Küçükarmutlu'da neyin hazırlığı yapılıyor?
09:03
Özlem Çiçek/JINHA
İSTANBUL- Yaklaşık iki haftadır polisin tacizi ve katliam girişimi ile karşı karşıya kalan Küçükarmutlu halkı "Orada kalekol burada ise polis noktaları ile halk esir alınıyor. Devlet Kürdistan'da ki katliamların bir ayağını da buraya taşımak istiyor" dedi.
Geçtiğimiz günlerde Sarıyer'e bağlı Küçükarmutlu Mahallesi'nde Polis Özel Harekât Timleri 'nin zırhlı araçlardan inerek Cem Evi'nin arkasında bulunan halkı silahlarla taradığı iddia edilmiş, olayın ardından 3 kişi yaralanmıştı. Görgü tanığı H.K, "Mahallede adeta Kürdistan illerinde devreye sokulan savaş konsepti yaşandı" diyor. Yaklaşık 2 haftadır polisin tacizi ve baskısının devam ettiğini belirten mahalle halkı ise adeta katliam planının ayak seslerinin duyduklarını dile getirdi. Halk 2001 yılında Küçükarmutlu katliamında 4 kadını, geçtiğimiz aylarda ise Dilek Doğan'ı katleden polisi istemediklerini ifade etse de batıda bulunan 29 il ve 129 ilçede, 190 noktada "Kalıcı Polis Noktaları"nın kurulması gündemde.
'Orada kalekol burada polis noktası'
Kürdistan'da kalekolların inşa edilmesinin devamı olarak batıda da belirli noktalarda mahalle karakollarının kurulmasına karar verildi. Amaç yürütmenin denetiminin tamamen imkânsız olduğu bu süreçte merkezi otoriteyi kuvvetlendirerek, devletin işleyişindeki aksaklık, yolsuzluk, hukuksuzluk ve adaletsizliklere karşı çıkılabilecek sesleri de yok etmek. Geçtiğimiz günlerde mahalledeki mevcut polislerin saldırıları ile karşı karşıya kalan, Pir Sultan Abdal Derneği Küçükarmutlu Şube Başkanı Zeynep Yıldırım, "Karakolların yaygınlaştırılmasına anlam veremiyorum, aklım almıyor" ifadesini kullanarak, "Burda bir karakol var zaten, sürekli bizi taciz eden, ibadethanemize gaz bombalarıyla, tazyikli sularla saldıran bir karakol var ve buradaki halka zulmediyor" dedi.
Kurulacak olan mahalle karakolları ise adli suçlarla ilgilenmeyip sadece siyasi vakalarla ilgilenecek. Karakolların yetki alanı, kurulma nedenleri hususunda Küçükarmutlu Karakolu'nun iyi bir örnek olacağını düşünerek polislerin sıkça taciz ettiği bölge halkıyla Dilek Doğan Çadırı hakkında konuştuk.
'İnsanım diyen herkesin adalete ihtiyacı var'
Küçükarmutlu'da Dilek Doğan adına kurulmuş olan "Adalet" çadırında açlık grevleri devam ederken, çadır iki haftadır sürekli olarak polislerin taciziyle karşı karşıyaydı. Adalet Çadırı'nın polis tarafından yıkılmasının ardından olayların tırmanışa geçtiğini söyleyen Zeynep, "Çadırdaki açlık grevi sükûnet içerisinde geçiyordu. Çadıra saldırı olduktan sonra sorunlar büyüdü, buradaki halkın da bu çadırlardan yana sıkıntıları yoktu çünkü insanım diyen herkesin adalete ihtiyacı var" diyerek adaletin talep etmenin suç olmaması gerektiğinin altını çizdi.
'İnsan bu kadar kendi halkından korkar mı ?'
Zeynep, "Çadırımızı kurduk, sobamızı yaktık, çayımızı demledik, oturup çayımızı içecektik. İki saat kadar sonra hiç uyarı dahi yapmadan birden polis özel harekat gelip gaz atmaya başladı, çadırımıza tazyikli su sıktılar, sonrasında plastik mermiler sıktılar. O sırada Pir Sultan Abdal Derneği'nin altı şubesinden gelen insanlar çadırda katliamlara karşı açlık grevindeydi, aralarında yaşlılar da vardı. Hepimiz tazyikli suyun etkisiyle sırılsıklam yerlerdeydik. Hem çadırımızı yıktılar hem de bizi perişan ettiler" dedi. Buna rağmen direnişlerinden vazgeçmediklerini söyleyen Zeynep, polislerin iki saat kadar sonra tekrar gelip saldırdığını belirtti.
Akşam olunca da Cemevi'ne geldiklerini ileten Zeynep, "Tomalar, akrepler etrafımızda vızır vızır dolaştı. Üstümüzde helikopter eksik olmadı. O kadar çok taciz ettiler ki anlatamam. Pir Sultan Abdalcılar çadır kuruyor, polisler gece gelip yıkıyorlar" dedi. "Nedir bu kadar halka zulüm etmek. Kürdistan'da yaptıklarını burada yapıyorlar, burada yaptıklarını Kürdistan'da yapıyorlar. İnsan bu kadar kendi halkından korkar mı ?" diye soran Zeynep, aslında karakolların yapılma nedeni olarak halktan korkulmasını gösterdi.
'Kürdistan'daki katliamın bir ayağını da batıya taşımak'
Özel harekat polislerinin ev baskınında katlettiği Dilek Doğan'ın ağabeyi ve aynı zamanda Küçükarmutlu Cemevi yöneticilerinden olan Emrah Doğan ise "Devletin ve kolluk güçlerinin tahammülsüzleri sadece bir çadıra karşı değil" dedi. Asıl yapılmak istenenin Kürdistan'daki katliamın bir ayağını da batıya taşımak olduğunu belirten Emrah, Karakolların görevinin de Alevi toplumunun yoğun olduğu mahallelere baskı kurmak olduğunu söyledi. "Kürdistan'da terör algısı yaratarak halkı terörist gösterip onları katlettiler, cenazeler sokaklarda kaldı, buzdolaplarına saklanıldı" şeklinde konuşan Emrah, neredeyse ki tane taşı üst üste koysalar bunu çadır olarak algılayacaklar vurgusunu yaptı. "Asıl mesele çadır değil, buradaki toplumu yok etmek" diyen Emrah, buradaki insanların barınma hakkını, inançlarını yok etme hakkına sahip olmadıklarının altını çizdi.
'Karşılarında durup bizi öldürmelerini bekleyemeyiz'
Emrah, yapılan müdahaleler karşısında kendilerinin de tepkisiz kalamayacağını söyleyerek, "Onlar bizi öldürmeye geliyorken, karşılarında durup bizi öldürmelerini bekleyemeyiz" yorumunu yaptı. Yapılan baskılar karşısında boyun eğmeyeceklerini belirten Emrah yıkım ve yok etmelere karşı " Tabii ki kuracağız barikatımızı, tabii ki kuracağız kurumlarımızı. Sen bir halkın inanç merkezine gaz bombasıyla, silahınla yüzün maskeli giriyorsan, bu halk seni buraya sokmayacaktır. Sen sokak ortasında insanların isimleriyle seni öldüreceğiz diye tehdit ediyorsun, insanlar senin önünde durup kendilerini sana öldürtmeyecektir "dedi. Devletin bu tutumu karşısında "Bu adalet midir?" diye sordu. Emrah, son olarak "Yüz yıllardır bize saldırıyorlar, bin yıldır bizi katlediliyorlar. Buna rağmen herkes inancıyla ve diliyle yaşamakta serbest olmalıdır" dedi.
(ck-öç/fk)