Silopi'de katledilen 7 kadının olduğu yerden...

09:09

JINHA

ŞIRNEX - Silopi'de sıkıyönetim uygulamalarıyla birlikte katledilen 7 kadının isimleri hala Silopi'nin mahallelerinde yankılanıyor. Taybet'in 7 gün yattığı sokaktan, Ayşe'nin vurulduğu bahçeye, Seve'nin, Pakize'nin, Fatma'nın infaz edildiği köprü altına kadar tüm yerlerde kadınların devletin saldırılarına karşı direngenliğinin, boyun eğmezliğinin izleri resmediliyor.

Sıkıyönetim uygulamalarının 37 gün boyunca "sokağa çıkma yasağı" adı altında gerçekleştirildiği ve devlet güçleri tarafından 29 sivilin katledildiği Silopi'de katledilen 7 kadının direngenliğini tüm ilçenin sokaklarında hissetmek mümkün. Köprülerin altından akan sulara erk devlet tarafından katledilen kadınların kanlarının karıştığı bir ilçenin diğer sokaklarında ise, evine, çocuklarına sahip çıkan kadınların mücadeleci kişiliği görülüyor. Şirin Altay, Ayşe Buruntekin, Axin Kanat, Taybet İnan, Sêvê Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar.

Ayşe Buruntekin...

20 Aralık'ta çocuğuna süt almak için dışarı çıktığı sırada keskin nişancılar tarafından göğsünden vurulan ve 6 gün boyunca cenazesi evde 3 gün ise camide bekletilen Ayşe Buruntekin'in kızı Hatice Buruntekin, yaşadıklarını anlatarak şunları kaydetti: "Annemin vurulduğu zaman yengem yanındaydı. Birlikte dışarı çıktıkları esna da keskin nişancılar tarafından hedef alınarak vurulmuş. O esnada yengem içeri girdi bağırarak annemin vurulduğunu söyledi. Dışarıya gittiğimizde annem komşunun bahçesinde cansız bir şekilde yatıyordu. İlk esna da yaralıydı. Polisleri aradık ambulans istedik yine de yollamadılar. Teyzemler bahçeye inerek merdivenden sedye yaptılar ve annemi eve taşılar."

"6 gün boyunca annemin cansız bedeniyle aynı evde kaldım" diyen Hatice, daha sonrasında annesinin cenazesinin camiye götürüldüğünü ve burada da 3 gün kaldıktan sonra kendilerinden habersiz bir şekilde Şırnak Devlet Hastanesi'ne kaldırıldığını söyledi. Hatice, "Annemi götürdükten sonra çaresizce her yeri aradık ama kimse bize bir bilgi vermiyordu. Annemin mezarının nerde olduğunu dahi bilmiyorum. Bizden habersiz götürüp defnetmişler. Ne zaman nerede defnedildiğini bilmiyoruz. Sorduğumuz da belirli bir yer demiyorlar. Bize bunları yaşatanlara Allah'ta onlara yaşatsın. 1 yaşında kardeşim var annesiz şuan. Annem onlara ne yapmıştı" dedi.

Devlet güçlerinin evlere baskın düzenlemesiyle birlikte zorla spor salonuna götürdüklerini belirten Hatice, "Sokağın başına gelerek anons ettiler evlerinizden çıkın yoksa başınıza gelenlerden biz sorumlu olamayız dediler. Evimizden barkımızdan ettiler. Bizleri zorla evden çıkararak toplama kampına götürdüler. Ora da kardeşimi aldılar fotoğrafını çektiler. Bende tepki gösterdim dedim çekmeyin annemin katilisiniz hem annemi öldürüyorsunuz hem de fotoğraf çekiyorsunuz. O tepkim üzerine orda ki polis dedi ki ' Allah bunları bize yaşatanların belasını versin'."


Yaşanılanları vahşet olarak nitelendiren Hatice, "Annem kardeşim için süt almaya giderken katlettiler. Bizim gördüğümüz vahşetti. Bunca yaşattıklarından sonra devlet çıkıp size ev yapacağım ev vereceğim diyor. Vereceğiniz o ev o eşyalar bize annemi getirecek mi o vahşeti unutturacak mı?.
Cizre de Silopi de Surda insanları katlediyorlar ve diyorlar terörist öldürdük. Benim annem terörist mi? 9 çocuk annesiydi annem. Annem katledildikten sonra kardeşim her gün soruyor,annemiz nerde diye? Her gün bir bahaneyle uyutuyorum onları. En küçük kardeşim gece kalkıp yatak yatak dolaşarak annem nerde diyor. Her gün bir acıyla son buluyor" şeklinde konuştu.

Pakize Nayır...

5 Ocak günü devlet güçlerinin saldırıları sonucu bulundukları alandan çıkarak başka bir mahalleye geçmek istedikleri sırada devletin bombalarıyla karşılaşan ve yaralı olduklarının belirtilmesinin ardından katledilen 3 Kürt kadın siyasetçiden biri olan Pakize'nin kuaför dükkanındayız. Pakize, küçük yaşlarında çalışma hayatına atılarak ailesine destek olmuş. Bir süre sonra ise kendi çabalarıyla kuaför dükkanı açmış kendisine. Daha sonrasında ise aktif siyasetin içinde yer almaya başlayınca dükkanını kardeşi Fidan'a devretmiş. Fidan anlatıyor: "En son dükkanını Pakize ile beraber kapatmıştık. Ondan sonra Pakize'yi görmedim. Şimdi ise o olmadan açtım çok kötü bir duygu. Bazen diyorum nasıl bu dükkanı işleteceğim ama bir yandan da Pakize'den bana kalan tek hatıra, onun için onun bıraktığı yerden devam edeceğim. Ailenin bütün sorunlarıyla Pakize ilgilenirdi. Kimseye muhtaç olmamak için bu dükkanı açtı."

"Hendekler devlet için bahaneydi. Amaçları Kürtleri katlederek yok etmeye çalışmak" diyen Fidan, devletin yeni hayat vaatlerini Kürt halkının istemediğini ifade ederek, "Biz istemiyoruz onun hayatını biz halimiz de memnunuz. Terörist diyor kimdir terörist benim annemdir, kardeşimdir. Kimi kimden koruyorsun. Devletin yaptığı bizi özgürleştirmek değil daha çok köleleştirmektir" dedi.

Pakize'nin ağabeyinin kızı Zilan Nayır'da halasından bahsederken sık sık duygulanarak anlatıyor: "Halamla aramızda sıkı bir bağ vardı. Çocukluğumdan bu yana her türlü sorunlarımla Pakize halam ilgilenirdi. Onda gördüğüm en güzel yön, çok yardımsever olmasıydı. Gördüğü herkesle iyi anlaşır yardımcı olurdu. Pakize Halam halay çekmeyi pikniğe gitmeyi çok severdi. Parti içinde yoğun çalışmaları olduğu halde bizi hiçbir zaman aksatmazdı. Hep birlikte gider gezerdik. Yokluğuna alışmak zor oluyor. Her gece onun yastığıyla uyuyorum."

Zilan, küçük yaşına rağmen halası Pakize'nin kimseye karşı moralini bozmadığını ifade ederek, "Hiç unutmam Ezîdilerin yerinden göç ettiği zaman bazıları Silopi'ye gelmişti, halam onlara yardım ediyordu. Çocuklarına kıyafet ve erzak aldı. Halam bu davranışlarıyla hep örnek oldu. Devlet hendekleri bahane ederek bizleri katlediyor. Sanki Surda, Ankara'da hendek mi vardı. Sırf öldürmek için bahane arıyor. Yeter artık insanlar ölmesin artık" diye konuşarak tepkisini dile getirdi.

Taybet İnan...

18 Aralık'ta devlet güçlerinin evini yakması sonucu evine bakmak için bulunduğu evden çıktığı sırada keskin nişancılar tarafından bacağından vurulan ve 7 saat boyunca kan kaybı yaşadıktan sonra yaşamını yitiren, cansız bedeni ise 7 gün sokakta kalan, evlatlarının ise karşı evin camından annelerinin cenazesine bir şey olmasın diye izlediği Taybet İnan... Ekin Van'ın çıplak bedenine kendi kanına örten Taybet'in bedeni de bir sembol olarak kalacak. Taybet'in geçmişte yaşadıkları ise bugünün habercisi niteliğindeydi. İki çocuğunu devlet tarafından kaybeden Taybet, 23 sene sonra ise devlet tarafından katledildi. Taybet'in çocuklarından Azime ise, "Devlet şunu iyi bilsin biz asla Kürt olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Cenazelerimizi günlerce sokak ortasında bırakıyor. Biz devletin hiçbir şeyini istemiyoruz. Verdikleri o yardımlar annemi bana getirecek mi? Yeter artık bu zulmü üzerimizde kaldırsın. Bizler burada annemize çocuklarımıza ağlarken onlar sıcak yuvasında uyuyorlar. Onun için bizler aynı duyguyu yaşamadığımız için kimse bize kardeşlikten söz etmesin" dedi.

(dk-aı/fk)