Cizre'de devletin yüzü: Prezervatif kutuları, iç çamaşırları, asılan tavuklar…

13:30

JINHA

ŞIRNEX - Cizre'de eril-militarist savaş aygıtlarının kadın bedeni üzerinden yürüttüğü savaş politikalarından geriye kalanlar, devletin sapkın yüzünü özetliyor. İşgal edilen evlerdeki iç çamaşırları, prezervatif kutuları, porno kasetler, kafası koparılmış kuşlar, tavana asılı tavuklar, kurşunlanmış yazmalar ve duvarlardaki cinsiyetçi küfürler, direnen kadından korkunun yarattığı eril-devlet halini ifade ediyor.

Erkeklik ve militarizm kendini devlet denen aygıtla kurumsallaştırdığından bu yana toprakla özdeşleşen kadın bedeni işgal aracı haline getirilmeye çalışıldı. İnsanlık tarihi boyunca yürütülen bütün savaşları ele alırken, eril sistemlerin erkeği kurşun askere dönüştürmesi ve bu kurşun askerlerin işgal ettiği topraklarda kadınlara yönelik uygulamaları ayrı ayrı irdelenmesi gereken konu. Tabi bunun birde işgalci güçlerin 'bizim kadınlarımız' diyerek savaşın arka cepheleştirdiği kadınları ayrı incelemek gerekiyor.

Asıl tehlike batıda

AKP'nin eril-muhafazakar ve faşistleşen zihniyeti ile başlayan süreçte batıda yaşayan kadınlara ayrı bir rol biçerken Kürdistan'da ise işgal politikalarını kadın bedeni üzerinde yoğunlaştırdığı görülüyor. "Her kürtaj bir Uludere'dir" diyen Tayyip Erdoğan ile "Kadınlarımızın mukaddes vatan görevi çocuk doğurmak" diyen iktidarın batıdaki kadınlara yönelik işlediği savaş suçu gelecek açısında bu ülkedeki kadınlar için kaygı duyulması gereken bir durum. "Ben ne kadar istersem o kadar yaşarsın, ben ne kadar istersem o kadar serbest olursun, ben ne istersem onu giyersin, ben ne kadar istersem o kadar doğursun" buyruğunun körüklediği eril şiddet her gün 5 kadını katlediyor, sokaklara çıkabilen kadınları yeniden evine yolluyor. Burada asıl görülmesi gereken ise Kürdistan ile batıda kadınlara aynı eril sistemin farklı biçimlerde saldırdığı birini yanına alıp 'kurşun askerler' yetiştirme görevi veriyor, diğerini ise "Hem Kürtsün hem de kadın bana ne cüretle başkaldırısın' diyerek, yürüttüğü soykırım politikalarının bir parçası olarak, beden teşhiri yapıyor, cinsel işkenceyi bir silah olarak kullanıyor.

İşgalin çıplak hali

Kürdistan'da ise işgal politikalarıyla birlikte kadına yönelik şiddete ve saldırılara daha açık hale gelmeye başladı. 40 yıldır cinsiyetçi kalıpları parçalayan Kürt kadınlarının mücadelesi, Rojava'da bir devrimi elleriyle ören kadınların her alanda geliştirdikleri mücadele ve Kuzey Kürdistan'da devletin saldırılarına karşı sokakların terk etmeyen kadınların mücadelesi, eril iktidarı çileden çıkarıyor ve bu yüzdendir ki "Önce kadınları vurun" diyerek kadın bedenine toplumun 'namus' algısı üzerinde sapkınlıklarıyla yöneliyor.

Kadın korkusu ile efsaneleştiriyorlar

"Bizim mücadelemiz ön planda bu tür yöntemler bizi yıldıramaz, onların sapkınlıklarını gündemleştirmeye gerek yok" diyor kadınlar. Bu konuda haklı oldukları kesin, Sur'da Roza ismini verdikleri bir keskin nişancı efsanesi dizlerini titretiyor, devletin tam teçhizatlı katillerinin. Cizre'de 79 gün halkın özyönetim direnişine karşı kadınların tabiri ile "Dünyanın bütün katil sürelerini yığan" devletin efsane gerçek arasında katlettiği her kadının bedenini o diye teşhir ettiği Marya-Ruken'den deli gibi korkan JÖH'ler-PÖH'ler.

Anlatmak gerek, bu utanç onların

Ama yinede korkunun daha çok vahşileştirdiği katillerin korkulu rüyası olan ve ardılları için birer kahramana dönüşen kadınlar şahsında toplumu teslim almak için uygulanan eril savaş yöntemlerini anlatmak gerek.
Anlatılmalı ki devletin eril yüzünün çıplak sapkınlığı teşhir olsun. Kadın hareketlerinin yıllardır dile getirdiği eril-devlet militarizmi üçlemesinde üretilen politikalara karşı daha güçlü bir mücadelenin gerekliliği tüm kadınlar için bir kez daha fark edilsin.

Bir kadın yazarın dediği gibi: "Ne zaman ki bir savaş narası yükselir, bilin ki hemen arkasından bir kadın çığlığı gelecektir. Savaş, militarizm, katliam erkek icadıdır. Erk savaş başlatır, kadın bitirmeye çalışır. Erkek savaşır, kadın direnir. Hangi coğrafyaya bakarsak bakalım bu böyledir..." sözleri bu günlerde Cizre'de karşılığını buluyor.

TC hatırası!

Cizre'nin en işlek caddelerinden Nusaybin Caddesi'nde "TC Cizre hatırası" diye bir yazı yazılmış işgal güçleri tarafından. Evet buralarda devletin hatırası, yüzlerce yakılarak katledilen insan, yıkılmış evler, talan edilmiş sokaklar ve talan edilen her evin ve sokağın başına yazılan ırkçı ve cinsiyetçi yazılar.

Dışarıdan görülen hali bu olan Cizre'de evlerin içine girdiğinizde ise başka bir gerçek karşılıyor sizi. Cudi ve Sur Mahalleri'nde devlet güçlerinin karargah olarak kullandığı evlerde çıkanları görenler için, bu devletin en çıplak hali.

Prezervatif kutuları, uyuşturucu haplar

Beş katlı sarı bir binanın en üst katına yerleştikleri ve uzun süre burada kaldıkları boş kovanlarla ve parke ve kum torbalarıyla sabit. Bütün eşyaları tahrip edilmiş evde iç çamaşırları ve prezervatif kutuları görülüyor. Uyuşturucu hapların kutuları da hemen bunların yanı başında.

Evlerde asılı kadın iç çamaşırları neyin mesajı?

Bir başka evde yerde bir yatak ve hemen yanında porno cd'ler evin her tarafına asılmış kadın iç çamaşırları görülüyor.

Fistanı Botanlılar gururla taşır bedeninde

Devlet güçlerinin girdiği hemen hemen her evde yazılarla geriye bırakılan kalıntılarla eril-militarizmin Kürdistan'ı işgale giriştiği ve direnen kadınlardan korktuğu için bu işgali 'namus' kalıpları içinde kadın bedeni üzerinde yürütmeye çalıştığı aşikar. Bölgeye özgü fistanları kadınlar gururla bedenlerinde taşırken, eril savaş aygıtlarının duvarlara yazdıkları yazılarda bu fistanları birer aşağılama aracı olarak kullanması dikkat çekiyor: "Sütyen+fistan 5 TL"

Kurşunlanmış yazmalar


Cudi Mahallesi Bostancı Sokak'ta içi harabeye çevrilen bir evde bir kadına ait oyalanmış yazmaların bulunduğu sandığın kırılarak içindeki yazmaların kurşunlanması eril savaş aygıtlarının nefretinin ne olduğunu açıklıyor.

Kafası kesilmiş kuşlar, tavana asılı tavuklar


Sapkınlaşan militarizmin canlı her şeye duyduğu öfkenin yansıması olarak evde kafeste beslenen kuşların kafasının kesilmesi Kürdistan'da uygulanan vahşette asıl acınası halde olanın bu savaş makinesi haline dönüştürülen aygıtlar olduğunu ortaya koyuyor. Yine Sur Mahallesi'nde evine dönen yurttaşlar tavuklarını tavana boğazından asılmış halde buldu.

Cizreli kadın: Ben asıl bu sapkınlarla yaşayanlara acıyorum


Evlerine dönen savaş aygıtlarının, yaşadıkları yerlere vereceği zarar, bugün Kürdistan'da verdikleri maddi zararın kat be kat üstünde manevi zararlar olacak. Özellikle kadınlara yönelecek olan bu eril-militarizmin sıradanlaşmış haline bakınca insan erkekleşen ve faşizanlaşan batıdaki toplum yapısı içinde olabilecekleri kestiremiyor.

Aslında Cizre'deki eril-militarist devlet şiddetinden geriye yıkıntılar arasındaki evini onarmaya gelen bir kadının sözleri özetliyor her şeyi: "Evimi işgal edip, içinde her türlü pisliği yapan, yemek yediği tabağın, yattığı yatağın içine pisleyen bu katil sürüsünün birlikte yaşadığı insanlara çok acıyorum. Bize bir defa gelip zarar verip gidecekler ya onlarla ömür boyu yaşayacak olanlar, yıkıntılar arasındaki evimde ben asıl o kadınları düşünüyorum. Çünkü insan olmanın ölçüsü bellidir bizde. Bunlar ölçüyü kaybetmiş..."

(ekip/fk)