'Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de DAİŞ'in izleri gözlerimizin önünde'
09:02
Bêrîtan Elyakut/JINHA
AMED - Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu Girişimi'nden Reyhan Yalçındağ, Êzidî kadınlara yönelik çalışmalarını anlatırken, "DAİŞ'in adı şuanda Kürdistan'da başka isimler altına gezinmektedir. Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de DAİŞ'in izleri gözlerimizin önündedir. Platform olarak Kürdistan'da yürüttüğümüz mücadele sadece Êzidî kadınlar için değil bedeni teşhir edilen, katledilen tüm kadınlar içidir" diye belirtti.
Federal Kürdistan Bölgesi'ne bağlı Şengal'de yaşayan Êzidîlere yönelik DAİŞ saldırısının üzerinden iki yıl geçti. 4 bin kadınının zorla alıkonulduğu ve 290 bine yakın Êzidî'nin yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kaldığı bu saldırının acısı tazeliğini koruyor. Önemli bir bölümü kadın ve çocuklardan oluşan binlerce Êzidî, DAİŞ'in elinde hala tutsak. DAİŞ'in bu katliamı ve kadın düşmanlığı, Êzidî toplumunda özellikle de kadınlarda zihinsel bir altüst yaratmış olsa da, kadınlar ülkelerini ve geleceklerini her tür vahşete karşı koruyorlar. Kadınların dayanışma için kurduğu "Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu Girişimi", DAİŞ'i Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılatmak ve esir alınan Êzidî kadın ve çocukları kurtarmak için mücadele ediyor. Platformda yer alan insan hakları savunucusu avukat Reyhan Yalçındağ, Êzidî kadınlara için oluşturacakları rehabilitasyon merkezine dönük değerlendirmelerde bulundu. Platformun deklare edilmesinin ardından bir heyet oluşturulduğunu kaydeden Reyhan, kadınların durumu ve âkibeti hakkında bir rapor hazırlamak üzere Güney Kürdistan'a hareket ettiklerini belirtti.
'Tüm alanlarda raporlarımızı hazırladık'
Reyhan, Kürdistan Federal Bölge Parlamentosu kadın milletvekilleriyle, Meclis Kadın Komisyonu'yla, siyasi partilerin kadın vekilleri ve kadın sivil toplum örgütleriyle görüştüklerini söyledi. Meclis Kadın Komisyonu başkanının kendilerine, heyetin gidiş tarihine kadar 400 kadının DAİŞ kamplarından satın alınmak ya da kaçırılmak suretiyle kurtarıldığını ve kendi çabasıyla kaçan kadınların da olduğunu söylediğini belirtti. Reyhan, "Heyetimiz Êzidî halkı için kutsal ibadet mekanı olan Laleş'te de incelemelerde bulundu. DAİŞ'ten kaçan kadınlarla da sohbet ettik. Rojava kantonlarında da oluşturulan Êzidî kamplarında çetelerden kaçan kadınlar bulunuyor. Burada fiziksel, psikolojik tedavi ve destek görüyorlar. Viranşehir, Suruç, Batman gibi alanlarda raporlarımızı hazırladık. Amed'te bulunan Êzidî kampındaki çalışmalarımızın da yüzde 90'ı tamamlandı" dedi.
'Süleymaniye'deki kadınlarla bir araya geleceğiz'
Platform olarak çalışmalarının sadece rehabilitasyon merkezi üzerinden gerçekleşmeyeceğinin altını çizen Reyhan, şuan yaşanan savaş ortamından kaynaklı kadınların rehabilite edileceği bir ortamın mümkün olmadığını kaydetti. DAİŞ gibi çetelerin elinden kurtulan kadınların yine savaşın ve katliamların olduğu alanlarda yeni bir alanın oluşturulmasına dair inançlarının olmadığına vurgu yapan Reyhan, bu nedenle platform olarak şuan bir değerlendirme sürecinde olduklarını söyledi. Reyhan, nerede olursa olsun kurtarılan kadınlara ilişkin destek, tıbbi yardım ve mücadele süreçlerinin devam edeceğini vurguladı. Kısa vadeli yer olayını diğer bileşenlerle Mart'ın son haftasında bir araya gelerek yeniden tartışacaklarını dile getiren Reyhan, "Hem Avrupa'da hem de Güney Kürdistan'da çalışma yürüttüğümüz kadınlar bulunuyor. Önümüzdeki haftalarda Süleymaniye'de bulunan kadınlarla konuyu yeniden tartışmak için bir araya geleceğiz. Suruç'tan başlayıp, Ankara patlamasına kadar olan süreçte yönetenlerin aynı mantalite ile ülkeyi yönetmesi bizim çalışmaların ne kadar anlamlı olduğunu açığa çıkarıyor" diye belirtti.
'Platform olarak tüm kadınlar için mücadele yürütüyoruz'
Karaman'da gerçekleşen tecavüz olayına getirilen gizlilik kararının kadınlara tecavüzü meşru gören zihniyetle aynı olduğuna değinen Reyhan, Antep'te bir ofise ilişkin yaptıkları suç duyurusu sonucu 6 DAİŞ üyesinin tutuklandığına dikkat çekti. Reyhan, "Bütün bunları yan yana getirdiğimiz zaman radikal cihatçıların aslında Kürt halklarına, Ortadoğu halklarına ve tüm dünya halklarına acıdan, vahşetten başka bir şey getirmediği ortadır. DAİŞ'in adı şuanda Kürdistan'da başka isimler altına gezinmektedir. Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de DAİŞ'in izleri gözlerimizin önündedir. Platform olarak Kürdistan'da yürüttüğümüz mücadele sadece Êzidî kadınlar için değil bedeni teşhir edilen, katledilen tüm kadınlar içidir" dedi.
'Güvende olmama halinden Avrupa Birliği de sorumludur'
Platforma destek sunması gereken Avrupalı kurumların 'Diyarbakır ne kadar güvenli bu kadınlar için' tarzında bir tartışmanın içersine girdiklerini kaydeden Reyhan, platform olarak ilgili kurumlara, "Burada yaşananların bir diğer sorumlusu da sizsiniz" dediklerini vurguladı. 21'inci yüzyılda böylesi bir katliamla karşı karşıya olunmasının birinci muhatabının Avrupa Birliği olduğunun altını çizen Reyhan şöyle devam etti: "Türkiye bir mültecilik kartı yüzünden hiç durmadan, göz yummadan katleden bir şiddet sarmalı içerisindedir. Dolayısıyla Avrupa Birliği katliamlara göz yumarak kadınlara dönük saldırı sarmalının içerisindedir. Bizler de bu şiddet sarmalına karşı alternatif bir çözüm üretme için çabalayacağız. Avrupa'da bulunan kurumların Kürdistan'da yaşananlara ilişkin kaygıları olabilir ancak bu güvende olmama halinden herkes sorumludur. Cizre'de ambulansların gönderilmemesine seyirci kalarak yaşananlardan sorumludurlar. Kürt kadınları belki çok zor bir süreçten geçiyor ama mücadele içerisinde alternatif çözüm geliştirmek bizim sorumluluğumuz dahilindedir. Kadın özgürlük mücadelesi içinde emek veren, kafa yoran arkadaşlar, biraz da bu tarihi sorumlulukla hareket etmeli diye düşünüyorum. Êzidî kadınların asla ama asla kendilerini yalnız hissetmemeleri lazım. Bu konuda hepimize görev düşüyor."
(sg/mg)