'Kadınların sözlü tarih anlatımları resmi kaynaklara alternatiftir'

09:04

JINHA

İSTANBUL - Serbest gazeteci ve yazar Şöhret Baltaş, devletler tarafından oluşturulan resmi edebiyat ve tarih anlayışına karşı kadınların yarattığı sözlü tarihin alternatif oluşturduğuna dikkat çekerek, dillerinin yazılı olarak yok edilmesine rağmen birbirlerine deneyim aktardıklarını belirtti. Kadınların inatla edebiyatın içinde yer alması gerektiğini söyleyen Şöhret, "Kadınlar savaşların, katliamların, acı dolu tarihsel anların birebir tanığı ve anlatıcısı oluyorlar. Artık kadınların sözlü tarih aktarımlarına başvuruluyor" dedi.

İktidarlar, halklar üzerindeki baskısını hem arttırmak için hem de gelecek kuşaklara tarihlerini ve kültürlerini unutturmak için edebiyatı resmi ideolojinin uzantısı olarak kullanıyor. İktidarlar, tarih ve kültür bilincini yok etmeyi, en başta kadınları yazılı anlatımdan uzak tutarak uyguluyor. Buna karşın yüzyıllardır sözlü anlatım geleneği ile hem geçmişi hem de geleceği birbirine bağlama noktasında köprü olan kadınlar, günümüzde de erkek egemen zihniyete karşı edebiyatı bir araç haline getirerek mücadele ediyorlar.

'Türk-Sünni eksende edebiyat yaratmak istiyorlar'

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulurken ilk yapılanın etnik arındırma harekâtı olduğunu ifade eden serbest gazeteci ve yazar Şöhret Baltaş da, aynı durumun edebiyatta da görüldüğünü belirtti. Edebiyatın kimliklerden uzaklaştırıldığını söyleyen Şöhret, "Elimizi attığımız bir sürü edebiyat tarihi kitabı bulabiliyoruz. Fakat bu kitapların hiçbirinde öteki kimliklere dair bilgiler görmüyoruz. Ermeni romancılardan bahsedilmiyor. Tamamen Müslüman-Türk-Sünni eksenli bir tarihten bahsediliyor" diye belirtti.

'Edebiyat da geçmişle yüzleşmeli ve teşhir olmalı'

Osmanlı döneminin ilk kadın Ermeni yazarlarından Zabel Yeseyan'ın da bir zamanlar Üsküdar'da yaşadığını hatırlatan Şöhret, "Biz Ermeni ve Rumlar ile birlikte bir hayat paylaşıyorduk. Bizlere bir zamanlar birlikte yaşadığımız halkların varlığını unutturmuşlar" diye konuştu. Şöhret, iktidarların unutturma çabasının normal olduğunu, ancak sisteme baştan karşı olduğunu söyleyen kesimlerin de 1923'ten öncesine bakmayı reddettiklerini belirtti. Bu açıdan edebiyatta da çok ciddi bir geçmişle yüzleşme ve teşhirin geçerli olduğunu söyleyen Şöhret, "Edebiyat eğer bugün onurlu bir duruş sergilemek olmak istiyorsa, yapması gereken en önemli şey resmi tarihin bize öğrettiği yalanları ortaya çıkarmak ve bu dayatmaları reddeden bir hayat kurmak olmalıdır" dedi.

'Kadınlar savaşların, katliamların anlatıcısı oluyorlar'

Kadınların yazılı tarihten ve edebiyattan uzak tutulmak istenmelerine rağmen sözlü tarihin anlatıcısı olmaktan vazgeçmediklerini belirten Şöhret, "Dilleri yazılı olarak yok edilmiş, ama birbirlerine deneyim aktarmışlar. Aslında resmi tarihin de bir alternatifidir sözlü tarih. Artık kadınların sözlü tarih aktarımlarına başvuruluyor" diye konuştu. Şöhret, bugün Cizre'de, Sur'da yaşanan katliamların da sözlü tarih sayesinde gizli kalmayacağını ifade ederek, "Bu yüzden kadınlar savaşların, katliamların, acı dolu tarihsel anların birebir tanığı ve anlatıcısı oluyorlar" diye belirtti.

'Egemen zihniyetle çarpışmanın tek yolu asla geri adım atmamak'

Kadınların yazılı anlatım alanlarında da kendilerini geliştirmesi gerektiğini aktaran Şöhret, "Hayatımızın her alanı erkek dünyası tarafından kuşatılmış durumda. Bu yüzden daha büyük inatla edebiyatın içinde yer almalıyız. Eril dil o kadar yaygın bir şey ki. Neresinden tutsan elinde kalıyor. Egemen zihniyetle çarpışmanın tek yolu asla ve asla geri adım atmamak olmalıdır. Bu eril zihniyet kadına zaman zaman 'deli', 'cadı', diyerek kadınları geriletmek için yaftalamalarda bulunsa da asla korkmamalıyız ve bu dünyanın içinde 'ben de varım' dememiz gerekiyor. Bu dünyanın içinde var olmanın en kalıcı yollarından bir tanesi de yazmak ve edebiyatın içinde var olmak" diye belirtti.

(dek/ck/sy)