'Direnen kadınlar bastırılmak isteniyor'

09:00

Şehriban Aslan / JINHA

AMED- Kürdistan ve Türkiye'de yaşanan kadın katliamları her geçen gün artarak devam ediyor. Ekin Ceren Kadın Danışma Merkezi Sosyologu Ayşe Çaçan ve Kardelen Kadın Merkezi Psikologu Ruken Taşdemir, kadın katliamlarının nedenlerinden birinin direnen kadının bastırılma isteği olduğunu vurguladı.

Kürdistan'da başlatılan topyekûn saldırılarda ilk olarak kadınların hedef alınması ve cenazelerin teşhir edilmesi dikkat çekiyor. Kadın katliamları sadece Kürdistan'da değil Türkiye'de de yaşanırken, bir ayda Ocak ayında 36 kadın katledildi. Son olarak Diyarbakır'da M.B. katledilirken, Adana'da ise Türkan Sarıkaya erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. Kadınlara yönelik politikaların değiştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Ekin Ceren Kadın Danışma Merkezi Sosyologu Ayşe Çaçan, kadın bedeni üzerinde akıl almaz şeylerin yapıldığını söyledi.

'Direniş sindirilmeye çalışılıyor'

Kürdistan'da adı konulmamış bir savaşın olduğunu fakat bu durumun yeni olmadığını söyleyen Ayşe, savaşın sonuçlarına bakıldığı zaman en çok etkilenenlerin ve ağır travma yaşayanların kadınlar ve çocuklar olduğunu kaydetti. Devlet erkinin kendini ne şekilde gösterdiğini net görebildiklerini dile getiren Ayşe, devlet erkinin bu dönemlerde kendini özellikle mücadele eden ve direnen kadın bedenleri üzerinden göstermeye çalıştığını söyledi. Ayşe, "Direnişin yok edilmesi, sindirilmesi ve en açık ifadesiyle kadını ötekileştirmeye çalışılıyor. Bunun dışında işkence ile ya da farklı algı operasyonları ile bir sindirme politikası olduğunu görmekte çok zor değil. Özellikle bu sıcak savaş döneminde devletin hâkimiyetlik anlayışı kendisini çok fazla gösterir. Kadın savaşta kendisine dışarıdan gelen şiddeti evdeki şiddet ile kıyaslayınca, evde ki şiddete ses çıkarmıyor. Son dönemlerde karşılaştığımız bütün kadın katliamlarında bunu görebiliyoruz" dedi.

'Din üzerinden politikalar yürütülüyor'

Kardelen Kadın Merkezi Psikologu Ruken Taşdemir, çocuklara toplumsal kimliğinin doğmadan öğretildiğini belirterek, toplumda erkek çocuklarının sürekli yüceltildiğinin altını çizdi. Erkek çocuklarının yüceltilerek büyütülmesinin eril zihniyetin ileriki süreçlere taşınmasına neden olduğuna dikkat çeken Ruken, devletin diğer yandan kadınlara din üzerinden politikalar yürüttüğünü kaydetti. Kadın bedeni üzerinde yapılanların dinin bile açıklayamayacağını kaydeden Ruken, kadınlar üzerinden çok ahlaksız bir şekilde politikalar üretildiğini ifade etti. Sürekli eşitlik ve adaletten söz edildiğini fakat günümüz şartlarına bakıldığında bir eşitliğin ve adaletin görülmediğine vurgu yapan Ruken, "Toplumda, 'kadınlar asla geç saate kadar dışarıda kalamaz' algısı çok yaygın. Başına en ufak bir şey geldiğinde, 'ne iş vardı o saatte dışarıda' denilebiliyorsa hiçbir eşitlik ve adaletten bahsedilemez. Toplumun kadın cinayetlerine ve şiddetine çok duyarsız buda vicdanın yok olduğu göstergesidir" diye konuştu.

'Pembe taksiler cinsiyetçidir'

Pembe taksinin ayrım ve cinsiyetçi olduğunu belirten Ruken, "Taksilerin saati olacak ve saat 20.00'den sonra o taksi çalışmayacak. Peki, kadının işi uzadıysa ve o taksiye yetişmediyse ne yapacak? Dışarıya çıkamayacak mı? Kadının başına bir şey geldiğinde, 'işini bitirseydi erkenden pembe taksiye binse miydi' denilecek. Bence bu tamamen eril zihniyetin bir göstergesidir. Kadınlara yönelik yapılan politikaların gözden geçirilmesi gerek" ifadelerini kullandı.

(be/gc)