Kerboran'da kadın mücadelesinin adı Çiçek'tir
09:35
Zehra Doğan/JINHA
MÊRDÎN - Dargeçit'te 19 gün boyunca gerçekleşen saldırılara karşı evini terke etmeden direnen halkın öncülüğünü yapan kadınlardan Salime Çelik, "Kerboran'da kadın direnişi 1992'de fedai eylem başlatan Çiçek'le başlar. Çiçeği'nde ardından mücadelesini sahiplenen kadınlar yıllarca gördükleri işkenceye rağmen dimdik ayakta kalıp, direniş çiçeğini elden ele vermeyi başardı" diyor.
Mardin'in Dargeçit (Kerboran) ilçesinde devlet tarafından uygulanan sıkıyönetimin ardından direnişin mahallesi olarak adını tarihe kazıyan Safa Mahallesi'nde halkla yaptığımız görüşmeler doğrultusunda 19 günlük halk direnişinin kadınlar öncülüğünde yapıldığı açığa çıkıyor. Kadının bu denli öncü olmasındaki sebep ise geçmişten gelen mirasa bağlı. 1992 yılının 2 Ağustos'unda PKK'li Türkan Alkın'ın (Çiçek) girdiği çatışmada son kurşununa kadar çatıştıktan sonra üzerindeki bombayı patlatarak yaşamına son vermesinin ardından başlar Dargeçit'in serhıldan öyküsü. Hemen ardından ise babasının gözlerinin önünde tecavüz edilerek ağır işkenceden geçirilen Fehime Çelik ve işkence edilerek karnındaki bebeğinin düşürüldüğü Fatma'yla devam eden kadın bedeni üzerindeki sömürge uygulamalarına karşı ilk günden bu yana direnenler yine kadınlar oldu.
'Kerboran adını tarihe çiçeklerle yazdı'
O günden bu güne direnişi elden bırakmayan geçmişin direngen kadınlardan biri de 55 yaşındaki Salime Çelik. 4 çocuğu ve eşiyle birlikte dişini tırnağına katarak kazdığı sığınak mimarili yeşil boyalı kapılı, Salime'nin nergis bahçeli evine konuk oluyoruz bu kez. Kanaviçe işlemeli yastıklarla döşenen kubbe tavanlı küçük odasının tam ortasında bir odun sobası, sobanın üzerinde pişen taze kaçak çay kokusu tüm evi sarmış. Pestil ve cevizin yanına doldurulan bir kadeh tavşan kanı kaçak çayımızı yudumlayarak, el emeği göz nuru iğne oyalı beyaz yazmalı Salime'yle başlıyor sohbetimiz. Her bir başkaldırının bedelinin ilçenin en işlek caddesinde gencecik cansız bedenlerin panzer arkasında sürüklenme olduğunu söyleyen Salime, "Kürdistan'ın her toprağında farklı bir direniş öyküsü yatar, Kerboran'ı farklı kılan ise gerilla Çiçek'in ardından doğan binlerce çiçeğin direnişidir" diyor.
'Artık hiç bir şey eskisi gibi olmamalıydı'
Çiçek'in cenazesine binlerce kadının katılım göstererek iradelerine sahip çıktığını söyleyen Salime, "Hemen ardından kadınlara yönelik infaz planları devreye sokuldu. Çocuğumu yeni doğurmuştum, yatakta yatıyordum, gecenin bir yarısı kapıyı kırıp içeri girdiler. Neden alındığımı dahi bilmeden karanlık bir hücreye atıldım. Tam 8 gün boyunca aç ve susuz bir şekilde bekletilip, karanlıkta kim olduklarını bilmediğim kişiler tarafından işkence gördüm. Ardından daha büyük bir işkencehaneye alındım, burada yüzlerce kadın vardı. Komşum Fatma, acıya dayanamadı bebeğini düşürdü. Küçük cesedi almadılar bile, gözlerimizin önünde çürüdü. Çiçek'i kadınların omzunda taşımanın bedelini bu şekilde ödedik. İşkencehaneden çıkınca artık eskisi gibi olmayan, celladına dahi ah etmeyen onurlu kadınlardık. Kazanan biz olduk yine" diye anlatıyor o günleri.
'Kerboran yıllarca savaşın içindeydi zaten'
Çiçek'le birlikte PKK ile daha sıkı bir bağ kuran Dargeçit halkına dönük ağır sıkıyönetim uygulamalarının yıllarca sürdüğünü anlatan Salime, "Evler basılıp ekmekler sayılmaya başlandı. Gece lambaların yakılmasına dahi izin yoktu. Tuvalete dahi çıktığımızda yaktığımız mumu görüp evi sarıyorlardı, 'buradan kimler geçti' diye baskı yapıyorlardı. İçeriden ışık yayılmasın diye pencereye battaniye astık yıllarca. Dikkat ettiniz mi, buradaki eski evlerin hepsi sığınak gibi. Kerboran halkı bu ağır silahlarla yıllar önce zaten tanışmıştı. Biz yıllardır zaten savaşın içindeyiz. Bahçesine, damına havan topu düşmeyen Kerboranlı yoktur. Bu yüzden ev mimarileri hala toprak altında ve sert kayalardan oluşur" diyip dalıyor uzaklara. Hemen ardından bir ağıt dökülüveriyor kadife sesli Salime'nin ağzından.
'13 yaşındaki çocuğu infaz ettiler'
Çiçek'in ardından Dargeçit'te yaşanan ağır vakalardan birinin de 28 Ekim 1995’te bir lisede öğretmenlik yapan Gürkan Arıtürk (25) ve Ökkeş Kaya’nın (28) kontralar tarafından öldürülmesiyle başlayan katliam olduğunu söylüyor Salime. O günleri ise şöyle anlatıyor: "Her ikisi de askerdi, öğretmen değillerdi. Asimilasyon politikaların en iyi şekilde yürütülmesi için o dönemlerde askerler öğretmenlik yapardı. Sonra karanlık bir şekilde öldürüldüler, suçu iki lise öğrencisi ve 5 kişiye daha yığdılar. Suçlananlar arasında 13 yaşındaki Osman dahi vardı, çocuk çobandı. Arandığını duyunca kaçtı, annesi tecavüzle tehdit edildi. Ardından 'ifadesini alıp bırakacağız' dediler. Annesi de yerini söyledi. Küçücük çocuğu gördükleri yerde infaz ettiler. Annesi 'kendi çocuğumu ihbar ettim' diye çılgına döndü, acılara dayanamadı pılını pırtını toplayıp gitti buralardan.
'Fehime'ye babasının gözlerinin önünde tecavüz ettiler'
O dönemde ben yine gözaltına alındım. Gözaltında yüzlerce kadın vardı yine. Babası Süleyman Seyhan ile birlikte gözaltına alınan Fehime Çelik de vardı. Fehime'yi soyup babasının gözlerinin önünde işkence ettirdiler. Babası yine de konuşmadı tek sözü 'siz insan değilsiniz' oldu. Sonra da Süleyman Seyhan'ı bir kuyuya atıp katlettiler. O gün 7 kişi katledildi her biri başka bir köye götürülüp infaz edildi. Birçoğunun kemiğini hala arıyoruz.
'Fehime'den direnişçi bir kadın çıktı'
İşkence'nin ardından birçok kadının tutuklandığını söyleyen Salime, "Belki de daha önce hiçbir şeyin farkında olmayan kadınlar atık bir direnişçi oldu. Onları alıp Diyarbakır zindanına tıktılar. Dışarıda kalan kadınlar olarak yıllar boyu her hafta onları ziyarete gittik. Her gittiğimizde ise koridorda mahkumlarla devrim marşları eşliğinde halaya duruyorduk, her hafta halay yüzünden yeni bir işkence ama yılmadılar her görüşte yeniden halaya duruyorduk. Halay direnişti, bunu onlarda biliyordu. Fehime çıktıktan sonra Avrupa'nın yollarını tuttu ve bu devlete AİHM'de dava açtı, bir daha da dönmedi. O günden bu güne kadın direnişi devam eder. Kökleri hala sağlam. Yasakta birçok erkek kaçtı ama kadınlar gururuna yedirmeyip kaldı. Çünkü bizim bir Çiçek geleneğimiz var, Çiçek'ler her daim yaşamalı" diyor gülümseyerek.
Acı fakat ders niteliğinde direniş günlerinden hatıralarını anlatan güleç yüzlü Salime anneyle sonlanıyor sohbetimiz. Karları eşerek bahçesinden bir demet nergis koparıp uzatıyor, "Çiçek direnişi işte böyle elden ele devredilen bir mirastır unutma" diyor güleç yüzlü Salime. Dargeçit'in karlı sokaklarına yayılan elimizdeki nergis kokusuyla uğurlanıyoruz, direniş kokan Salime'nin bahçesinden.
(mht/fk)