Halepçe'nin acısı 28 yıldır dinmiyor
09:02
JINHA
HALEPÇE - İnsanlık tarihinin en büyük katliamlarından birisi olan Halepçe'nin üzerinden tam 28 yıl geçti. Katliamın ardından resmi rakamlara göre aralarında çoğu kadın ve çocukların bulunduğu 5 bin kişi yaşamını yitirirken, sağ kurtulanlar ise çoğu kanser hastalığına yakalandı. Aradan uzun yıllar geçmiş olsa da acıları dün gibi taze olan Halepçeli kadınlar, "Eğer birlik olmazsak Kürtler böylesi katliamlardan çok geçer" uyarısında bulunuyor.
Dün Halepçe, Roboski bugün; Cizre, Nusaybin, Silopi, Sur… Kürt halkı Osmanlılardan bu yana katliam politikalarıyla sürekli yüz yüze. 16 Mart 1988'de dönemin Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin'in emriyle Irak'ın kuzeydoğusunda bulunan Halepçe kasabasına kimyasal silah saldırısı düzenlendi. Uçaklardan atılan renkli baloncuklardan yayılan hardal, sarin ve tabun gazları bir kasabayı yok etti. Katliamda çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan en az 5 bin Kürt yaşamını yitirirken, 7 ila 10 bin arasında yurttaş ise yaralandı. Katliamdan sonra kente gizlice girmeyi başaran gazeteciler, yaşanan vahşeti fotoğraflarla tüm dünyaya duyurdu. Katliamdan sağ kurtulanlar ise birçok hastalığa maruz kaldı. Binlerce insan deri, boğaz ve akciğer kanserine yakalanırken, bebeklerin çoğu fiziksel engelli olarak dünyaya geldi. Yapılan araştırmalara göre Halepçe'de 2000'li yıllara kadar doğan engelli çocuk sayısının Hiroşima ve Nagazaki'den birkaç kat daha fazla olduğu belirlendi. Saddam Hüseyin, Halepçe katliamı ile Kürtlere karşı soykırım yaptığı suçlaması ve Duceyil katliamında insanlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm edilerek, 5 Kasım 2006 tarihinde asılarak idam edildi.
Halepçe'nin kayıp çocukları
Bombardıman sonucunda henüz sayısı tam olarak netleştirilemeyen çok sayıda Kürt çocuğu da kayboldu. Ancak birkaçı ailesine ulaşabildi. Katliam esnasında kaybolan çocuklardan biri de Meryem Barutçiyan'dı. 27 yıl İranlı bir aile tarafından büyütülen Meryem Barutciyan, geçtiğimiz yıl ailesini bulmak için Güney Kürdistan'ın Halepçe kentine gelmişti. Meryem, yapılan DNA testi sonucunda ailesine kavuşabilmişti. Ailesine kavuşan Meryem sosyal medya üzerinden şu mesajı vermişti: "Şimdi Halepçeli olduğumu biliyorum. 27 yıldır Halepçeli çocuklara yapılan zulmü bilmiyorlar. Kimse neler yaşadığımızı bilmiyor. Bizi ölü biliyorlar, fakat biz yaşıyoruz. Ben ve Zimnako kendi çabalarımızla döndük. Kim kızının bir gece dahi olsa başka birinin evinde yatmasına razı olabilir? Ben hiçbir şey istemiyorum, sadece ailemi istiyorum. Ailemin sevgi ve şefkatine ihtiyacım var. Huzurlu bir evim olsun. Her zaman olduğu gibi elimde çantamla bir şehirden bir şehre gitmek istemiyorum. Ev ev dolaşmak istemiyorum."
Sağ kurtuldu ancak kansere yakalandı
Halepçe katliamından sağ kurtulanlarda başta kanser olmak üzere birçok hastalıkla savaşmak zorunda. Bunlardan biri de Şewnim Abdullah Mixemed. Katliamda 4 çocuğunu ve kardeşlerini yitiren Şewnim, kimyasal gazların etkisinden dolayı kansere yakalanmış. 8 yıl boyunca kansere karşı mücadele veren Şewnim, katliamda yitirdiği çocuklarının kayıp olduğunu belirtiyor. Hükümetin duyarsızlığına tepkili olan Şewnim, "Eğer birlik olmazsak Kürtler böylesi katliamlardan çok geçer. Bizler katliamın izlerini, acılarını hep yaşıyoruz. Kendim bir şehit annesiyim. Bu güne kadar kimse gelip acılarımızı paylaşmadı, sorunlarımızı dinlemedi. Halepçe kent oldu ancak henüz bir valisi bile yok. Hükümet bizimle ilgilenmiyor hiçbir destek sunmuyor" dedi.
Kadınların feryatları, çocukların çığlık sesleri…
Katliamda iki çocuğunu yitiren Nesrin Hamid Abdulkadir ise yaşadıklarını anlatırken hala boğazı düğümleniyor. Acısını kendisiyle gittiği her yere götürdüğünü belirten Nesrin şunları belirtti: "Katliam günü uçaklar gelmeye başladı ve üzerimize bombalar yağdı. Her yerden yeşil, kırmızı dumanlar çıkıyordu. Halepçe'nin Saray Mahallesi'nde oturuyorduk. Eşim bir araba getirdi. Çocuklarımla birlikte kardeşim Ali'nin evine doğru yola çıktık. Onların evinde ve etrafında buluna diğer evlerin bodrumları vardı. İlk aklımıza gelen gidip kendimizi o bodrum katlarına yetiştirmek oldu. Her taraftan kadınların feryadı, çocukların çığlık sesleri geliyordu. Geriye sadece kızım kaldı. O felaketi ve yıkımı unutmam imkansız. Yaşadığım sürece o acıyı asla unutmam."
'Her tarafta insanlar ölüyordu'
Saldırı sırasında sığınıkta bulunan ve bu sayede kurtulan Halepçeli bir genç kadının katliam gününe ilişkin anlatımı da şöyle: "Önce helikopterler geldi, sonra uçaklar. Bir bir atıldı bombalar. Başlangıçta çöp gibi kötü bir kokuydu. Sonra elma kokusu gibi güzel bir kokuya dönüştü. Ardından yumurta gibi koktu. Dışarı baktım. Çok sessizdi, ama hayvanlar ölüyordu. Havada kimyasal maddeler olduğunu anlamıştık. Gözlerimiz gittikçe kızarıyordu ve bazılarımızın gözleri yaşarıyordu. Kaçmaya karar verdik. İneğimiz bir köşede yatıyordu. Koşuyormuş gibi hızlı hızlı nefes alıyordu. Sonbahardaymışız gibi ağaçların yaprakları dökülüyordu. İnab köyüne doğru giderken çoğu kadın ve çocuk ölmeye başladı. Kimyasal bulutlar yere yakındı. Ağırdılar. Onları görebiliyorduk. Her tarafta insanlar ölüyordu. Bir çocuk daha ileri gidemeyecek duruma geldiğinde korkudan çılgına dönen ebeveynleri çocuğu yolun kenarında bırakıyorlardı. Aynı şekilde yaşlılar da bırakılıyordu. Koşuyorlar, nefes alamaz duruma geliyorlar ve ölüyorlardı."
(mg)