimiz konusunda ciddi düşüncelerim var. Bu toprakların insanlarının artık kavga etmemesini ve çatışmamasını istiyorum. İnsanların insan gibi yaşamalarını istiyorum. Çocuklar için geldim. İnsani bir hak çocuk hakkı. Çocuk hakkı ihlali benim bir eğitmen olarak da kabul edemeyeceğim birşey. Biz bu ülkede çocukları yaşatamıyorsak okullara göndertemiyorsak o zaman yaşamayalım. Niçin yaşıyoruz ne için varız" diye konuştu.
'Kadınlara çok iş düşüyor'
Batıdaki insanların çoğunun yaşananlara tepkisini değerlendiren Müge, "Çoğu korkuyor çoğu endişeli ve birçoğu da üzerine umursamazlık kılıfı giymiş durumda. Bir kere çatışmadan ve çekişmeden korkuyorlar. Türkiye'nin genel geçer ve yakın tarihine bakıldığında bu çatışma insanların artık istemediği birşey. Bu çatışmanın artık bitmesi konusunda nedense çaresiz olduklarını düşünüyorlar. Bu toplum olarak geldiğimiz dayandığımız kötü bir nokta. Bunu tekrar harekete geçirmemiz lazım. Bu yüzden de kadın dili dediğimiz barış diline çok yakın bu dilin acilen harekete geçmesi lazım. Kısaca biz kadınlara çok iş düşüyor. Bu dilin herkese iyi geldiğini herkese çok iyi kavratmamız lazım" diye anlattı.
'Medya içler acısı halde'
Medyanın durumuna da dikkat çeken Müge, "Medya içler acısı halde. Yani genel geçer dediğimiz o medyada insanlar işlerini yapmıyorlar. Vicdanlarının sesini dinlemiyorlar bu beni çok kızdırıyor. Şunu da söyleyeyim o büyük medyanın içerisinde çoğu insan çok vicdanlı bir şekilde debelenip duruyor. Birşey yapamıyoruz sesimizi çıkaramıyoruz. Hiçde dışarıdan göründüğü gibi değil. Çok kendi kendini yiyip bitiren insanlar var arkadaşlarım var ben biliyorum. Benim kişisel düşüncem bundan sonrasında bir daha şansımızın olmaması bizi felakete sürükleyecektir" dedi.
(gc-dk/fk)