'Erken yaşta evlilikler travmalara neden oluyor'
09:03
Derya Ceylan/JINHA
WAN - Van'da kadınların yaşadığı fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddetin yanı sıra cinsel istismara ilişkin bir yıllık araştırma sonucunu aktaran Rojin Kadın Yaşam Merkezi sosyologu Gülten Ceylan, erken yaşta evliliklerin travmalara neden olduğuna dikkat çekerek, kadınların yaşadığı birçok sorunun da erken yaşta evlendirilmelerinden kaynaklandığını belirtti.
Rojin Kadın Yaşam Merkezi Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Birimi, kadınların yaşadığı fiziksel, psikolojik, ekonomik, sosyolojik sorunlara ilişkin Van ve ilçelerinde bir yıllık bir araştırma yaptı. Araştırma sonucunda kadınların aile içi, ya da aile dışında, toplum içerisinde, iş yaşamında karşılaştığı sorunların çözmek amacıyla kadınların talebini de göz önünde bulundurarak kadına yönelik şiddetin önüne geçebilmek için çalışmalarını belirli kurumlarla devam ettirdi. Kadın ve kadın yaşamına dair elde ettikleri verileri raporlaştıran Rojin Kadın Yaşam Merkezi bünyesinde çalışma yürüten Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Birimi'ne son bir yıl içerisinde 7'si çocuk olmak üzere toplamda 218 kadın başvurdu. Rojin Kadın Yaşam Merkezi'nde sosyolog olarak görev yapan Gülten Ceylan, kadına yönelik şiddetin boyutları ve erken yaşta evliliklere ilişkin bir yıllık araştırma sonucunda oluşturdukları raporu değerlendirdi.
'Kadınların birçoğu eve hapsediliyor'
Gülten, son bir yıl içerisinde yapılan kadın başvurucuların yüzde 40'ının aile içi ve dışında fiziksel şiddetin yanı sıra psikolojik şiddete maruz kaldığını tespit ettiklerini söyledi. Gülten, şiddete maruz kalan kadınların aynı zamanda yüzde 24'ünün psikolojik, yüzde 6'sının ekonomik şiddete, yüzde 5'inin ise cinsel istismara maruz kaldığını ifade etti. Bu kadınların 25-29 yaş aralığında olduğunu dile getiren Gülten sözlerine şöyle devam etti: "Başvurucularımızın yarısına yakını toplumsal baskılar yüzünden okula gidemediğini, okuma yazma bilmediklerini belirtti. Kadına atfedilen toplumsal cinsiyet rolleri sebebiyle kadınlar en temel haklarından yoksun bırakılmakta, eve hapsedilmektedir. Bu durum, kadının ev işlerinde ücretsiz işçi olarak çalıştırılmasına, emeği üzerinden sömürülüp köleleştirilmesine sebep olmaktadır. Günümüzde bile halen eril zihniyete sahip kişiler, kız çocukların okula gitmesini 'ayıptır, günahtır' gibi söylemlerle engellemekte ve kız çocuklarının evde kalarak ev işlerini yapması gerektiğini dile getirmektedir."
'Kadınlar yaşadığı şiddete karşı sessiz kalmakta'
Kadınların ekonomik şiddete maruz kalmasına ilişkin elde ettikleri verilere göre, Van'daki kadınların yüzde 78'nin maddi gelir getirici herhangi bir işte çalışamadığını kaydeden Gülten, bu durumun toplumdaki eğitim düzeyi algısıyla bağlantılı olduğundan dolayı bu sonuca vardıklarını söyledi. Gülten, "Bir kadın çalıştığı zaman eril zihniyet toplumun yaklaşımını ve baskıların öngörebildiği için iş alanında da uzak durmaktadır. Özellikle erkeğin eve gelir getirmesi, kadının ekonomik özgürlüğünün elinden alınarak erkeğe bağımlı halde getirilmesine, ayakları üzerinden durmadığı için maruz kaldığı her türlü şiddet karşısında sessiz ve çaresiz kalmasına sebep olmaktadır. Oysa ekonomik özgürlüğe sahip olan kadınlar, gördükleri şiddete katlanmak zorunda olmadıklarını ve çocuklarına bakım konusunda zorlanmayacaklarını bildikleri için çok rahat boşanma kararı alabilmektedir. Herhangi bir geliri olmayan kadınlar ise boşandıktan sonra ailelerine kendilerine ne de çocuklarına bakamayacaklarını bildikleri için boşanmak yerine şiddete katlanmayı tercih etmek zorunda kalmaktadır" şeklinde konuştu.
'Kadınlar toplumsal baskı yüzünden boşanamıyor'
Gülten, başvurucu kadınların birçoğunun yasal haklarını kullanamadığını tespit ettiklerini belirterek, bu duruma göre, bu kadınların yüzde 51'inin resmi nikahlı yüzde 15.8'inin sadece dini nikahlı, yüzde 15.3'ünün evlenmemiş, yüzde 11.7'sinin boşanmış, yüzde 3.1'inin eşi ölmüş, yüzde 3'ünün ise eşiyle ayrı yaşadığını söyledi. Gülten, "Getirilen yeni yasalarla kadının resmi nikahı olmamasına rağmen çocuklarının kimliklerinin kendi üzerinden çıkartılması, dini nikahının önünü açmış ve 'resmi nikah olmasa da olur' düşüncesini meşrulaştırmıştır. Fakat bu durum kadının yasal haklarından yoksun kalmasına eşinin mal varlığından payının olmamasına, boşandığı takdirde hiçbir şekilde nafaka almamasına sebep olmuştur. Aynı zaman da çok eşliliğin de önünü açmıştır. Başvuruda bulunanların yüzde 3,1'i eşiyle ayrı yaşamasına rağmen toplumsal baskılar yüzünden boşanmayı istememektedir. Boşandığı takdirde eşinin başka biriyle evleneceğini, resmi nikahın başka bir kadının üzerine geçeceğini düşündüğü için boşanmayı reddedenler olduğu gibi toplumun dayattığı roller yüzünden 'dul' sıfatıyla anılmak istemedikleri için boşanmaktan kaçınan kadınlarda vardır" sözlerini kullandı.
'Başvurucuların çoğunluğu erken yaşta evlenenler'
Raporda dikkat çeken bir diğer noktanın da başvurucu kadınların birçoğunun erken yaşta evlendirilmeleri olduğunu belirten Gülten, bu kadınların yüzde 42'snin 15-19 yaş aralığında evlendiğini, yüzde 33'ünün 20-24 yaş aralığında evlendiğini, yüzde 11'inin ise 14 yaş ve öncesinde, yüzde 8'inin de 25-29 yaş aralığında evlendiğini belirtti. Erken yaşta evliliğin nedenlerine inilmesi gerekliliği üzerinde duran Gülten, "Erken yaşta evlilik, ülkedeki eğitimin niteliksiz ve yetersiz olduğunu, dayatmacı ataerkil yapıyı, toplumsal değerleri, gelenek ve görenekleri göstermektedir. Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi, kadınların toplumda bir yerinin olmadığının da kanıtıdır. Erken yaşta evlilikler insan haklarını, çocuk haklarını, çocuk haklarının ihlal edilmesinin yanı sıra, cinsel istismar, cinsel travmalara da neden olmaktadır. Kız çocuklarının eğitime yönlendirilmesi yerine ergenlik döneminde evlendirilmesi, ailelerin eğitim masrafını ortadan kaldırılmakta ve başlık parası alınarak ekonomik yönden rahatlatılmaktadır. Böylece, kız çocukları, oyun çağlarında çocukluklarını yaşayamadan yuva kurmak zorunda bırakılmıştır" diye konuştu.
'Kadınlar toplumu değiştirip dönüştürecek güce sahiptir'
Erken yaşta evliliklerin çocukların hem fiziksel hem ruhsal gelişimlerini olumsuz yönde etkilediğini söyleyen Gülten, bunun önüne geçilmesi için eğitime önem verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Gülten, mevcut 4+4+4 eğitim sisteminin kız çocuklarının erken evlendirilmesinin önünü açtığını, aynı zamanda çocuk yaşta ucuz iş gücü olarak kullanılmasına neden olduğunu belirtti. Gülten, "Kız çocuklarının bedenleri metalaştırılmıştır. Böylelikle mevcut devlet, kadından başlayarak toplumu köleleştirerek, bütün gücü kendi elinde toplayıp iktidarını sürdürmektedir. Toplumu değiştirip dönüştürebilecek güce sahip olan kadınlar, bu gücünün farkına vararak hareket etmeli ve kısır döngüyü değiştirmek için elinden gelen çabayı sarf etmelidir" dedi.
'Kadınların her türlü ihtiyacını karşılamaya çalışıyoruz'
Gülten yıl içerisinde kendilerine başvuran kadınların yüzde 20'sine hukuki destek verildiğini ifade ederek, çoğunlukla boşanma davası kapsamında hukuki destek talep eden kadınlara yasal haklarının anlatıldığını, ayrıca adli yardım bürosuna yönlendirdiklerini belirtti. Gülten, "Davalara barodan atanan avukatlarla iletişim halinde olunarak, dava takiplerini yapılmaktayız. Ekonomik destek talebinde bulunan kadınlara çeşitli birimlerle ortaklaşarak destek verilmeye çalışıldı. Başvurucuların az bir kısmına Sosyal Hizmetler Daire başkanlığıyla ortaklaşarak ayni ve nakdi yardım desteği verildi. Yıl içerisinde başvurusu alınan hayati tehlikesi olan 38 kadına karakola kadar eşlik edilerek, tehdit içeren kişi ve kişilere karşı koruma ve tedbir kararı, uzaklaştırma kararı alındı. Çeşitli sağlık sorunları yaşayan 13 kadına eşlik edilerek hastaneye gidildi, gerekli işlemleri yapıldıktan sonra evlerine kadar refakat edildi" diyerek kadınların her türlü ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıklarını söyledi.
(db/mg)