Sara Aktaş: Vahşete karşı tutsaklar iradelerini ortaya koydu
09:03
Sarya Gözüoğlu / JINHA
AMED - Yaşanan benzer süreç sonrası 12 Eylül 2012'de cezaevlerinde başlatılan süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerine giren ve 68 gün açlık grevinde kalan KJA Koordinasyon üyesi Sara Aktaş, bugünkü açlık grevi direnişini değerlendirdi.
Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde bulunan PKK'li ve PAJK'lı siyasi tutsaklar, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve sağlık koşullarının güvence altına alınarak müzakerelerin yeniden başlatılması, Kürdistan'da başlatılan öz yönetim ilanlarının tanınması ve demokratik özerklik alanlarına dönük ablukanın ve kuşatmanın kaldırılması ve bir statüye kavuşturulması talepleri ile dönüşümlü 10 günlük açlık grevlerine başladı. 12 Eylül 2012'de yaşanan benzer süreç sonrası cezaevlerinde süresiz ve dönüşümsüz açlık grevleri başlamıştı. O dönem 68 gün açlık grevinde kalan KJA Koordinasyon üyesi Sara Aktaş, 2012 yılında başlatılan açık grevlerindeki süreç ile içerisinde bulunulan sürecin büyük oranda benzerlik gösterdiğinin altını çizdi.
'Grevlerin çok ciddi kazanımlarla sonuçlanması söz konusu oldu'
"KCK" adı altında 14 Nisan 2009'da büyük bir soykırım operasyonunu gerçekleştirildiğini hatırlatan Sara, "Bu çerçevede sadece Kürt özgürlük hareketine karşı değil kendisine demokrat, yurtsever, aydın, kadın aktivisti diyen muhalif bütün kesimlere dönük büyük bir soykırım operasyonu gerçekleştirildi. Binlerce insan cezaevlerine dolduruldu. Aynı döneme denk gelen Oslo'daki görüşmelerin kesilmesi söz konusuydu. Yine Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın büyük bir tecrit altına alınması ve toplumdan izole edilmesi söz konusuydu" dedi.
Cezaevlerinde binlerce tutsağın o süreçte belki de ilk defa cezaevi koşulları ve cezaevindeki halk talepleri için değil de dışarıdaki özgürlük mücadelesini bağlayan devrimci mücadelenin gelişim aşamasını etkileyecek bir eylem gerçekleştirdiklerini aktaran Sara, "Böylesi taleplerle açlık grevlerine girmemizin elbette o dönem hem devrimci mücadele hem de Kürt özgürlük mücadelesi açısından çok ciddi kazanımlarla sonuçlanması söz konusu oldu" dedi.
'Sakineler'in direniş geleneğinin devamı olarak nitelendirdiğimiz bir süreçti'
Özellikle PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve özgürlüğünün sağlanması, aynı zamanda Kürt dilinin bütün haklarına kavuşturulması ve önündeki bütün engellerin kaldırılması gibi iki temel taleple açlık grevlerine başladıklarını vurgulayan Sara, "Süresiz açlık grevimiz 68 gün sürdü. Aslında 50'li günlerden sonra fiili olarak ölüm orucuna dönüşmüştü. Büyük bir direniş ruhu ile gerçekleştirilen bir açlık greviydi. Tereddütsüz ortak bir ruhla inançla yapılan bir açlık greviydi. Açlık grevimizi bitirmemiz Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın çağrısı ve bu konudaki müdahalesi ile gerçekleşti" şeklinde belirtti. İlk görüşmelerin başladığını ve sonrasında barış görüşmeleri sürecinin başlangıcının açlık grevlerinin sonuçlandırıldığı dönemlere denk geldiğini hatırlatan Sara, "Bu süreç bizler açısından aslında bir direniş geleneğinin ifadesiydi. Ahlaki ve iradi bir duruştu. 12 Eylül'de başlatılması bu anlamda kendi içerisinde bir mesaj da içeriyordu. 12 Eylül faşizminin Diyarbakır zindanlarında çeşitli zindanlarda gerçekleştirilen vahşetine karşı aslında direniş iradesinin kırılmadığının bir direniş damarının kendisini o duvarlar arasında büyüttüğünün ve geliştirdiğinin de yansımasıydı. Biraz bu temelde Amed zindanında olan 9 kadın arkadaş olarak bizler ilk grupta yer almıştık. Amed'deki direniş geleneğinin Sakine'lerin direniş geleneğinin bir devamı olarak nitelendirdiğimiz bir süreçti" ifadelerinde bulundu.
'Halkın direnişi var irade ile barbarlığa karşı koyuşu var'
Gelinen aşamada büyük bir soykırım imha, teslim alma, iradeyi kırma operasyonu ile Kürt halkının karşı karşıya olduğuna değinen Sara, "Bütün devrimci güçler ve dinamikler yine bu operasyonlarla karşı karşıya. Kürt coğrafyasında ülkemizde uygulanan vahşetin ve barbarlığın en uç düzeylerde seyrettiği dönemlerden geçiyoruz. Cizre'de Silopi'de belki de görebileceğimiz en vahşi tablolara tanık olduk" dedi. Yaşanan katliamın yanı sıra büyük bir direniş ruhunun da açığa çıktığına vurgu yapan Sara, "Halkın direnişi var irade ile barbarlığa karşı koyuşu var. Bugün Surda 100'ü aşkın gündür bir direniş sürüyor. Bu direniş alanlarında sergilenen vahşet sadece direnişçilere dönük değil. Bir doğa katliamı, tarih katliamı, kadın katliamı yaşanıyor. Buralarda bir insanlık katliamı yaşanıyor. Cizre'de bodrumlarda yüzlerce insanın diri diri yakılarak katledilmesi bir vicdan katliamıydı. Yani geri kalanların biz bunları yaşadık diyerek utanç içerisinde kaldığı bir vahşet sergilendi. Bunun ne anlam geldiğini idrak edebilecek durumdayız" vurgusunu yaptı.
'Her şeye rağmen kahramanca bir duruşa tanıklık ediyoruz'
Öz yönetim alalarında insanların iradesinin vahşet uygulamalarıyla kırılmaya çalışıldığını ifade eden Sara, "Elbette bunun karşısında her şeye rağmen teslim olmayan, dik duran, iradesini koruyan, canı kanı pahasına mücadele eden kahramanca bir duruşa da tanıklık ediyoruz. Kürt özgürlük hareketi böyle bir süreçten geçerken aynı zamanda bütün alanlarda bütün direniş sahalarında iradeleşen, özneleşen öncülük eden kadının özel olarak hedef haline geldiğini görüyoruz. Erkek egemen zihniyete karşı koyan, onun uygulamalarını benimsemeyen kadının hedef haline geldiğini görüyoruz. Bu noktada ciddi anlamda özneleşen kadına bir yönelim gerçekleştirdiğini gördük. Cenazesi haftalarca yerlerde kalan yaşlı anaların yaşadığı vahşete tanıklık ettik. Bu anlamda cenazesi yerde, çıplak bedeni teşhir edilen kadınların görüntülerine tanık olduk bütün bunlar bizler açısından mücadele azmini büyütmenin mücadeleyi daha üst seviyelere taşınmasının bir vesilesi gerekçesi haline gelmektedir" diye belirtti.
'İçeriden dışarıya direniş köprüsü sağlanmalı'
Böylesi süreçlerde cezaevlerinde de bir bütün olarak büyük bir duyarlılığın, direniş geleneğinin temsilcisi olarak tutsakların da yaşananlara karşı sessiz kalmasının, tavırsız kalmasının bunu sahiplenmemesinin mümkün olmayacağının altını çizen Sara, şunları söyledi: "Her dönem ve bütün tarihsel süreçlerimiz de olduğu gibi cezaevlerindeki tutsak yoldaşlarımız bu süreç karşısında yaşanan vahşet ve bu vahşet karşısında direnişin büyüklüğü karşısında kendi tutumlarını ortaya koymak durumunda kaldılar. Bu aynı zamanda bir öfke birikimi. Yaşanan vahşet karşısında cezaevlerine de doldurulsalar iradelerinin kırılmadığının bir ifadesi. İrademizi teslim alamazsınızın bir mesajı. Bu anlamda elbette şu an yine cezaevlerinde bedenini açlığa yatıran bütün tutsakların bütün kadınların ve yoldaşların direnişini de büyük bir saygıyla selamlıyorum."
Cezaevlerinde sürdürülen direnişin sahiplenilmesi ve gereken direniş köprüsünün içeriden dışarıya dışarıdan içeriye sağlanmasının önemli olduğunu, uygulamaların sürmesi halinde gelişebilecek tutumun daha da boyutlanabileceğini vurgulayan Sara, "Bu direniş daha üst seviyelere çıkabilir. Bir kez daha tüm tutsakların geliştirdiği süreci ahlaki ve iradi duruşu selamlıyorum" dedi.
(gc)