Sakine, Leyla, Fidan, Sêvê, Pakize ve Fatma: Mücadelenin dünü, bugünü, yarını

09:04

Ceren Karlıdağ\ JINHA

İSTANBUL- Sakine, Leyla, Fidan, Sêvê, Pakize ve Fatma… Bir bütün halinde Kürt Kadın Hareketi, özgürlük mücadelesi ve ilmek ilmek örülen yeni yaşamın öncüsü kadınlar. KJA aktivisti Ayşe Berktay'ın deyimi ile üç kuşağın temsilcisi, özgürlük mücadelesinin dünü bugünü ve geleceği olan kadınlar.

PKK'nin öncü ve kurucu kadrolarından Sakine Cansız (Sara), KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan (Rojbîn), Avrupa Kürt Gençlik Hareketi üyesi Leyla Şaylemez (Ronahî), 9 Ocak 2013 günü Fransa'nın başkenti Paris'te Kürdistan Enformasyon Bürosu'nda katledildi. Sakine, Fidan ve Leyla'ya dönük düzenlenen suikastın bir benzeri de geçtiğimiz 4 Ocak'ta Şırnak'ın Silopi ilçesinde Kürt kadın siyasetçileri Sevê Demir, Pakize Nayir ve Fatma Ural'a yönelik oldu. Kürt Kadın Hareketi'nin öncü isimlerinin benzer infaz yöntemleri ile katledilmesini, katledilen kadınların evrensel mirasını ve onların verdikleri mücadelenin 'öncüsü' yapan kavga dolu yaşamlarını KJA aktivisti Ayşe Berktay ile konuştuk.

'Taviz vermeden mücadele verdiler'

Sakine, Fidan ve Leyla'nın Kürt Kadın Hareketi ve özgürlük mücadelesinde üç kuşağı temsil ettiğini belirten Ayşe Berktay, "Aslında amaç Kürt Kadın Hareketi'nin tarihi, dünü ve geleceğini hedef almaktı. Sakine arkadaş bütün bir hareketin yaratılmasında, kurulmasında yer almış, Kürt kadınlarına kendi kişiliğinde ve toplumsal alanda verdiği özgürlük mücadelesi ve dönüşüm mücadelesi ile öncülük etmişti. Hem halk içinde, hem kendi içinde, hem de ısrarlı duruşu ile kendini, yaşamı, mücadeleyi yeniden yaratma bunu da çevresi ile paylaşma anlamında öncü bir rolü vardı. Kendi yaşamı ile örnek olmuş, öncülük etmiş bir arkadaştı. Fidan arkadaşı bizler sonradan tanıdık. Avrupa'daki arkadaşlar tanıyordu. Biz ise sonrada öğrenen kişiler olarak gördük ki herkes tarafından benimsenen, diplomasi alanında yaptığı çalışmalarla önemli yer tutmuş, dönüştürücü bir güç olarak, emeği hakkı ile yerinde veren bir arkadaştı. Leyla yine gencecik bir arkadaşımız, gençlik alanında bir öncü rol oynamış. Avrupa'da yetişmiş, gençliğin bütün coşkusu ile kendini özgürleşme mücadelesi vermiş bir arkadaş" dedi. Bu üç kadının birlikteliğinin çok anlamlı olduğunu dile getiren Ayşe, "Sonuç olarak hepsi yaşamlarını ikirciksiz bir şekilde mücadeleye adayarak, erkek egemen eril zihniyete karşı taviz vermeden mücadele verdiler" diye konuştu.

'İkinci Paris katliamı…'

Sêvê Demir, Pakize Nayir ve Fatma Ural'ın katledilişini ise ikinci Paris katliamı şeklinde yorumlayan Ayşe, "Seve ile Fatma'nın mücadele geçmişi var ve Pakize Halk Meclisi Eşbaşkanı. Üçü birden bir bütünü dünü, bugünü ve geleceği temsil ediyorlar. En zor koşullarda, direniş koşullarında bir arada olup bu direnişin sürdürülmesine, kadınların örgütlenmesine, kadınlara değerek yaşama sahip çıkılmasına öncülük eden arkadaşlar. Ebetteki ikinci bir Paris katliamı. Çünkü ellerinde silah yok. Orda kadınların dertleri ile uğraşarak, onlarla o alanda yaşayarak, o hayatı dönüştürmeye çalışırken hedef alınarak öldürüldüler. Özel olarak infaz edildiklerini öğreniyoruz" ifadelerinde bulundu.

'Kadınların iradeleşmesini sağlıyorlardı'

Üç kadının mücadelenin her alanında olduğunu söyleyen Ayşe, "Bu arkadaşlar orda halk içinde, halkla birlikte yani gerçek demokratik siyasetin öncülüğünü yapmak için oradaydılar. Demokratik siyasetten anladığımız budur. Kadınların öz yönetim direnişinde ki rolünü görüyoruz. Oradaki direniş, halk mücadelesinin sürmesi, halkın oraya sahip çıkması meselesidir. Bu gücünün dayanağı olan kadınların iradeleşmesini sağlıyordu bu üç arkadaş. Arkadaşlar bunun için çalıyor ilçede her yerde sorunların karşında var olup ortak akıl yürütülmesini sağlıyor ve buna öncülük ediyorlardı" sözlerine yer verdi.

'Sakine'nin hayatında isyanı görüyoruz'

"Bu arkadaşlarımız bize neler miras bıraktılar?" diyen Ayşe, katledilen altı öncü kadının da en başta dürüstlüğü, kendini anlama ve kadını anlama, kendine sahip çıkarak mücadele etme, dönüşme geleneğini miras bıraktıklarını belirtti. Özellikle Sakine Cansız'ın sürekli kendisi ile mücadele içinde olduğunu kaydeden Ayşe, "Kendisi ve sistemle mücadele içinde olmuş ve sadece 'sen şunu yapıyorsun değiştir' dendiğinde bunun anlamını dürüst bir şekilde kavradığı zaman adım atam bir arkadaş. Eleştiri ve özeleştirenin adım arttırıcı olması ancak bunun hakkının verilmesi ile olur. Açık, samimi, dürüst olunması ile ilgili bir mesele. Biz bunun kendi hayatlarımızda çok örneklerini yaşıyoruz. Bir eleştirinin kavgasını verebilmek daha kalıcı ve esas olandır. Sakine arkadaşın hayatında mücadelede isyanı görüyoruz. 'Yaşamak direnmektir' lafının somutlaşmış halini görüyoruz" dedi.

'Bize baş eğmemeyi miras bıraktılar'

Kadının biyolojik kimliğinden ziyade mücadelesini temsil eden değerlere yönelik çok büyük bir saldırının olduğu dile getiren Ayşe, "Arkadaşlara yapılan saldırı hem Ortadoğu'da hem Türkiye'de hem de dünya çapında sistemin insanları olabildiğince ayrıştırma, bireycileştirme amacını taşıyor. Arkadaşlarımızın bu yönelime karşı kadınların toplumsallaşma, paylaşma, komünal değerleri canlandırma mücadelesine öncülük ediyorlardı. Bizde bu zemin var ve arkadaşlar bunu yaptı. Her şeyi paylaşma, fedakârlık, kendinden önce arkadaşlarını düşünme, tehlikeler karşısında neşe ile mücadele edebilme ve bulunduğu yere coşku katabilme…. Baş eğmeme, boyun eğmeme bunlar bize miras kaldı" diye ifade etti.

'Hendeğin arkasında ne olduğu gizlemeye çalışıyorlar'

Kadınların yaratmak istediği yeni yaşamın özyönetim mücadelesinde de görüldüğünü söyleyen Ayşe, "Bu işi bir hendek meselesine indiriyorlar. Aslında hendeğin arkasında ne olduğunu gizlemeye çalışıyorlar. Oralarda şuanda bile oluşmuş olan şey ortak yaşamı inşa edebilmiş olma halidir. Bir zihniyet dönüşümü meselesi bu. Dün komisyon kuruyordun, bugün meclis kur gibi teknik bir değişimden bahsetmiyoruz. Bir zihniyeti dönüştürmekten bahsediyoruz. O mücadelenin sıcaklığı içinde, dayanışma ve ortak yaşam ilkeleri ekseninde bir dönüşümün başlamış olduğu bir gerçek. Biz bunu Rojava'da da gördük" dedi.

'Eşit temsiliyetle istenilen yaşamda eşit olarak var olabilmek'

Yine infaz edilen kadınların tüm dünya kadınlarına bıraktığı somut kazanımlardan bahseden Ayşe, "Mesela biz eş başkanlık dediğimiz zaman, eşit temsiliyeti dediğimiz zaman somut kazanımlarımız var. Bir egemenlik ve iktidar alanını paylaşmaktan bahsetmek istemiyoruz. Biz eş başkanlık derken bir mücadeleyi, yaşamı, eşit söz sahibi olmaktan ve birlikte çalışma anlayışı ile erkeği de kadını da dönüştürmekten bahsediyoruz. Eşit temsiliyetle istenilen yaşamda eşit olarak var olabilmek. Arkadaşlarda da hayat bulan buydu. Bunların dönüştürücü rolünü bizzat yaşamları ve mücadeleleri ile ortaya koydular" diye ifade etti.

'Arkadaşlarımızın kaybını bir kayıp değil yeni bir…'

Kadınların vahşice infaz edildiğini fakat asıl hedeflenin onların etrafına yaydığı özgürlük tutkusunu katletmek olduğunu dile getiren Ayşe son olarak şunları belirtti: "Bu arkadaşların hepsi de siyasi mücadele içinde örgütlü arkadaşlar, aktif arkadaşlar. Bizim bu arkadaşların anısına sahip çıkarken bir örgütlülük ve direniş hamlesi yapmamız gerek. Onların bu şekilde katledilişini bir direniş hamlesine çevirmek gerek. Dünyadaki kadınlar olarak birbirimize daha yakın temas ederek özgürlük içinde direnişi büyütmeliyiz. Erkek egemen yok edici güçten medet uman, paylaşımcı değerleri yok etmeye çalışan sisteme karşı bütün kadınlar olarak bir araya gelme ve özgürlük hamlesini çağrısı yapıyorum. Her biri canımızdan bir parça olan arkadaşlarımızın kaybını bir kayıp değil yeni bir mücadele çizgisi yapmaktan başka çaremiz yoktur. Onların mücadelesine sahip çıkacağımızın kanıtı da bu şekilde ortaya konulabilir."

(mg)