ÇHD'li avukatlar yarın Sur'a gidecek

11:55

JINHA

İSTANBUL - ÇHD'li avukatlar, İstanbul Barosu'nun sadece birkaç avukattan oluşmadığını, halkın yanında yer almayı tercih ettiklerini belirterek, yarın Sur'a gideceklerini açıkladı.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi üyesi avukatlar, yazılı açıklama yaparak yarın 34 gündür abluka altında olan Sur'a geleceklerini duyurdu. Açıklamada, geçtiğimiz günlerde İstanbul Barosu'nun, DTK'nin "Özyönetim deklarasyonunun Cumhuriyet'e karşı kalkışma olduğu" yönüne yaptığı açıklamaya yer verilerek bu yüzden Sur'a gelineceği kaydedildi. En temel mesleki sorunlarda dahi göremedikleri Baro yönetiminin, özyönetim konusunda "kahramanca" öne atıldığı belirtilen açıklamada, "Avukatlar, hâkimler ve savcılar görevlerini yapamazken; yapmaya çalışan avukat ve savcılar tutuklanırken, sürgün edilirken; Amed Baro Başkanı Tahir Elçi gözaltına alınırken ve sonrasında katledilirken tam da kullanması gereken 'yasal' görevlerini kullanmayan Baro Yöneticileri, söylemesi zor olmayan, MHP-Vatan Partisi çizgisinde ve iktidarca hoş karşılanacak sözleri söylemeyi tercih etmişlerdir" denildi.

Anayasa'nın ilk üç maddesinin sadece üniter yapıdan söz etmediğini, aynı üç maddenin hukukun bir türlü gerçekleşmeyen üstünlüğünden de söz ettiğine vurgu yapılan açıklamada şöyle denildi: "İstanbul Barosu 'Anayasa'nın ilk üç maddesi' klişesini bırakıp, Avukatlık Kanunu'nun ilk üç maddesine bir göz atmalıdır. Yine, hatırlatmak isteriz ki, meslek kanunumuzun 'Baroların kuruluş ve nitelikleri' başlıklı 76. maddesi 'Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, ... meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ... amacıyla ... çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır.' ifadelerine yer verirken, 95. maddesi Yönetim Kurulu'na 'Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak' görevini vermektedir. Bu kanuni görevlerine rağmen, abluka altındaki il ve ilçelerde 7'den 70'e pek çok kadın ve erkeğin sistematikleşen ölüm haberi karşısında bırakalım aktif bir girişimde bulunmayı; tek bir söz etmeyen İstanbul Barosu Yönetimi, sistematik olarak Avukatlık Kanunu'nu ihlal etmektedir."

'Halka omuz vermeyi tercih ediyoruz'

Açıklamada yine Baro yöneticilerinin sadece kendi siyasi görüşlerine yakın olanların değil, herkesin fikir hürriyetine sahip çıkması gerektiği belirtilerek şunlar kaydedildi: "Baromuz, devletin savcılık makamı değildir ve düşünce açıklamalarına karşı ceza kanunu silahını doğrultmamalıdır. Baro Yönetimi iktidara baston olmayı istemektedir. İstanbul Barosu yönetimi iktidarın savcısı rolünde suç nitelemesi yaparken, bizse halklarımızın haklarını savunan avukatlarız. Bu nedenlerle bizler, İstanbul Barosu avukatları olarak, diğer barolardan meslektaşlarımızla birlikte, yasal ve insani görevimiz gereği yeniden inkâr ve asimilasyonla karşı karşıya olan, zorunlu göç ve katliamlarla yeni bir tehcir ve soykırımın eşiğinde olan; başta yaşam hakkı olmak üzere en temel insani hakları yok sayılan, artık ayları bulan sokağa çıkma yasakları ile yeni bir Kerbela vahşeti yaşatılan; kundaktaki bebeğinden bastonlu ihtiyarına kadar kapı önünde kurşuna dizilen Kürt halkının haklarına sahip çıkmak, onlara el uzatmak, mücadelelerine ve umutlarına ortak olmak için 5 Ocak günü Amed'e gidiyoruz."

(gc)