'Kadınlar şiddete uğradıklarına dair delil sunmak zorunda değiller'
14:33
JINHA
İSTANBUL - Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı tarafından düzenlenen panelde kadınlar, erkek şiddetine karşı kadın sığınakları komsundaki deneyimlerini aktardı. Türkiye'de ise 'kolluk kuvvetlerinin' yasalardan dahi haberi olmadığını belirten Kardelen Kadın Merkezi Sözcüsü Mukaddes Alataş, bu noktada öz savunmanın öneminin açığa çıktığını belirtti.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, "2010'larda Erkek Şiddetine Karşı Kadın Sığınakları, Dayanışma Merkezleri ve Dayanışma Politikaları: Türkiye'den ve Avrupa'dan Deneyim Paylaşımları" konulu panel düzenledi. İki gün sürecek olan panel Kadir Has Üniversitesinde gerçekleştirilirken, panele Türkiye'den ve dünyanın birçok ülkesinden kadınlar katılarak deneyimlerini aktardı. Panelin ilk gününde "Dayanışma ve müdahale merkezlerinin artan önemi: Avrupa ve Türkiye örnekleri" konuları tartışıldı. İlk oturumda konuşan Viyana Aile İçi Şiddete Karşı Müdahale Merkezinde Sosyal Danışman olarak çalışanı Tamar Çıtak, ev içi şiddete müdahale-işbirliği koordinasyonunun işlevini ve Avusturya'dan deneyimlerini aktardı. Tamar konuşmasına, "Avrupa'da toplam 9 müdahale merkezi var. Her eyalette bir merkez bulunuyor. Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Kadın Bakanlığı belli miktarlarda düzenli fonlar sağlıyor" diyerek başladı.
'Şiddetin sorumlusu faildir ve failin üstlenmesi için uğraşırız'
Mağdurların yüzde 88'inin kadın ve yetişkin olmayan kız çocukları olduğuna dikkat çeken Tamar, "Faillerin yüzde 92'si erkektir. Yaklaşık her yıl 4 bin vaka polis tarafından müdahale merkezlerine bildiriliyor. Konuşamadığımız diller için mutlaka tercüman alıyoruz ve tercüman fonumuz sınırsızdır. Şiddetin sorumlusu faildir ve çalışma prensibi olarak mağdurun yanındayız. Gizlilik ve güvenirlik çok önemlidir. Şiddetin sonlanması ve şiddetin sorumluluğunu failin üstlenmesi için uğraşırız ve asla mağdurun bize gelmesini beklemeyiz, biz mağdura gideriz" dedi. Erkek danışma merkezleri ile birlikte öfke kontrolü eğitimleri de yaptıklarını dile getiren Tamar, "Çalışmaları failin profiline göre yapıyoruz yoksa aksi takdirde aynı fail yine fail olarak başka bir şekilde karşımıza çıkıyor ve bu programı bizde takip ediyoruz" şeklinde belirtti.
'Şiddet gören kadının şiddeti ispatlaması, polise başvurması gerekmiyor'
Panelin ikinci oturumunda Almanya Bağımsız Kadın Sığınaklarından Britta Schlichting, sığınaklara ve işleme ilkelerine yönelik deneyimlerini şöyle aktardı: "Almanya' 350 kadın sığınma evi mevcut. Kadınlara karşı uygulanan şiddet sadece kadına yönelik değildir, toplumun genel bir sorunudur. Otonom kadın sığınma evi kadınların çocukların bireysel olarak desteklenmesidir. Prensiplerimizden biri de kadının öz kararlılığı ve aynı zamanda çocukların öz kararlılık prensibi. Bu kadınların kendileri için en iyi olan şeyi seçme anlamına geliyor.
Ataerkil bir baskı olmadan sığınakların yürütülmesini amaçlıyoruz. Öz kararlılık kişinin kendi becerilerini güçlendiren bir şeydir. Herhangi bir patron ya da liderimiz yoktur hepimiz eşit şartlarda çalışılıyoruz. Bu da, kadınların ve çocukların yanında olmak ve şiddet karşıtı bir dayanışma geliştirmek anlamına geliyor. Kadılar şiddete uğradıklarına dair bir delil sunmak zorunda değiller yada polise başvurmaları gerekmiyor. Kişinin kendi şiddet tanımına dayanıyoruz. Aynı zamanda sığınma evlerinde kalan kız ve erkek çocukları bağımsız bireyler olarak kabul ediliyor. Eğer bir kadın sığınma evine gelirse bir personel kadından ayrı bir kişide çocuğundan sorumlu olur. Velayet konusunda da çalışmalarımız oluyor."
'Sığınağa gelen kadınlar şiddet gördüğü için özel ilgi gerekiyor'
Kadınların kimlik bilgileri çok gizli tutulduğunun ve sığınma evlerinin konumlarının büyük önem arz ettiğini ifade eden Britta, "Kadınların ve çocukların hızlı ve bürokrasiye takılmadan sığınaklarda ağırlanmasının sağlanması durumu var. Sığınma evinde farklı din, yaş ve kimliklere saygılı bir yaşam koşullarını oluşması için mücadele ediyoruz. Bunları konuşuyoruz ve bilincin arttırılmasını sağlıyoruz. Kadıları ve çocukları karar verme süreçlerine dahil etme durumumuz var" diye konuştu
'Sığınaklar kadınların güçlenme alanları olarak görülmüyor'
İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Berna kadın sığınaklarının kurulmasının 2'nci dalga feminist hareketin kadına yönelik şiddeti proletize etmekle başladığını ifade ederek, "Kadınlar kendilerine şiddet uygulayan erkekten uzakta bir ortam sağlamanın yanı sıra yeni politikalar üretmeye yarayan politik laboratuarlar olarak da çalışma yürütüyor. Ancak şu an sığınaklar hem çalışanlar hem de kalanlar açısından ailesinin sahip çıkmadığı anda devletin sahip çıktığı gibi anlaşılıyor ve sığınakların kadınların şiddet karşısında güçleneceği yerler olarak görülmemesine neden oluyor. Dolayısıyla bir sosyal hak gibi değil hayırseverlik bağlamında anlaşılıyor" diye konuştu.
'Devletin korumadığı ortada bizde öz savunma kavramını geliştirdik'
Sığınaklara ilişkin aktarımda bulunan Kardelen Kadın Merkezi Sözcüsü Mukaddes Alataş, erkek egemen sistemin kadınları her alanda kuşattığını ama kadınların buna dayanışarak karşılık verdiğini belirtti. Öz savunma nedir erkek şiddeti ile nasıl mücadele etmemiz gerekiyor bunu tartışmamız gerekiyor" diyen Mukaddes, "Kürdistan' da bir savaş var ve en önce gidenler yine kadınlar. Bizim bu sisteme karşı ayrıca bir mücadele etmemiz gerekiyor. Bizim bir sığınağımız var ve 155'i ihbar için aradığımızda gelmiyor. Gerekçe olaraksa 'bizin güvenliğimiz yok sizde gelirseniz gideriz biz güvenemiyoruz' diyor. İşte tam da bu nedenden dolayı öz savunmamızı geliştirmemiz gerekiyor. Yasalar var ancak uygulanmıyor, kolluk kuvvetlerinin yasalardan haberi bile yok" şeklinde sözlerini tamamladı.
(sg-ce/ck/sy)