Nuray Sancar: Cizre'nin tekrar etmesini istemiyorsak Sur'a ses vermeliyiz

09:04

JINHA

İSTANBUL - Sur ilçesinde aralarında kadın, çocuk ve yaralıların da bulunduğu 200 kişinin bir bodrumda mahsur kalmasını değerlendiren Barış Bloku Eş Sözcüsü Nuray Sancar, direnişten başka yolun olmadığına vurgu yaparak, "Cizre'nin tekrar etmesini istemiyorsak Sur'a ses vermeliyiz" dedi.

AKP'nin savaş konsepti her geçen gün şiddetini artırırken, Kürt halkı da bu saldırılara direnişle cevap veriyor. İki ayı aşkındır kuşatma altına alınan Cizre ve Sur ilçelerine yönelik devlet güçleri ağır silahlarla saldırı düzenlerken, yaşam hakkından sağlık hakkına kadar birçok ihlallerinde yaşanmasına neden oldu. Cizre'de sivil halkın sığındığı üç ayrı bodrum katını günlere bombardımana tutan devlet güçleri, 150'yi aşkın insanı katlederken şimdi aynısını Sur ilçesine yaşatmak istiyor. Kuşatma altına alınan ve neredeyse top atışlarının yapılmadığı gün olmayan Sur ilçesinde aralarında kadın, çocuk ve yaralıların da bulunduğu 200 kişi bir bodrumda mahsur kalmış durumdu. Tüm yaşananları Barış Bloku Eş Sözcüsü Nuray Sancar ile konuştuk.

'Tek yol direnmek'

Sur ilçesinin de Cizre gibi olmaması için tek yolun direnmek olduğunun altını çizen Nuray, "Direnme konusunda kendisine büyük ölçüde pay düşen kesim sadece Sur' da yaşayan insanlar olmamalı. Onlar zaten büyük bir saldırı altında. Bulundukları yeri terk etmeyerek büyük bir direniş örneği gösteriyorlar. Özellikle kadınların güçlü seslerinin yankısı batıdan duyuldu. Dün Sur'da bebeğiyle birlikte mahsur kalan bir annenin 'Bebeğim ve ben bir bodrumdayız. Başımıza bir şey gelmeden bizleri kurtarın' sözlerinin yer aldığı mektubunu okudum. Bu bir kadının çığlığıydı bu" dedi.

'Kürtlere karşı nefret körükleniyor'

Fırat'ın doğusunda bunlar yaşanırken, batısında da Kürtlerden gelen sesin duyulmaması için çok yoğun bir baskının olduğunu belirten Nuray, "Batıdaki halk, emekçiler çok yoğun bir bölünme halindeler. Örneğin bir yanda kamuda çalışan işçiler ve emekçilerin 'terör örgütü'ne destek kapsamında çok rahatlıkla ihbar edilebilmesi yönetmelik haline getirilirken, bir yandan da muhbir vatandaş profiline uyum gösteren insanlar görüyoruz" ifadelerinde bulundu. Barışı dillendiren herkesin kriminalize edildiğini kaydeden Nuray, son derece yoğun bir milliyetçilik, ırkçılık ve Kürtlere karşı nefretin körüklendiği koşulların yaşandığını söyledi.

'Talebimiz müzakere masasının kurulması'

Ülkede halkları ikiye bölmek amacıyla iktidar eliyle provokatör saldırılar gerçekleştirildiğini dile getiren Nuray sözlerine şöyle devam etti: "Bu provokasyonlar Kürtlere uyguladıkları saldırılara batının sesinin çıkmaması için yapılıyor. Ama bu tür politikaların, dünya üzerinde de gördük ki başarı şansı yoktur. Öldürmekle katliamlarla, sorun olarak telakki etiğiniz bir şeyin üstesinden gelemezsiniz. Yüzleşmek ve bir an önce barışmak zorundasınız. Bizim talebimiz müzakere masasını kurulması ülkede eşit özgür bir dirliğin oluşması için, o masaya yeniden oturulması gerekmektedir. Kürtlerin DAİŞ'e karşı verdikleri mücadeleye karşı Türkiye Suriye'ye taciz ateşi yapıyor. Bu politikalardan derhal vazgeçilmeli. Felaket sonuçlar verecek bu savaş durumundan henüz vakit varken bir an önce dönülmesi için mücadelenin ve direnişin yükseltilmesi gerektiğini düşünüyoruz."

'Savaşta önce kadınlar vuruluyor'

Kürtlere yönelik yapılan operasyonlarda şehirlerin kuşatıldığı, sivil halkın öldürüldüğü sırada dahi kadınların tüm baskılara boyun eğmediğine dikkat çeken Nuray, "Tencereleriyle, tavalarıyla, zılgıtlarıyla, sloganlarıyla sokağa çıkma yasaklarını tanımadıklarını beyan ettiler. Bunun karşılığında bedel de ödediler" şeklinde belirtti. Kadınların öldürüldükten sonra çırılçıplak bedenlerinin sergilenmesinin, toplumsal yapıyı bir çıplak bedenle çökertmenin demoralize etmenin ve çaresiz hissettirmenin yollarından biri olduğuna değinen Nuray, tüm bu yaşananların insanlık dışı olduğunu belirtti.

'Cizre'nin tekrar etmesini istemiyorsak Sur'a ses vermeliyiz'

Tarihin tekerrür etmesi istenmiyorsa, mücadele ve direnişin yükseltilmesi gerektiğine vurgu yapan Nuray, "Bodrum deyince ne anlamamız gerektiğini hepimiz biliyoruz. Cizre'de birkaç bodruma sığınmış insanlar ve yaralılar günlerce orada bekletildi ve sonunda toplu bir katliam uygulandı, insanlar yakıldı. Cizre'deki bodrumun akıbetinin Sur'da da olmaması için hiçbir neden görülmüyor. Orada yaralı arkadaşlarımız, bebeğiyle bir anne var. Cizre'nin tekrar etmesini istemiyorsak ve bunun artık son bulmasını istiyorsak sesimizi daha da yükseltmeliyiz. Batıda yaşayan halkların emekçilerin barış talebini sonuna kadar yükseltmesi gerekiyor" dedi.

(ce/sg/mg)