İki kuşak tek zulüm: Devlet peşimizi bırakmıyor - ÖZEL
09:57
Dilan Karamanoğlu-Aysel Işık/JINHA
ŞIRNEX - 90'lı yıllarda köyleri yakıldığı zaman annesinin kendisini bir heybeye koyarak köyden çıkardığı Gurbet Bakış (28), bugün annesinin o gün yaptığı gibi kendi çocuklarını "beyaz bayrak"la Cizre'den çıkararak yeniden göç yollarına düştü. İki kuşağın tek zulüm yaşadığı tekrar tekrar belleklere kazınırken, ilk kuşak anne Bedriye Bektaş, "Devlet peşimizi bırakmıyor" derken evi roketle harabeye dönen kızı Gurbet Bakış ise, "Biz kimsenin toprağını işgal etmedik. Eğer bizde onların evini işgal etmiş olsaydık haklısınız derdik" diyor.
Kürdistan'da 1990'lı yıllarda Mehmet Ağar, Tansu Çiller ve Doğan Güreş tarafından köyler yakılıp yıkılırken bugünse "sokağa çıkma yasağı" adı altında 90'ların yarım kalan işleri AKP hükümeti tarafından tamamlanıyor. 90'lı yıllarda köyleri yakıldığı zaman annesinin kendisini bir heybeye koyarak köyden çıkardığı Gurbet Bakış (28), bugün annesinin o gün yaptığı gibi kendi çocuklarını "beyaz bayrak"la Cizre'den çıkararak, yeniden göç yollarına düştü. Gurbet ve annesi Bedriye, göç yollarında geçen hikayelerini ajansımıza anlattı.
'Tekrar saldırdılar'
Gurbet, 90'lı yıllarda köyleri yakıldıktan sonra Cizre'ye göç ettiklerini ve 20 senedir de Cizre'de yaşadıklarını belirterek, "Şimdi de tekrar bize saldırdılar, evimizi yıktılar. Çocuğum engelli olduğu ve ilaç kullanmak zorunda olduğu için çıkmak zorunda kaldım. Sıkıyönetimde 24 gün kaldım. Evlerimizi toplarla vurdular. Ne yemek kaldı, ne ekmek kaldı ne de ilaçlar kaldı. Mecbur kalıp çıktım. Eşim ile kaynanam da orada kaldı, ta ki roket bizim eve isabet edene kadar. Onlarda yeni geldi" dedi.
'25 kişi bodrumlarda kaldık neyimiz varsa paylaştık'
Cizre'de abluka altındayken devlet saldırılarıyla birlikte bodrumlara yerleştiklerini anlatan Gurbet, "Bodrumlarda kalıyorduk. Orada da sürekli bombardıman altındaydık. Kapı dışarı çıkamıyorduk. 25 kişi bodrumda yaşıyorduk. Orada da bir parça ekmek biraz peyniri bölüşerek yaşıyorduk, neyimiz varsa idare ediyorduk" şeklinde konuştu.
'Beyaz bayrak açtık ayaklarımızın dibine sıkıyorlardı'
"Sonuna kadar da toprağımızdan çıkmayız diyorduk" diyen Gurbet, engelli olan çocuğunun bomba sesleri altında daha fazla dayanamadığını ve psikolojisinin de iyice bozulmasından kaynaklı olarak daha fazla dayanamadıklarını ve mecburen çıkmak zorunda kaldıklarını söyledi. Gurbet, "Çocukların psikolojisi bozulmuştu artık. Beyaz bir bez alarak çıktık ilçeden. Sağımıza, solumuza kurşunlar değiyordu. Elimizde beyaz bayrak olmasına rağmen aralıksız bir şekilde tarıyorlardı. Ayaklarımızın dibine sıkıyorlardı. Çıkarken çocuklarımın bir elbisesini bile alamadan çıktım. Hiçbir şeyimizi alamadık. Her şeyimizi bırakıp geldik" diye kaydetti.
'Köyümüz Dêrşewê'yi yaktıklarında da Cizre'den çıkar gibi çıkmıştık'
Gurbet, Cizre'den çıkışlarını 90'lı yıllarda köylerinden çıkışlarına benzeterek, "90'da da köyümüz Dêrşewê'yi yaktıklarında aynı bugün gibi olduğu gibi hiçbir şeyimizi almadan çıkmıştık. O zaman ben çocuktum. Annem ile babam bizleri heybelere koyup çıkardılar. O zaman da hiçbir şeyimizi almadan çıktık. Sonra Cizre'ye yerleştik. Mevsimlik işçi olarak fındık toplamaya gittik, hamallık yaptık ve bu evi yapabildik. O evi de yıktılar, artık elimizde hiçbir şey kalmadı" dedi.
Gurbet, kimsenin ölmesini istemediklerini artık çözümün gelmesi gerektiğini ifade ederek, "Biz gidip de kimsenin toprağını işgal etmedik ki. Onlar gelip bizim toprağımız üzerinde bize zulüm yapıyor. Burası bizim evimiz ve evimizi yıkmaya gelmişler, talana gelmişler. Eğer biz onların evini işgale gitmiş olsaydık, haklısınız derdik. Allaha havale ediyorum. Allah belalarını versin" şeklinde konuştu.
'Zulümden kaynaklı bir kızım bir oğlum 3 torunum gerillaya katıldı'
Anne Bedriye Bektaş ta 90'lı yıllarda gördükleri zulümleri anlatarak başlıyor konuşmasına. Bedriye, köyde yaşadıklarını ve o zamanlarda devletin kendilerini rahat bırakmadığını söyleyerek, "Zulüm yaptılar. Köyümüzü yaktılar. Bizler de göç edip kente geldik. Ama yine peşimizi bırakmadılar. Bir kızım ile bir oğlum ve 3 torunum gerillaya katıldı, bu zulümden dolayı. Kızım ile bir torunum şehit düştü. Diğerlerinden haberim yok. Nerede olduklarını, yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyorum" dedi.
'Bugün devlet yine peşimizi bırakmıyor'
"Çok gördük. Ama bugün yine devlet peşimizi bırakmıyor" diyen Bedriye, devletin tanklarla toplarla saldırdığını ve kendilerinin bu saldırılar karşısında sadece haklarını istediklerini kaydetti. Bedriye, "Bugün kentlerdeyiz, zor bela bir ev yapabildik kendimize ama yine o gün olduğu gibi tanklarla, toplarla üzerimize geliyorlar. Bütün çocuklarımızı öldürdüler yine durmuyorlar. Bizler hakkımızı istiyoruz, fazladan bir şey istemiyoruz ki. Köyden göç ettiğimizde elimizde hiçbir şey kalmadı. Eğer bir hayvanımız ya da başka bir şey varsa onları da yarı fiyatına sattık ve onunla hayatta kaldık. Ta ki iş güç buluncaya dek" diye konuştu.
'Muhacir olmayı dayatıyorlar ama toprağımızı bırakmayacağız'
Devletin bugün yine kendilerine göçü dayattıklarını dile getiren Bedriye, "Muhacir olmayı dayatıyorlar ama toprağımızı bırakmayacağız, bu sefer. Gidecek yerimiz yok artık. Öleceksek burada ölelim. Şuradan şuraya gidecek yol param dahi yok. Bizi köyden çıkardıklarında bu kızım çocuktu. O büyüdü, evlendi, çocuk sahibi oldu. Şimdi de onun evini yaktılar. O çocuklarını alıp kaçmak zorunda kaldı. Bu hak mıdır? Toprağımızı bırakmayacağız. Sonuna kadar da toprağımızı savunacağız. Biz kimseye zulüm yapmadık ama zulme maruz kalıyoruz. Allah hakkımızı yanlarına bırakmasın" diye kaydetti.
(mg)