Sur'dan Bağlar'a göç… Peki ya sonra?
09:02
Bêrîtan Elyakut / JINHA
AMED - Sur ilçesinde 110 gündür devam eden abluka ve kuşatmadan 90 gün sonunda çıkan Cemile Ergün (80) ve Ahmet Ergün (87) Bağlar'a göç etti. Göç ettikleri Bağlar'da da devlet saldırıları karşılaşan çiftin bu sefer nereye göç edecekleriyle ilgili bir fikri yok. Sur'dan çıkmalarının ardından Bağlar'da kendilerine birinin evini açtığını kaydeden Ahmet, komşularının kendilerine 1 halı, 2 yatak ve 2 battaniye verdiğini söylüyor. Şuan yaşadıkları ev ise bomboş…
Sur ilçesinde 2 Aralık tarihinden itibaren başlayan saldırı ve kuşatma sonucu binlerce insan göç etti. Göç sonrası yakınlarının evlerine yerleşen halk özelikle maddi sıkıntıdan kaynaklı Bağlar ilçesine göç etmek durumunda kaldı. Saldırıların 14 Mart gecesi Bağlar ilçesinde de kendisini göstermesi sonucu Sur'dan Bağlar'a göç eden yurttaşlar bu kez nereye göç edecekleri konusunda karasız bir şekilde oradan oraya savruluyor. 90 günlük abluka sırasında açılan koridor sonucu evlerinden çıkmak zorunda kalan Cemile Ergün (80) ve Ahmet Ergün (87) Bağlar ilçesinde bir ev kiraladı. Kiraladıkları evin yakınında başlayan saldırılar sonucunda yaşlı çift ne yapacaklarını bilmiyor. Evlerini 90 gün boyunca boşaltmadıklarını dile getiren Ahmet, yaşadıkları saldırı sonucunda evlerine düşen top atışıyla birlikte artık çıkmak zorunda kaldıklarını belirtti.
'Hendek vardı oradakiler güven veriyordu bana Sur'dan çıkmadım'
Eşi Cemile'nin felç olmasından kaynaklı ve yalnız yaşamadıklarını ve Sur'dan çıkmakta zorladıklarının altını çizen Ahmet yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Sur önceden çok güzeldi. Evet, hendekler vardı ancak orada bulunanların bize bir zararı yoktu ve aksine kendimizi güvende hissediyorduk. Ardından devlet saldırısı başladı. Her yere bombalar düşmeye başladı. Benim evim tarihi bir yapı olmasından kaynaklı ve 80 yıldır orada yaşadığımdan kaynaklı bırakmak istemedim. 90 günün sonunda artık ya ev başımıza yıkılıyordu ya ölecektik ya da çıkacaktık. Birkaç kez 155'i aradım evde ben ve felçli eşim mahsur kaldık bizi kurtarın dedim. Bize söylenen, 'Biz o tarafa gelemeyiz siz çıkın. Çatışmalardan kaynaklı sizi kurtaramayız. Saray kapı tarafına kadar gelin biz sizi alırız' oldu. Ben 85 yaşındayım ve eşim felçli olmasından kaynaklı onunla yalnız çıkamadık. Sonunda onu tekerlekli sandalyeye bindirdim ve silah atışları arasında bizi görecekleri yere kadar gittik."
'Bize yaşatılan mağduriyetin hesabını kim verecek'
Sur'dan çıkmalarının ardından Bağlar'da kendilerine birinin evini açtığını kaydeden Ahmet, komşularının kendilerine 1 halı, 2 yatak ve 2 battaniye verdiğini söylüyor. Şuan yaşadıkları evin içerisi ise bomboş... Yanlarına hiçbir şey alamadıklarını ve üstlerinde bulunan elbiselerle çıktıklarını dile getiren Ahmet, 109 gündür üzerinde ki ceket ve yeleği çıkarmadığını belirtti. 109 gündür yaşadıkları ağır saldırıların etkisinden kurtulamayan çift her şeye rağmen evlerine dönecekleri günün hayalini kuruyor. Ahmet, evinin yerle bir edilmesine rağmen yasağın kalkmasıyla birlikte tekrar döneceğine vurgu yaparak, "Biz o mahallelerde büyüdük ve yaşadık. Hıristiyan ve adı Cemile olan bir kadın bize satmıştı o evi. Biz yıllarımızı o evde çürüttük ve bugün kimse evimizden vazgeçmemizi isteyemez. Bize yaşatılan mağduriyetin hesabını kim verecek. Bu kadar insan evinden, yurdundan oldu yeter artık" diyerek sitem etti.
'Bizler haksızlık karşısında savaştık'
Gözleri ara ara dolan Ahmet, Bağlar'da başlayan saldırılar karşısında şaşkınlık yaşadıklarını dile getirerek, "Biz oradan buraya göç ettik. Burada da aynı şeyle karşılaştık. Eşimi artık buradan çıkarıp nereye götüreceğimi bilmiyorum. Yaşanan bunca acı, ölüm, göç yeter. Ben de zamanında askerlik yaptım ama bu şekilde yapmadım. Bizler haksızlık karşısında savaştık. Sivilleri ne mağdur ettik ne de öldürdük. Bu zaman ki askerlik onurlu şekilde yapılmıyor. Biz göğüs göğse savaşırdık ama şimdi bombalar, tanklar sivillerin başına evleri yıkılıyor. Her asker kendine dönmeli ve ben nasıl bir savaşın içerisindeyim diye sormalıdır" diye konuştu.
Cemile Ergün ise, zar zor bir şekilde yaşadıkları vahşeti göçü şu cümlelerle dile getiriyor: "Her gün kulağımızda bomba sesleri vardı. Zor şartlarda buraya geldik. Şimdi de burada saldırıyorlarmış. Ne yapacağız nereye gideceğiz bilmiyorum. Bu savaşa birileri dur desin."
(dk)