'Sınırlardan ve coğrafyalardan alacaklı olan kadınlardır’
19:25
JINJA
İSTANBUL- ‘Blogculuk ve edebiyat kadınların İnternet mecrasındaki mücadeleleri Akdeniz çevresinde yeni bir aktivizm’ panelinde konuşan yazar gazeteci Karin Karakaşlı, “En fazla sesi ve tarihi çalınan biz kadınlarız. Bu yüzden sınırlardan ve coğrafyalardan alacaklı olan kadınlardır” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul Fransız Kültür Merkezi tarafından, “Blogculuk ve edebiyat kadınların İnternet mecrasındaki mücadeleleri Akdeniz çevresinde yeni bir aktivizm mi şekilleniyor“ başlıklı panel Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük Binası’nda düzenlendi. Panele Suriye'den Öğretim Görevlisi Naila Mansou, Tunus'tan Şair Amal Claudel ve Türkiye'den Yazar, Gazeteci Karin Karakaşlı BİKG üyesi akademisyen Nühket Sirman ve gazeteci Feza Akdemir katıldı. Panelde İspanya, Tunus, Mısır, Suriye ve Türkiye'de yaşayan kadın blog yazarlarının çığlık ve taleplerini içeren konular işlendi.
‘Ortak hedefimiz özgürleşmek’
Panel de konuşan Şair Amal Claudel, “İnsan yurttaş olarak devletin içinde kayboluyor. Kadın olduğunuzda baskı ve sömürüyü iki misli yaşıyorsunuz” dedi. “Yazıyı iç sesimi, sözler ve şiirler ile duyuruyorum. Bu durum çok özel çünkü kendi kadınlığımı arıyorum” diyen Amal, sistem içerisinde yazılanlar dikkate edilmesi gerektiğini belirtti. “Kadınlar sistemlerce hep yargılandılar ve hapsedildiler. Devlet bir tek imaj yaratıp kadınları katı bir kalıba koymayı hedefledi. Ama bizlerin farklı görüşleri ve düşüncelerimiz ve bizim ortak hedefimiz özgürleşmektir” diye konuşan Amal, bu durumu bir deneyim, macera ve hayatı sorgulamak olarak tanımladı.
‘Erkekler artık bizim adımıza konuşmayacak’
Yaşanılan acılarla kadınların ortaklaştığını söyleyen Amal, “Kadınların bu örgütlenme biçimi klasik örgütlenme biçimden çok farklı. Amaç bir mozaik yaratmaktır. Diğerini bastırmak ve sömürmek yerine anlamak, paylaşmak üzerine kurulu olması çok anlamlı. Bu yüzden artık yalnız değilsiniz" ifadelerini kullandı. Tunus’ta medyanın çeşitli söylemler geliştirerek, kadınların yaşadıklarını farklı lanse ettiğini belirten Amal, “Kapitalist sistem kadınları koşullandırıp modernmiş gibi gösteriyor. Biz bu çalışmalarla Tunuslu kadınları tanımak istedik. Biz farklıyız kendi düşünce tarzlarımız var ve erkekler artık bizim adımıza konuşmayacak. Umarım iç seslerimizi de geri kazanacağız. Kadının sesi sansür ve saldırı altında, biz de bu kadınları konuşturmak istedik. Biz medya dili dışında tarzımızda kadın halimizin hikâyesini anlatmak istiyoruz" dedi.
Amal’ın ardından söz alan Karin, "Burası cinnet yeri olmasaydı çok farklı bir edebiyat konuşması yapabilirdik. Sur'da ve Cizre'de yaşanılanları anlatırken Antigone'nin gömülemeyen cenazesini konu edinen hikâye gözlerimin önüne gelmişti. Çünkü bir anne evine dönerken askerler tarafından evinin önünde katlediliyor. Biz bunları ana akım medyadan izlemiyoruz. Tüm bu gerçekleri kendimiz ortaya çıkarmak zorundayız, çünkü biz yas hakkına el konulmuş bir toplumuz" diye konuştu.
‘Ermenilere yapılanları Sur ve Cizre’de görüyoruz’
Ermeni meseleleri dışında diğer tüm sorunları ele alıp farklı kesimlerce tartışabilmenin alt yapısının sağlanması gerektiğini vurgulayan Karin, "Resmi tarihin bu coğrafyada dün Ermenilere yaptıklarını biz bugün Sur’da, Cizre’de görüyoruz. Asıl mesele bu gerçekleri açığa çıkarmaktır” dedi. İktidarları yıkmanın en önemli yönteminin sıkı bir muhalefet bloğu oluşturmaktan geçtiğine dikkat çeken Karin son olarak, "Söz konusu kadın yazarlar olunca da iş değişmiyor. İnadına yazmak ve inadına gülmek gerek. En fazla sesi ve tarihi çalınan biz kadınlarız. Bu yüzden sınırlardan ve coğrafyalardan alacaklı olan kadınlardır” dedi.
(dek/ödk/dc)