Janet Biehl'den Kürt kadınlarına: Nefes kesen mücadelenizi yazıp anlatacağım

10:17

JINHA

AMED - Amerikalı yazar Janet Biehl, Kürt kadınlarına 8 Mart dayanışma mesajı göndererek, Kürt kadınlarını nefesleri kesen olağanüstü bir mücadele verdiğini söyledi. Janet, öz yönetim direnişinde kadınları selamlayarak "Mücadelenizi yazacağıma ve özellikle kendi ülkemdeki kadın örgütlerini bilgilendireceğime söz veriyorum. Uluslararası kadın dayanışması henüz sınırlarına ulaşılmamış bambaşka bir güçtür" dedi.

Kürdistan'da incelemelerde bulunan ABD'de Toplumsal Ekoloji Enstitüsü'nde toplumsal ekoloji ve özgürlükçü belediyecilik üzerine çalışmalar yürüten yazar Janet Biehl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla KJA'ya dayanışma mesaı gönderdi. Janet mesajında Kürdistan'da sıkıyönetim saldırılarına karşı kadınların mücadelesini kendi ülkesinde anlatacağını vurguladı. Janet'in mesajı şöyle:
" 1960'ların başlarında, Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşarken, ailem benim evlenip çocuk yapacağımı sanıyordu. Çünkü ailemdeki kadınların her zaman yaptığı şey buydu. Okulda başarılıydım, muhtemelen bir eş beklerken ya bir sekreter olup patronum için mektuplar yazıp, ona kahve getirecek; ya öğretmen olup, özellikle küçük çocukları okutacak ya da annem gibi hemşire olup erkek bir doktor gelip bakıncaya kadar hastalara göz kulak olacaktım. Fakat tüm bu işler ben bir iş adamı ya da bir doktor bulup evleninceye ve çocuk doğuruncaya kadar, sadece geçici işler olacaktı. Sonra yaşamımın geri kalanını rehin alacak olan yegane faaliyetim bu çocukları yetiştirmek olacaktı.

'Evlenmeyen kadına yarı-deli gözüyle bakıldı'

Evlenmezsem bana 'evde kalmış' gözüyle bakılacak, acınası, mutsuz biri olarak toplumdan dışlanacaktım. Herhangi bir Amerikalı kadında olacağı gibi, kendime bir erkek buluncaya kadar tamamlanmamış olarak değerlendirilecektim. O günlerde, sadece birkaç beyaz kadın düzene karşı koydu, evlilikten ve çocuk yapmaktan kaçındı. Bu kadınlar dışarı çıktılar, ya bağımsız bir hayat kurdular ya da sanatsal kariyer sahibi oldular. Fakat bunlar oldukça geleneklere aykırı, küstah, çılgın radikal azınlık olarak görülüyorlardı. Emma Goldman 20. YY'ın başlarında evliliği; kadınları, erkeklere toplumsal ve yasal alt pozisyona koyan bir kurum olarak eleştirdi. Fakat bir anarşist olduğu için ona da yarı-deli gözüyle bakıldı.

'Kadınlar tahakküm evliliğini kabul etmedi'

Şüphesiz ki durum Amerikalı siyah kadınlar için daha farklıydı. Irkçılık, eğitim, barınma ve çalışmaya engel olduğundan dolayı evlilik genellikle kadınlar için pratik değildi. Hem cinsiyetçilik hem de ırkçılıkla mücadele ederken siyahi kadınlar özgürce ayakta kalmayı öğrendiler. 1960'larda kadın hareketlerinin yükselişiyle kültür de değişmeye başladı. Genç siyah ve beyaz kadınlar iyi eğitim aldılar ve bununla bir şeyler yapmak istediler ve sınırları zorlayarak meslek hayatına başladılar; eğer evlenecek olsalar da Goldman'ın eleştirdiği eşit olmayan cins, tahakküm evliliğini kabul etmeyeceklerdi. Eşitler-arası bir evlilik olmak zorundaydı artık.

Evliliğin kendisi kötü bir şey değildir. Eşitler arası uzun bir aşk ilişkisinde yanlış bir şey yoktur. Asıl mesele evliliğin artık sadece bir seçim olduğu ve mutlaka en imrenilen şey olmadığıdır. Günümüzde evlenmemiş, ekonomik bağımsızlığı olan beyaz kadınlar cüretkar, geleneklere aykırı radikaller olarak görülmüyorlar ve işten çıkarılmıyorlar ya da acınası kadınlar olarak küçümsenmiyorlar. Beyaz kadınlar siyah kız kardeşlerimize katılarak, özgürlüğe giden yolu açtılar. 2009'dan beri Amerika'daki bekar kadın sayısı evli kadın sayısından fazla. Şimdi bizler çoğunluktayız.

'Kadının doğası yeniden tanımlanıyor'

Genç kadınlar kadın olmanın ne içerdiğini keşfederek kadının doğasını yeniden tanımlıyorlar. Bu muazzam bir toplumsal dönüşüm. Yazar Rebecca Traister'ın yakın zamanda dediği gibi: 'Bağımsız yetişkin kadının standartlarının bir anormallik değil norm olarak deneyimlendiği ve artık ekonomik, sosyal, cinsel ve üreme bakımından erkeğe bağımlı olmayan veya evlendiği erkekle tanımlanmayan bağımsız bir neslin yaratıldığı bir dönemden geçiyoruz".

'Kürt kadınlarının mücadelesi daha acımasız sisteme karşı'

Uzakta, Ortadoğu'da tamamen farklı koşullar altında Kürt özgürlük hareketinin kadınları Ortadoğu'daki acımasız ataerkilliğe meydan okuyan ve kadının rolünü yeniden yapılandıran vizyon ve cesarete sahiptir. Onların mücadelesi çok daha acımasız erkek egemen bir sisteme karşıdır. Fakat bugün Kürt kadınları töre cinayetlerine, çok eşliliğe, çocuk yaşta evliliklere, aile içi şiddete, tecavüze, ekonomik bağımlılığa karşı ayaklanarak kendi yaşamlarının sorumluluğunu almıştır. Nefesleri kesen, müthiş bir mücadeleyi izliyoruz.

'Güç delisi Kürt düşmanı Erdoğan'

Trajik bir biçimde, şu anda Kürt hareketinin kadınları, kadın bağımsızlığı da dahil olmak üzere demokratik özerkliği her yönüyle yok etmeye niyetli olan Türk Devleti'nin erkek egemen gücüyle karşı karşıya kalmıştır. Devletin, Kuzey Kurdistan'ın demokrasi ve özgürlük çabasına karşı her yönüyle uyguladığı eşi benzeri görülmemiş şiddet kampanyası vahşetin ta kendisidir. Türkiye'de tüm kadınların geleneksel cinsiyet rollerine dönmesine çalışılmaktadır. 'Kadının ve erkeğin eşit olması doğaya aykırıdır' diyor güç delisi Kürt düşmanı AKP Başkanı Erdoğan. Kadınların yegane kariyeri anne olmaktır ve kadınlar kendilerini hor gören aynı Türk Devleti'ne çocuk yapmak ve yetiştirmek zorundadır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Türkiye'de anneliğiyle övünülen kadına şiddet gün geçtikçe tırmanmaktadır.

'Sizi anlatacağıma söz veriyorum'

Cizre, Sur, Silopi, Nusaybin ve diğer Kuzey Kürdistan kentlerindeki kadın direnişini ve özyönetimini selamlıyorum. Dünya kadınlar gününde sizin mücadelenizi yazacağıma ve özellikle kendi ülkemdeki kadın örgütlerini bilgilendireceğime söz veriyorum. Uluslararası kadın dayanışması henüz sınırlarına ulaşılmamış bambaşka bir güçtür.

Biji Berxwedan!"

(gc)