Doğudaki direniş ve batının çaresizliği

09:02

JINHA

İSTANBUL - Cizre'de 57 gündür devam eden saldırılarda bu gün kara propaganda ile onlarca insanın ölüm haberi geldi. Günlerdir yaşadıkları iki bodrumdan duyurmaya çalışanların "Ses verin" cümleleri kulaklardan gitmezken İstanbul'da sokaktaki yurttaşlara 'vahşet bodrumu' ve toplu katliamı sorduk. "İnsanların öldürülmesinden mutlu olanlarla aynı ülkede yaşamak istemiyoruz" diyen yurttaşlar, "Batının çaresizliğini ve içine alındığı ablukayı" gözler önüne seriyor.

İktidarın Kürdistan il ve ilçelerinde devreye koyduğu topyekûn savaş konsepti boyunca Kürt halkı batıya "Bizi buradaki bombalar değil sizin sessizliğiniz öldürüyor" diyerek seslenmişti. Ne HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın ilk olarak kamuoyu ile paylaştığı Cizre'de bir bodrum katında 30'a yakın yaralının kurtarılmayı beklemesi ne Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunç'un canlı yayındaki feryadı, ne "Heval su sadece su" çığlıkları ne de "Enkaz altındayız yardım edin" sözleri batının sessizliğini bozmaya yetmedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Ambulanslara yaralıların gelmesini engelliyorlar. Belki de o bodrum katında yaralılar yok" sözleri ise sağlık hakkına erişimi engellenen yaralıların yakın zamanda katledileceğinin de habercisi niteliğindeydi. Dün gece saatlerinde ise ilk olarak TRT ve Anadolu Ajansı 60 'teröristin' etkisiz hale getirildiğini yazdı. Bu sayı Şırnak Valiliği'ne göre ise 10'du. Görgü tanıklarının ve HDPlilerinin açıklamalarına göre ise 30 kişi vücutlarında kurşun izi dahi olmadan belki de kimyasallarla yanarak katledildi. 60-30 ya da 10 katledilenlerin sayısı değişse de savaş süreci başladığından beri batının sessizliği değişmiyor. Ve belki de sarayın ve AKP'nin çetelerine ek olarak batı halkının sessizliği de Kürt halkını öldürmeye devam ediyor.

Mikrofonlarımızı İstanbul sokaklarına uzatıyoruz ve soruyoruz "Cizre'de ki vahşet bodrumunu duydunuz mu?"

'Elimden bir şey gelmiyor, üzgünüm'

Mikrofonumuzu ilk uzattığımız yurttaş vahşet bodrumu kelimesini daha önce duymadığını belirtiyor. Ondan aldığımız yanıt ile devam ediyoruz yola ve Duygu Arslan'a soruyoruz. Bize vahşet bodrumunu duyduğunu ve bunun bir soykırım olduğunu ifade ediyor. "Basında 'terörist' olarak yer alıyor ve bir çok insan ölümlerinden çok mutlu. İnsanların öldürülmesinden mutlu olanlarla aynı ülkede yaşamak istemiyoruz" diyen Duygu, yaşanılan katliam karşısında "İçim acıdı" diye belirtiyor.

Ardından bir kaç adım attıktan sonra Seçil Çiftçi'ye uzatıyoruz mikrofonumuzu. "Vahşet bodrumunu duydunuz mu?" diye sorar sormaz yanağının kenarından bir damla gözyaşı akıyor. Seçil sözlerine üzgün olduğunu ifade ederek başlıyor ve, " Kürt Türk demeden olayları takip diyorum ve beni çok derinden sarsıyor. Ama bir şey yapamadığım için çok mutsuzum. Ayrımcı düşünen insanlara bunu duyurmak istiyorum ama elimden yalnızca bu kadarı geliyor ve bu kadarı geldiği için de üzgünüm" diyor.

'İnan yaşananları bilmiyorum'

Bu kez sorumuzu Ayşe Aksan'a soruyoruz. Ayşe ise haberleri pek izlemediğini ve Cizre'de son olanları duymadığını söylüyor. Buna rağmen, "Cizre ve Sur'da olanlar çok kötü. Allah yardımcıları olsun "diyerek yoluna devam ediyor. Türk bir yurttaş olduğunu dile getiren Mehmet Öz ise "Keşke böyle şeyler dünyanın hiç bir yerinde yaşanmasa. Demokrasinin odluğu barışın olduğu bir dünya istiyoruz. İnsanların ırkına dinine göre ayrılmasını istemiyorum. Burası bir coğrafya" diye belirtiyor.

'Katliam direnişle son bulur'

Ahmet Aktaş ise çözüm sürecinin tekrar başlamasını istediğini ve olayları televizyonda gördüğünü söyleyerek, "Allah herkese yardım etsin" diyor. Ahmet'in ardından mikrofonumuzu uzattığımız başka bir yurttaş ise "İnanın ki bilmiyorum" diye belirtiyor. Pek çok insan gibi onun da vahşeti bilmediğine 'inanıyoruz' ve bu kez Esra Akan'a soruyoruz. Esra, "Katliamın olduğu bile televizyon da söylenmiyor" diyerek kendisinin her şeyin farkında olduğunu ifade ediyor. Katliamlar durmazsa kimse için iyi olmayacağını ifade eden Esra, "Konuşurken bile vahşetin görüntüleri gözümün önüne geliyor" diye dile getiriyor.

Arif Kabak ise basının bu konu ile ilgilenmediğini söyleyerek, "Bu olayın aydınlatılmasını istiyoruz. Devlet Kürt'ü, Türk'ü birbirine düşürmeye çalışıyor. Zengin çocukları şerbet içmiyor, şehit olmuyor. Devlet olayı çıkarıyor garibanların çocukları ölüyor. Her şeye rağmen barış" diye belirtiyor.

Son olarak mikrofonumuzu Taylan Özgür ise, "Bizi bu soğuk günler değil kanımızı donduran haberler üşütüyor. Sesimizi yükseltememek vicdan azabına yol açıyor. Yaşamak için direnmek gerek. Dirensinler. Katliamları son bulduracak son şey direnerek, 'lütfen bana vurma' demek değil, 'sen artık bana vuramazsın' demektir. Çağrım, bu katliamlara artık kimse sessiz kalmasın" diyor.

(ck-ce/fk)