Sibel için kadınlara çağrı: Tedavisi için sesimizi güçlü çıkarmalıyız
09:05
Öykü Dilara Keskin/ JINHA
İSTANBUL - Yaralı haldeyken tutuklanan ve durumu giderek kötüleşen DBP Hakkari İl Genel Meclisi üyesi Sibel Çapraz'ın avukatı ÖHD İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Banu Güveren, enfeksiyon kaparak yaşamını yitirme olasılığına karşı tüm kadınlara Sibel için dayanışma çağrısında bulundu.
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde 27 Kasım 2015 tarihinde özel harekat polisleri tarafından vurulan DBP Hakkari İl Genel Meclisi üyesi Sibel Çapraz, Van Dursun Odabaş Tıp Merkezi ve İstanbul Metin Sabancı Kemik Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde uzun süre tedavi gördü. 96 günlük tedavisi boyunca 15 ameliyat geçiren Sibel, yaralı haliyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Buradaki polis sorgusunun ardından İstanbul Adliyesi'ne götürülen ve SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile Yüksekova'daki savcı tarafından sorgulanan Sibel, tutuklanması talebiyle Yüksekova Sulh Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi. Yüksekova Sulh Ceza Mahkemesi, Sibel'in 'örgüt üyesi olmak' ve 'halkı tahrik etmek' iddialarıyla tutuklanmasına karar verdi. Sibel, 2 Mart'ta Bakırköy L Tipi Kadın Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.
'soyut iddialarla tutuklu'
Sibel'in avukatı Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Banu Güveren, Sibel'i vuran silahın güçlü bir silah olduğunu ve kurşunun tüm iç organlarının tahrip ettiğini ifade ederek, "Kurşun sağ tarafından girerek, sol kolunu dahi zedeliyor. 2 Mart'a kadar hastanede kalan Sibel kendine gelememiş durumdayken polisler tarafından gözaltına alınarak tutuklandı" dedi. Suç iddiaları arasında 'öz yönetim ilanı' bulunduğunu da söyleyen Banu, Sibel'in soyut iddialarla tutuklandığını söyledi.
'Tedavi olması gerekirken cezaevinde'
Sibel'in yaşadığı yerde herkesçe tanındığını, legal siyaset yapan biri olduğunu ifade eden Banu, bilinçli şekilde vurulduğunu söyledi. Tedavi edilmesi gerekirken Sibel'in cezaevine gönderildiğini hatırlatan Banu, cezaevinde Sibel'le ilgilenecek bir uzmanlık alanına sahip doktorun olmadığını aktardı.
Sibel'in yürüyemediğini, bir kolunun alçıda olduğunu ifade eden Banu, Sibel'in hastaneye gitme talebine karşılık cezaevinin "Araç yok asker yok" şeklinde cevap verdiğini anlattı. Hastaneye götürüldüğü zaman ise "bugün doktorun yok başka zaman gel" şeklinde uygulamalarla karşılaştığını, tadavi edilmediğini aktaran Banu, "Doktorun yazdığı dışında ilaç vermişler ve bu ilaçların nasıl kullanılacağı belirtilememiş. Müvekkilim ilaçları kullanamıyor" dedi.
'Enfeksiyon kaparak hayatını kaybedebilir'
Sibel'in her Salı ve Çarşamba hastaneye gitmesi gerekirken Cuma günü hastaneye gidebildiğini söyleyen Banu, Sibel'in sağlığı için gerekli olan besinleri bile doktor reçetesiyle alabildiğini ifade etti. Sibel'in koğuş arkadaşları tarafından tedavi edildiğine dikkat çeken Banu, "Sibel'in bağırsakları şuan dışarıda enfeksiyon kaparak hayatını kaybedebilir vaziyette. Bağırsakları bir torbaya bağlı bu torba her gün doktor eşliğinde değiştirilmesi gerekirken koğuş arkadaşları değiştiriyor" diye belirtti. Devletin hasta tutsaklara ilişkin politikasına da değinen Banu, "Sibel'in sağlık durumun kötüleşmesinde sorumlu olacak Türkiye Cumhuriyeti devletidir, Adalet Bakanlığıdır, bunu yapan kolluk kuvvetleri ve cezaevi idaresidir" dedi.
'Vurulduğunda sadece polisler vardı'
Sibel'in tutuklanmasının yaşanan süreçten bağımsız ele alınamayacağını dile getiren Banu, mahkemenin tutuklama kararının Sibel'in ikametgâh ettiği yeri dikkate alarak, "iki ülkeye komşudur kaçabilir" iddiasıyla verdiğini sözlerine ekledi. Sibel'in bu şekilde asılsız iddialarla yargılandığını belirten Banu, Sibel'in vurulduğunda sadece polislerin olduğunu bu nedenle polisler tarafından vurulduğunu düşündüğünü söyledi. Banu, "Mahkeme bunun için hayatın olağan akışına uygun değildir yazmış. Bu savaş koşullarını ve Kürdistan gerçekliğini bilinçli olarak manipilüe etmek adına yazılmıştır. Kürdistan'da hayatını kaybeden insanlar polis kurşunuyla hayatını kaybetti gerçeklikse bu gerçekliktir" diye vurguladı. Sibel'in tutuklu olmasına itiraz ettiklerine ancak yanıt alamadıklarını ifade eden Banu, "Bizim için öncellikli olan Sibel'in sağlığı, eğer tedavi edilmese hayatı risk altına girecek geri dönüşümü olmayan sonuçlara yol açacak. Müvekkilim sadece suç şüphesi altındadır. Kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı yoktur bu haliyle toplum bakımında tehlikeli olup olmaması gibi hasta hükümlerle karşımız çıkardıkları gerekçeleri karşımıza çıkartamazlar. Masumiyet Karinesi uyarınca tedavisi yapılarak daha sonra yargılaması yapılması gerekiyor" dedi.
Sibel için kadınlara çağrı
Sibel için Anayasa Mahkemesi'ne ve AİHM yolunu zorlayacaklarını belirten Banu, " Yerel mahkemenin ön yargılarından kaynaklı serbest bırakmayacağını düşünüyoruz. Bunun içinde kadınlara çağrımız var. Bu tedavinin yapılması için kadınlar olarak sesimizi güçlü çıkarmak durumundayız" dedi.
(gc)