'Öcalan'a yaklaşım Marmara Denizi kadar bir hendek kazmaktır'

14:10

JINHA

ANKARA - İmralı'dan iki tutsağın sürgün edilmesine ilişkin Meclis'te açıklama yapan HDP İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik yaklaşımın, "Marmara denizi kadar bir hendek kazmak" anlamına geleceğini kaydetti ve uyardı: "Sizin basit bir hezeyan ve pervasızlıkla kazdığınız bu hendek, daha sonra kapatılması için çok büyük emek ve çabayı gerektirecek. En temel ahlaki tutumunuza bir an önce geri dönün. Verdiğiniz sözlerin hakkını yerine getirin. Sekretarya sizin önerdiğiniz, kalıcılığını istediğiniz kurumdur. Kafanıza göre eğip bükemezsiniz."

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İmralı Heyeti, İmralı Cezaevi'ndeki iki tutsağın sürgün edilmesi ile ilgili olarak Meclis'te basın toplantısı düzenledi. HDP Grup Toplantısı Salonu'nda düzenlenen basın toplantısına İmralı Heyeti üyeleri İdris Baluken, Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan katıldı. Toplantıda konuşan HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, AKP'nin yüzde 50 oy almış bir iktidar gibi davranmadığını belirterek, "Uygulamalarına baktığımızda hiç kimse bu hükümette yüzde 50 oy almış bir özgüveni göremiyor. Telaşlı, kızgın, ağzını her açtığında öfke, kin ve nefret saçan bir hükümet var. Anayasal düzlemi yok saymakta. Onun dışında bu hükümette yüzde 50 oy almış bir hükümetin öz güveninden zerrece eser yok. " dedi. "Bu ülkenin barışını dinamitlemek için yapılmayacak tek şey ne deseniz" diye soran Sırrı, bu soruyu şöyle yanıtladı: "Sayın Öcalan üzerinde müzakere sürecinde hükümetle mutabık kaldığımız sekretaryasının dağıtılması, Sayın Öcalan'ı tekrar o dört metrekarelik tecrit koşullarına geri gönderilmesidir diye cevaplarım."

'Bu sürgünün anlamı ne?'

Başbakan'ından, bakanlarına kadar ülkeyi yönetenlerin ağzında "Bunlar Sayın Öcalan'ı boşa çıkarıyorlar. Aslında Öcalan barıştan yana…" şeklinde bir replik dolaştığını söyleyen Sırrı, "Bu replikle başlayıp onlarca cümle kuruyorlardı. Sayın Öcalan'la halkı karşı karşıya getirmek için lafları dolaşıma sokuyorlardı. Ne oldu da yanındaki iki arkadaşı ailelerine bile haber vermeden en temel insan haklarını yok sayarak, sürgün ettiniz. Aileler İmralı'daki bu iki yakınlarına eşya gönderdikleri zaman 'Bu cezaevinde değiller' yazısıyla karşılaşıyor ve ortaya çıkıyor ki 15 gün önce Silivri Cezaevi'ne sürgün edilmişler" şeklinde konuştu. Sırrı, tutsaklarla görüşmelerinin fiilen engellendiğini belirtti, "Ne sürgünlerin nedenini, ne arkadaşların sağlığını, ne Sayın Öcalan'ın güvenlik ve sağlık durumunu bilmiyoruz" dedi. Sırrı Süreyya Önder, HDP Meclis Başkanvekili ve İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan'ın Adalet Bakanı'yla ısrarla görüşmeye çalıştığını ancak Bakan'ın birinci gün telefonlara çıkmadığını, ikinci de verdiği yanıtın "rutin işlem" olduğu yönünde olduğunu bildirdi. Sırrı, şunları söyledi: "İlk sorduğumuzda siyasi sorumluların hiçbirinin bu sürgünden haberi olmadığını gördük. Muhataplarımız ya ilk defa bizden duydular, ya da çok iyi rol kesiyorlar. Rutin olan bu kabinenin kendisidir. Rutin ciddiyetsizlik bu ülkeyi pençesine almış bu ülkeyi kıvrandırmaktadır. Ciddiyetle yakından uzaktan alakası yoktur. Bu ülkede adalet bakanı olacaksınız, barışın teminatı olduğu bir yerde, barış mimarının tutulduğu bir yerde hayati bir yaptırım uygulanacak, siz bizden işiteceksiniz. Eğer bizden işitmemiş olsaydı, başkan vekili aradığında şöyle şöyle sürgün olduğu diye bir açıklama yapması gerekirdi. Rutin olan bu seviyesizliktir, ciddiyetsizliktir. İmralı gibi bir yerde böyle bir rutine ne hukukta, ne siyasi ahlakta zerre kadar yer olamalıdır. Bu vesileyle hükümetten her konuda konuşmaya çok düşkün sözcülerinden, temsilcilerinden ve Başbakanından acil açıklama istiyoruz. Kamuoyunu derhal net bir şekilde yalana başvurmadan bilgilendirmekle yükümlüdürler."

'Basit bir hezeyanla kazdığınız bu hendek...'

Böylesine bir meselenin basit bir şekilde ele alınamayacağını vurgulayan Sırrı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hep birlikte hatırlayalım. Bugünkü şartların her biri çözüm süreci başlamadan önce vardı. Sayın Öcalan'a tecrit uygulanıyordu, bu tecrit kaldırılması için binlerce insanın 'Sayın Öcalan irademizdir' şiarıyla, tecrit kaldırılsın, müzakere başlatılsın temel önermesiyle açlık grevi başladı. Bugün gibi, temelsiz, ciddiyetsiz, gayri ahlakı Tamil formülü, Sri Lanka formülü öneriliyordu. 'Bunların Kandil'de işi ne' diye, dokunulmazlıklarımızı kaldırma, bizi cezaevine göndermenin hesaplarını yaptıkları günlerdi. Açlık grevi direnişi müzakere sürecine hükümete sevk edilen en önemli siyasi tutum olarak tarihteki yerini almıştır. Biz o gün hükümetle görüşmeleri başlattık. Buradaki heyet, eş genel başkanlarımız Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılma sözünü, barınma ve görüşme koşullarının düzeltilmesi sözünü aldıktan sonra cezaevlerindeki ve geniş kesime yayılan açlık grevini bitirme konusunda inisiyatif geliştirdik, bitirdik. Ondan sonra ilk İmralı görüşmeleri başladı. Ahmet Türk ve Ayla Akat vekillerimiz gittiler. Burada gördüğünüz heyet diyalog ve müzakere süreci yaklaşımıyla ülkeyi uzunca sürece barış ve demokratik umut sürecine çekmeyi başladı."

"Sayın Öcalan'ın konusunda, kendi sağlığı konusunda halkını ve örgütünü endişeye sevk etmek savaşa davetiye çıkarmaktır" diyen Sırrı, "Hükümet bu yanlıştan ve hepimize toplumsal maliyeti çok büyük olabilecek gelişmelerden korunmak için bir an önce dönülmelidir. Marmara denizi kadar bir hendek kazmak. Sizin basit bir hezeyan ve pervasızlıkla kazdığınız bu hendek, daha sonra kapatılması için çok büyük emek ve çabayı gerektirecek" dedi.

'Artık gündemimiz Öcalan'ın özgürlüğü'

Sırrı Süreyya Önder, şunları kaydetti: "İmralı heyeti olarak hükümete şunu söylemek istiyoruz: En temel ahlaki tutumunuza bir an önce geri dönün. Verdiğiniz sözlerin hakkını yerine getirin. Sekretarya sizin önerdiğiniz, kalıcılığını istediğiniz kurumdur. Kafanıza göre eğip bükemezsiniz. Otoriterlik beraberinde daima zulmü getirdiği kadar çaresizliğin görünür olduğunu da getirir. Otoriterliğe yönelenler, her gün daha fazla zulüm yapmadan bu otoriterliklerini baki kılamazlar. Bölgesel gelişmelerdeki derbederlik hepinizin malumudur. Sayın Öcalan bölgedeki bu kaosa, keşmeşeke getirilebilecek en insani ve çözüme dönük en nitelikli önermelerin sahibidir. Bunu hükümet temsilcileri de teyit etmiştir. Ortadoğu'da mezhep temelli, inanç temelli, birbirine düşman eden yaklaşımlar yerine Ortadoğu'yu halklarevi yapma temelinde en demokratik teklifi sunmuştur."

Leyla Zana ile birlikte, Öcalan adına hükümet yetkililerinin bilgisi dahilinde önemli görüşme ve diyaloglar geliştirdiklerinin hatırlatan Sırrı, "Hem devletle, hem Öcalan'la sonuçlarını paylaşmıştık. Bu aşamaya getirmek, bölgedeki daha büyük kaosa kapı aralamak demektir" dedi.

"Artık Sayın Öcalan'ın üzerindeki tecridi kaldırmak da değil, artık Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü acil gündem olarak önümüze koymuş durumdayız" diyen Sırrı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer siz yeni bir anayasayı önünüze koymuşsanız, önce bütün düşmanlaştırma zeminini ortadan kaldırmalısınız. Niyetler amellere göre belirlenir. Eğer niyetiniz demokrasiyse, soğan doğrar gibi kesilen cezaların, müebbet hapislerin, 15 yıl, 20, 25 senelerin toplumda yarattığı tahribatları tamir etmekle başlayabilirsiniz."

Heyet'in toplantısı soru-cevap bölümüyle sona erdi.

(ekip/fk)