Eren Keskin: Görüşmelerin engellenmesi özel harple bağlantılıdır

09:01

Öykü Dilara Keskin/JINHA

ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit derinleşerek devam ediyor. Abdullah Öcalan'ın ilk avukatlarından olan ve Öcalan'a Özgürlük Platformu'nun kurucuları arasında yer alan Eren Keskin, tecridin 1999 yılından beri devam ettiğini belirterek, "Abdullah Öcalan bir sözüyle bir savaşı bitirebilir. Bu nedenle görüşe engel olunuyor bu siyasi bir tavırdır " dedi.

Tecrit ve izolasyon koşullarıyla Türkiye'nin Guantanamo'su olarak bilinen İmralı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecrit ağırlaşarak devam ediyor. 27 Temmuz 2011 tarihinden itibaren avukat görüşü "koster bozuk" ve "hava muhalefeti" şeklinde engellenirken, 5 Nisan'dan beri de İmralı Heyeti Abdullah Öcalan ile görüştürülmüyor. Kürdistan'da savaşın derinleştiği dönemlerde Abdullah Öcalan'ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit derinleşerek devam etti. 99 yılından beri baskı ve tecrit politikasının uygulanması tecridin 99 yılından itibaren devam ettiğini gösteriyor. Son olarak da Abdullah Öcalan'ın yanına 2015'in Mart ayında " Sekretarya" görevi için gönderilen Nasrullah Kuran ve Çetin Arkaş'ın geçen hafta Silivri Cezaevi'ne sürgün edildiği öğrenilmişti. Avukatlarının tüm başvurularına rağmen Abdullah Öcalan'la bir görüşme yapılamaması tecridin ulaştığı boyutu gözler önüne seriyor.

'Tecrit 99 yılından beri uygulanıyor'

Ağırlaştırılmış tecride ilişkin konuşan Abdullah Öcalan'ın ilk avukatlarından ve Öcalan'a Özgürlük Platformu'nun kurucularından avukat Eren Keskin, "Tecrit tekrardan konuşulmaya başladı. Aslında bu tecrit 99 yılından beri uygulanan bir tecrittir" dedi. Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye komplo sonucunda getirilmesinin 5 'inci gününde 12 avukat olarak başvuru yaptığını söyleyen Eren, o günleri şöyle anlattı: "O günler şiddet ve linç ortamı vardı ki 5 gün sonra başvuru yaptık. Abdullah Öcalan'a yönelik tecritle, avukatlara yönelikte bir linç kampanyası başladı. Biz avukatlığımızı açıklamamızın ardından sokağa çıkmaz duruma getirdiler. Sokakta yürürken saldırılara uğruyorduk."

'Görüşmelerin engellenmesi özel harple bağlantılıdır'

İmralı Cezaevi'nin İnfaz Hukuku'nda düzenlenen bir cezaevi olmadığını söyleyen Eren, "Cezaevinin nereye bağlı olduğu bile belli değildi. Biz Ankara'ya, Gemlik'teki savcılara başvuru yapıyorduk ve savcılardan yetkili ben değilim cevabını alıyorduk. Savcının yetkili olmadığı yerde yetkili kim" diye sordu. Eren, "İmralı Cezaevi tamamen en başından itibaren Özel Harp Dairesi'ne bağlı bir cezaeviydi. Süreç içersinde uygulanan tüm yöntemlerin yasadışı olduğu ortaya çıktı. Bugün Abdullah Öcalan'la ailenin ve avukatlarının görüştürülmemesinin hiç bir hukuki dayanağı yok. Bu durum Özel harple bağlantılı bir durumdur" diye konuştu.

'Savaş ve saldırının sesi devam etsin diye tecrit devam ediyor'

"Abdullah Öcalan bir sözüyle bir savaşı bitirebilir. Bu nedenle görüşe engel olunuyor bu siyasi bir tavırdır. İlk baştan beri uygulanan tavır siyasi ve hukuk dışıdır" diyen Eren, "Tecridin yoğunlaşması Kürt halkını endişelendiriyor, Kürdistan'da savaş suçları işleniyor ve bu savaş suçlarının kimsenin görmesini istenmiyor, yaşanan her şey Türkiye'nin imza attığı sözleşmelere aykırıdır" diye ifade etti. "Savaşın ve saldırının sesi var olsun istiyorlar , o nedenle bu tecrit devam ediyor" diyen Eren, şöyle devam etti: "Bu durum endişe vericidir. Kürdistan'daki gelişmeleri Ortadoğu'dan bağımsız tartışamayız. Kürtler artık meşru bir güç haline geldi, bu durumda Türkiye'yi kızdırıyor. Kürtlerin aralarını da açmaya çalışıyorlar bu nedenle de Abdullah Öcalan'la görüştürülmüyor."

'Abdullah Öcalan'ın barış taleplerinin ulaşmasını istemiyorlar'

Abdullah Öcalan'ın yanında sekretarya görevi nedeniyle bulunan 2 tutsağın sürgün edilmesine değinen Eren, "Ağır tecrit koşullarında nakledilmeleri. Görüş yasağının olması tecridin devamıdır ve endişe vericidir" dedi. Devletin sadece savaşa ve saldırıya odaklı hareket ettiğinin altını çizen Eren, barış isteyen akademisyenlerin ve toplumun hedef alındığına dikkat çekerek, kamuoyu tarafından katliam ve tecride karşı bir sessizlik olmasına tepki gösterdi.

Eren son olarak şunları kaydetti: "Bugün barış ve çözümden söz edenler hain ilan ediliyor. Abdullah Öcalan'ın barışçıl taleplerinin Kürt halkına ulaşılması istemiyorlar ve tecrit devam ediyor. Geleceğe dair bir belirsizlik var. Bekleyip göreceğiz neler olacağını."

(ödk/sy/fk)