Alevi kadınlar: Katliamlardan daha korkunç olan sessizlik

09:08

JINHA

İSTANBUL - Demokratik Alevi Derneği (DAD) üyelerinin Kürdistan'daki katliamlar karşı başlattığı açlık grevi devam ediyor. Tuzla'da açlık grevine giren Alevi kadınlar, sıkıyönetim uygulamalarının son bulana kadar devam edeceklerini söyledi ve "Katliamlardan daha korkunç olan sessizlik, bu sessizliğin kırılması lazım" dedi.

Kürdistan'a yönelik 'sokağa çıkma yasakları' ve sıkıyönetim uygulamalarıyla devlet güçlerinin süren saldırılarında bebek ve yaşlılarında aralarında bulunduğu siviller ölmeye devam ediyor. Saldırılara karşı ilk sesi veren Aleviler Türkiye'nin birçok kentinde açlık grevi başlattı. 9 gündür devam eden açlık grevine öncülük yapanlar ise kadınlar. Demokratik Alevi Derneği (DAD) Tuzla Şubesi'nde açlık grevinde olan kadınlara eylemlerinin anlamını ve ne sonuç beklediklerini sorduk.

'Hepimiz birlik olmadan hiçbir şey olmuyor'

Açlık grevine öncülük edenlerden DAD üyesi Hüsna Kılıflı, "Yedi gün, sekiz gün cenazeler yerde kalırken bizim vicdanımız nasıl rahat olabilir. Biz neden duralım, biz onlara neden çığlık olmayalım. O annelere neden bir destek sunmayalım. Biz neden içeri tıkanıp kalalım. En azından kendi sesimizi verelim onlara. İçerde durup her zaman ölmektense bir sokağa çıkalım, bir sesimizi duyuralım. Yeter diyelim, biz barış istiyoruz diyelim" dedi. Böylesi süreçlerde faşizan uygulamalara karşı bütün halkların bir araya gelerek zulmü durdurmaları gerektiğini belirten Hüsna herkes kendisini katsın diyor. "Bu Aleviymiş, bu Sünni'ymiş, bu Türk'müş, bu Kürt'müş hepimiz birlik olmadan hiçbir şey olmuyor" dedi.

'Sessizlikle neyimizi kaybetmek istemiyoruz'

"Bu zulüm nedir ?" diye soran Sümbül Betir ise "Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir ki bir cenaze günlerce yerde kalsın" diyerek yaşananları özetledi. Sümbül, "Kürdistan'da kadınlar sofraları başında
katledilirken, bebekler anne karnında kurşunlanırken, çocuklar yollarda öldürülürken, gençler yaşlarının baharında yok edilirken dikkat edilmesi gereken şu kullandığımız kelimelerin hepsinde bir yok etme var. Yaşanılanlardan ziyade toplumun bu duyarsızlığı daha korkutucu. Ordaki insanlar direniyorlar, metropollerin hayat şartları ağır, tabii ki bizler de çalışıyoruz, ama bizim de muhakkak bu katliamlara karşı yapacağımız çok şeyler vardır. Mesela akşamları yürüyüşler oluyor, neden 20 kişi katılsın, neden binlerce kişi katılmasın. Bu konuda çok öfkeliyiz, çok üzülüyoruz, bu duyarsızlığı şiddetle kınıyoruz. Ben T.C devletine hiçbir şey söylemiyorum. Çünkü faşist bir sistemden hiçbir şey bekleyemezsin. O zaten seni silindir gibi ezer geçer. Peki, biz niye birbirimize el vermiyoruz. Bizim derdimiz biziz, biz neden birbirimize el vermiyoruz. Bu bizim sağırlığımız nedir. Neyimizi kaybetmek istemiyoruz?" diye sordu.

"Biz maalesef ki evde oturuyoruz, televizyonların internetlerin başında çok üzüldüğümüzü belirtiyoruz. Bunlar samimi değil" sözleriyle sessizliği ve tepkisizliği eleştiren Sümbül, "Biz gerçekten üzülsek dışarıya çıksak, demokratik hakkımız olan toplumsal tepkimizi yüksek sesle haykırsak tabii ki hükümetler geri adım atmak zorunda kalırlar" çağrısı yaptı.

'Susan herkes savaşın günahın ortağıdır'

DAD Tuzla Şube Eşbaşkanı Fazile Ersever, "Şu anda Kürdistan'da bir savaş yaşanıyor. Orada masum ve savunmasız bir halk var ama ne yazık ki hunharca katlediliyor. Ama biz buralarda metropollerde ne yapıyoruz?" diye vicdanlara bir soru yöneltti. Fazile, "Kürdistan'da sokağa çıkma yasaklarıyla kadınlar, çocuklar, yaşlılar, gençler keskin nişancılara, devletin demir balyozuyla hedef oluyor. Buzdolaplarında çocukların cansız minik bedenleri buzdolaplarında bekletiliyor. Kadınların cansız bedenleri sokaklarda kalıyor. Bu insanların ellerinde bir öz savunmaları var. Öz savunma bu katliamları engellemeye yöneliktir. Biz kadınlar bir araya gelip örgütlenmemiz lazım, evlerinde katledilen kadınlara dur dememiz gerekiyor. Eğer dur demezsek Dilek Doğan'ı nasıl katlettiklerini burada da gördük. Yarı bir gün bu faşizm hepimizi esir alacak. Geç olmadan harekete geçmeliyiz" şeklinde konuştu.

Çocuklarımız için kaygılıyız

Deniz Güneş'de savaşın sonuçlarından gelecek adına büyük tedirginlik duyduğunu söyledi. Deniz, "Kendilerine yöneltilen soykırım faaliyetleri karşısında Kürdistan halkı yalnız değildir. Onları yalnız bırakmayacağız. Biz yeni yıla girerken bir kutlama yapmadık. Çünkü içimizden gelmedi. Ben Kürdistan'daki halk için barış olması umuduyla mumlar yaktık. Sesimizi herkes duysun istiyoruz" dedi.

Son olarak açlık grevindeki kadınlar mesajlarını paylaştı:

Hüsna: Biz barış istiyoruz savaş ve katliamları istemiyoruz. Aşiti, aşiti, aşiti.

Fazile: Biz anneyiz, kızlarımızı, çocuklarımızı öldürüyorlar, içimiz yanıyor. Ne kadınlar ölsün ne de çocuklar ölsün, kimse ölmesin artık, tek bir can ölmesin. Tanrı vermiş bu canı ancak o alabilir. Ama artık öyle değil, katlediyorlar, öldürüyorlar, dili, dini yüzünden sen Kürtsün, Alevisin, Ezidisin deyip öldürüyorlar. Biz bütün insanları bir görüyoruz.

Deniz: Ben barışı istiyorum. Kimse ölmesin, öldürülmesin. Allah bize yardım etsin.

(dek-öç/fk)