21 yıldır direnen Kaze: Bu dava, Kürdistan'daki bütün kadınların davasıdır
09:01
Sibel Yükler/JINHA
ADANA - Şırnak'tan 1995 yılında Adana'ya göç etmek zorunda kalan Kaze Özlü'nün hikâyesi, gördüğü işkence ve baskılarla tüm Kürdistan'da bilindi ve okundu. Gördüğü tüm işkencelere rağmen "Benim davam bütün Kürt halkının davasıdır" diyerek davasından vazgeçmediğini söyleyen Kaze, 21 yıl sonra yine Kürdistan'da direnen bütün kadınlara ve gençlere selam gönderiyor: "İnsan bu dünyaya bir kere gelir; onurlu gitmelidir."
Adana'nın merkezindeki duraklardan dolmuşa binip yola koyuluyoruz. Dev katlı otellerin, parıltılı alışveriş merkezlerinin, mağazaların içerisinden geçip esnafın, işportacıların, bakkalların arasına giriyoruz. Sistemin içine aldığı ve reddettiği iki dünyanın içinden yavaşça geçiyoruz. Sonra gittikçe şehrin çehresi değişiyor; asfaltın rengi, kaldırımların taşları, evlerin sıvası ve sonra duvarların yazısı: "YPG/YPJ", "Kobanê halkı yalnız değildir", "Biji Serok Apo." 'Hoş geldiniz' diyor Gülbahçesi. Burası Adana'nın merkezinde küçük bir Kürdistan sanki. Dolmuştan indiğimizde bunu daha keskin bir şekilde hissediyoruz. İner inmez ileriden üç zırhlı araçla, bir TOMA'nın geldiğini görüyoruz. Sağdan soldan ara sokaklara giriyoruz. Herkes Kürtçe konuşuyor. Gideceğimiz yere varana kadar zırhlı araçlar az ilerimizde bir üst caddede "taciz seyrine" devam ediyor. Nihayet gideceğimiz eve varıyoruz. Zili çaldığımızda yılların direngeni bir kadın açıyor kapıyı. Sarılırken beyaz tülbendine yayılmış acı bir geçmişin kokusu genzi yakıyor. O'nun hikayesi çok yazıldı, çok çizildi. Erkek devletin kuşatamadığı kadın: Kaze Özlü.
Şırnak'tan Gülbahçesi'ne
1990'lı yılların başında Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesinden koruculuk dayatması nedeniyle göç eden Kaze Özlü, Adana'nın Seyhan ilçesine bağlı Gülbahçesi mahallesine göç etmek zorunda kalmış. Adana'da da devletin her türlü yaklaşımı ile mücadele etmek zorunda kalan Kaze, kızının 1995 yılında PKK saflarına katılmasıyla birlikte devletin baskılara yeniden maruz kalmaya başlamış. Baskılar her geçen gün artarken, evlerine de neredeyse her gece baskın düzenlenmiş.
'Kızım onursuz yaşama baş kaldırdı'
Kaze'nin yaşadıkları aslında eşini kaybettikten sonra, köydeki koruculuk dayatmalarına boyun eğmedikleri günlerde başlıyor. Ardından çocuklarını alıp Adana'ya göç ediyor: "1995 yılın da kızım Türkan gerillaya katıldı ve katılması ile zor günler başladı. Her geçen gün devletin baskıları gittikçe daha da şiddetlendi. Kızım bize yaşatılmak istenen onursuz bir yaşama baş kaldırdı. Devlet bu başkaldırırın kendilerinin zulmüne olduğunu bildiği için bizi daha fazla zorlamaya kalktı." Bu da bitmiyor Kaze için. 90'ların devlet işkencesi gelip kadın bedenini vuruyor ve Kaze defalarca cinsel işkenceye uğruyor: "Bir akşam yaklaşık 20 polis evime zorla girdiler ve beni dövmeye başladılar. Boynumda kablolu tasma başımda onlarca gözleri kan bürümüş polis. Canımı yakan o acının sebebi polislerin ellerindeki coplardı."
Oğlunu çukura, Kaze'yi boş araziye attılar
Yaşadığı işkence yüzünden cezaevinde hastalanıp hastaneye kaldırılan Kaze, doktorların dahi tahammül edemediği halde kendisine yapılan eziyete müdahale edemediklerini söylüyor. Polislerin bir gün evlerine yaptıkları baskından sonra oğlunu ve kendisini gözaltına alıyorlar. İkisi de işkenceden geçirildikten sonra oğlu bir çukura atılıyor, Kaze ise bir araziye: "Bir adam bana doğru geliyordu, çok korkmuştum, 'gelme' diye bağırıyordum. O da 'korkma seni arıyoruz' dedi ve beni eve götürdüler. Oğlumu da biri görüyor polisler gittikten sonra o çukurdan kurtarıyor. O günden beri iki oğlumun da psikolojileri bozuk."
'Benim davam bütün Kürt halkının davası'
Kaze, yaşadıklarının ardından hiç yıkılmadığını ve direnmekten vazgeçmediğini söylüyor ve bütün kadınlara 'vazgeçmeyin çağrısı' yapıyor: "Ben suçsuz olduğumu biliyordum, ama polis 'davandan vazgeç' diye baskı yaptı ben kabul etmedim, çünkü benim davamın bütün Kürt halkının davası olduğunu biliyordum. Ben hiçbir partinin üyesi değildim, işçi bir kadındım, bahçelerde çalışıyordum. Benim tek suçum kızımın gerillaya katılmış olmasıydı, ben bu davadan vazgeçmeyeceğim, çünkü bu dava Kürdistan'daki bütün kadınların davasıdır. Bütün kadınlara çağrımdır; başınıza ne gelirse gelsin davanızdan vazgeçmeyin. Cesaretli olun, korkmayın sakın. İnsan bu dünyaya bir kere gelir; onurlu gitmelidir."
Cezaevindeki ilaçlardan rahmi zarar gördü
"Bir oğlumu işkence ile delirttiler diğeri Kıbrıs'ta askerdeyken beni tutukladılar, iki ay cezaevinde kaldım" diyen Kaze, tekrar tutuklanıyor ve üç yıl cezaevinde kalıyor. Bu süreçte hastalanıyor ve doktorun tedavi etmediğini, yalnızca ağrı kesici verdiğini söylüyor. "Cezaevinden çıktıktan sonra ameliyat oldum gördüğüm işkenceden dolayı, hala hastayım yatakta yaşam sürüyorum. Beni ameliyat eden doktor bir daha iyileşemeyeceğimi söyledi, 'cezaevindeyken sana verdikleri bazı ilaçlardan dolayı rahmine zarar vermiş. O ilaçlar bana verildiğinde çok acı çekiyordum. Bütün bunlar için açtığım davayı Avrupa insan hakları mahkemesinde kazandım Türkiye'yi mahkum ettiler. Ama çok acı çektim hala da bitmedi acılarım."
'Kürdistan'da direnen herkesi selamlıyorum'
Ardından bugüne dönüyor Kaze. Şu an yaşananları yakından takip ettiğini söyleyerek, "Bugün Kürdistan topraklarında direnen herkesi selamlıyorum" diyor. "Taybet Ana'nın cenazesini sokaklarda kuşlar yedi. Bunu nasıl unutabiliriz? Kürt halkı bunları unutmasın, sahip çıksın mücadelesine. Kadınlarımızın, kızlarımızın başına gelmiş işkenceleri saklamasınlar, söylesinler. Bu ayıp bizim değil, onlarındır. Ben işkenceye uğradım, yürekli insanlar bana güç verdiler. Şehit kızıma, gördüğüm tüm işkencelere rağmen çekilmedim, vazgeçmedim. Bugün de olsa asla vazgeçmem."
'Acıya bulaşmamış kimse kalmadı'
Ankara'ya barış için yola çıktıklarını söylüyor Kaze. "Ankara'da barış için yola çıkmıştık, sadece barış. Barış isteyen o gençleri param parça ettiler, bunlar unutulmaz" diyen Kaze, bu topraklarda acıya bulaşmamış hiç kimsenin kalmadığını söylüyor. Bu nedenle acılara da barış dileklerine sahip çıkmak gerektiğini inanarak, "Bu ülkede kimse için adalet yok, gazeteci konuşsa içeriye atılıyor, yazar konuşsa ceza alıyor. Kimin için huzur var ki?" diyor.
Cizre ve Sur'a selam yollayan Kaze'nin sözleri şöyle sonlanıyor: "Hepimizin şu anda YPS'ye katılması farzdır. Bu sadece genç kadınlara kalmış bir şey değil, yaşlısı, genci hiç fark etmez. Bütün Kürtlerin görevidir. Başta Cizre ve Sur olmak üzere direnen tüm Kürt kadınlarını, gençlerini selamlıyorum. Annelerin evlatlarının mücadelesine sahip çıkması gerekiyor. Bedeni tutuklu olan Önder'imizi de selamlıyorum." ,
(nö/mg)