Müslüman kadınların cinsiyetçi 'fetva'lara tepkisi büyüyor

09:06

Ceren Karlıdağ/JINHA

İSTANBUL - Demokratik İslam Kongresi (DİK) Kadın Şuurası üyesi Süheyla İnal, Diyanet’in her geçen gün yayılan cinsiyetçi fetvalarına karşı, “İslam dini kadına doğrultulmuş bir silah erkeklere ise sunulmuş bir nimet olarak lanse edildi. Oysa bunların hepsi erkek yorum” dedi.

Diyanet’in “ Babanın öz kızına şehvet duyması haram değil”, “Müslüman olanla evlenilir, olmayanla evlenilmez”, “Mecbur değilsen kaşını, bıyığını, tüylerini aldırmak günahtır” şeklinde verdiği cinsiyetçi ve ırkçı fetvalar her geçen gün yayılıyor, ensest, şiddet, ayrımcılık meşrulaştırılarak toplum kadınlar için yaşanmaz bir hal alıyor. Erkek egemen zihniyetin tekelindeki din kadınların yaşamını hedef almaya devam ederken, Demokratik İslam Kongresi (DİK) Kadın Şuurası üyesi Süheyla İnal erk yorumlara tepki gösteriyor. Süheyla, "Kadın özgürlüğünün en bariz dini olan İslam dini, geleneklerin ve egemen zihniyetin etkisiyle uydurulmuş sahih olmayan hadislerle, rivayet ve mezhep görüşleriyle birçok alanda cahiliye toplumunun da gerisinde olan bir sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel konuma çekilmiştir" dedi.

'Diyanet iktidarın kurumu'

Diyanet'in yayınladığı fetvaların Kur’an ahlakı ve Kur'an İslam’ıyla ilgisi olmadığını dile getiren Süheyla, “Babanın kendi çocuğunu şehvet duyarak öpmesi gibi bir fetva verilerek, devlet eliyle toplumu en küçük birimi ve temeli olan aileyi yozlaştırarak çökertmenin bariz göstergesi ve hiç bir din ve inanca sığmayan bir yaklaşımdır. Vahiye dayanan İslam, her tür gayri meşru ilişkiyi nefis terbiyesi ve ilişkilerde mesafe ile birlikte Kuran-ı ahlaki prensiplerini en net bir şekilde ortaya koymuştur. Ancak dini kurum olarak lanse edilen, sistemin istediği dini topluma empoze eden Diyanet, aslında iktidarda olan hükümetin ve önceki diğer hükümetleri de meşrulaştırma kurumu olarak kendini idame etmektedir” dedi.

‘Diyanetin açıklamaları şaşırtmadı’

Tarih boyunca Müslümanların Kur’an’a göre yaşamak yerine rivayetler ve hikâyeler ile İslam’ın özünden, İslam’ın yani Kur’an’ın ahlakından uzaklaştığını ve bunun özellikle cins sorununda en bariz bir şekilde ortaya çıktığını söyleyen Süheyla, “Gelinen toplumun özellikleri, gelenekleri, kadına bakış açıları ve özellikle de eril anlayışları karşımıza ‘karşı din’ olarak dayatılmış, bu eğitim ve kamu kurumları toplum ve tarihi sürece göre din adamları tarafından meşrulaştırılmıştır. Vahiye dayanmayan dinciliğin sonucu olarak İslam; en temel ahlaki, tevhidi inanç sistemini yıkmanın ve İslam dışında her şey olabilen bir egemen, saltanatçı, eril, adaletsiz ve ahlaki çöküntüyü oluşturan din haline getirilmiştir. Bu yüzden Diyanetin bu tür açıklamalar yapması bizi şaşırtmadı” diye konuştu.

‘Gündemi meşgul etmek istiyorlar’

Çünkü Diyanet’in temsil ettiği zihniyet ve geleneğin İslam’ın devlet dini haline getirilmesi ve istedikleri gibi kontrol altına alabilecekleri bir toplum oluşturmak gibi bir amacı olduğunu dile getiren Süheyla, “Bu da en başta ahlaki yozlaşmanın önünü açmakla olacaktır. Aynı zamanda Kürdistan’da devlet eliyle geliştirilen katliam, soykırım, işkence, her türlü insan hak ve hukukunun ayaklar altına alındığı, hiçbir inanca ve dine, hiçbir ideoloji ve teoreme sığmayacak vahşilikteki kirli savaşın gündemden düşürülmesi ve böylesi ahlaksızca bir gündemle meşgul etmektir” diye ifade etti.

‘Fetvadan sonra tecavüz arttı’

“Diyanetin açıklamalarından sonra ensest ilişkilerde, çocuk, kadın ve hayvanlara taciz, tecavüz ve kadın katliamlarında bir artış yaşanmıştır” diyen Süheyla, “Bu çirkin fetvadan sonra, İslam dini kadına doğrultulmuş bir silah erkeklere ise sunulmuş bir nimet olarak lanse edildi. Vahye dayanan İslam’a göre kadın erkek her bireyin her tür kötülük, çirkinlik ile mücadelede nefis terbiyesini esas almakta, ahlaki prensipler net olarak ortaya konmaktadır. "Nefsini temizleyen kurtuldu. Nefsini kirleten ziyan etti..." (Şems. 9-10) ayeti kerimeleri de nefsin terbiye edilmesi gerektiği hakikatini bildiriyor. Nefsin isteklerini gayri meşru yoldan temin etmek toplumun ahlakını da gelişimini de olumsuz etkileyecektir” diye anlattı. Aynı zamanda Diyanet’in fetvaları sonucu Vahiye dayalı İslamın, adaletin, zihinsel ve yaşamın tümünü kapsayan özgürlük anlayışını hedef alındığını söyleyen Süheyla, “Dün saltanatın ve sultanların varlığı adına hutbeler okutulurken ve bu sultanlar Allah'ın halifesi olarak ilan edilirken, her tür sapıklıklarına, katliamlarına dini kılıf uyduran zihniyet, bugün sistemin faşizmine, ırkçı zihniyetine, hükümetlere göre değişkenlik arz ediyor. İktidarların düşünce ve politikaları doğrultusunda İslam yorumlanmaktadır” dedi.

‘Eril-egemen dinci zihniyet kadına karşı silah oldu’

Siyasi iktidarların da kendileri için tehlike olarak gördükleri konu, toplumsal kesim ve muhalif güçlerin bertaraf edilmesi yönünde dini kullandıklarının altını çizen Süheyla, “Özelikle eril-egemen dinci zihniyet, yaşamın kendisi olan kadınının iradesi ve bedenine yönelik en büyük silah haline gelmiştir. Kadın özgürlüğünün en bariz dini olan İslam dini, geleneklerin ve egemen zihniyetin etkisiyle uydurulmuş sahih olmayan hadislerle, rivayet ve mezhep görüşleriyle birçok alanda cahiliye toplumunun da gerisinde olan bir sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel konuma çekilmiştir. Okuyan, sorgulayan, anlamlandıran Müslüman kadın, bu zihniyet için potansiyel tehlikedir. Bunun için ellerindeki son kozlarını da oynamak, vahiye dayalı okumaların önüne geçmek için büyük çaba sarf etmektedirler” diye belirtti.

‘Müslüman kadınlar olarak bu yaklaşımı kabul etmiyoruz’

“Zulmü her kabul ediş daha büyük zulümleri doğurur” diyerek sözlerine devam eden Süheyla, zalimin karşısında durmak, zulme engel olmak, mazlumun yanında yer almak gerektiğini söyledi. İslami kurumların da egemenlerin dilini, egemenlerin kadınları köleleştiren referanslarını Müslüman kadınlar olarak kabul etmediklerini belirten Süheyla, “Bunun karşısında bilinçlenen, örgütlenen, vahiye dayalı İslam anlayışını yaşamak ve yaşatmak için mücadele veren Meryem gibi, Asiye gibi, Hacer gibi, Melike Belkıs gibi, Sümeyye gibi Zeyneb gibi mücadeleci ve topluma öncülük yapacak kadınlar haline gelmemiz gerekiyor. Ancak bu şekilde kadın üzerinden toplumu geriletme, yıkma ve yok etme projelerine karşı durabiliriz” diye ifade etti.

(ck/fk)