Hanife Hüseyin: Gerekirse toprak, ot yiyeceğiz ama topraklarımızı terk etmeyeceğiz
09:04
Gulan Botan-Delila Bagok/JINHA
DERÎK - Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federal Kurucu Meclis Üyesi Hanife Hüseyin, federal sistem örgütlenmesine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Rojava'da kıran kırana yürütülen bir mücadele ile önemli başarıların elde edildiğine dikkat çeken Hanife, "Biz gerekirse toprak yiyeceğiz, ot yiyeceğiz ama topraklarımızı terk etmeyeceğiz. Aç kalacağız ama kendimizi satmayacağız. Göçmen olup köle olarak yaşamayacağız. Eğer üzerimize saldırılarda gelişirse kendimizi savunma hakkımızı kullanmaktan da çekinmeyeceğiz" dedi.
Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federal Kurucu Meclis Üyesi Hanife Hüseyin ile federal sistem ve çalışmaları üzerine konuştuk. Merkezi ve diktatör olmayan yönetim biçimi üzerine yoğunlaşmalarının olduğunu belirten Hanife, "Yaptığımız tartışma ve araştırmalardan sonra şimdiye kadar yürütülen sistemlerin toplumsal sorunlara esaslı çözüm getirmediğini ve halkların eşitliğini sağlamadığını gördük. Bunu hem toplumun yaşadığı çıkmaz krizler hem de sistemlerin yaşadığı çöküntülerde gördük. Devletçi sistemlerinin Ortadoğu'da kalıcı ve demokratik bir yaşam getirmediğini anladık. Toplumların bu devletçi zihniyet ve diktatör yapısına başkaldırmış olduğunu ve artık kendi kendilerini yönetmek istediklerini kavradık. Başkaları tarafından iradeleri olmadan yönetilmek çözüm getirmediği gibi toplum değerlerini de yozlaştırmıştı" diye belirtti.
'Başkaldırılar devletçi zihniyete karşı bir isyandır'
Günümüz krizlerinin çıkmaz nedeninin devlet yapılanmasına dayanan zihniyet olduğunu vurgulayan Hanife, "Bugün Ortadoğu'nun hepsi bir sistem krizi yaşıyor. Toplum 'yeter' nidalarını diktatör rejimlere karşı her yerde yükseltiyordu. Toplumlar özünde çok renkliliği barındırırken devletçi zihniyet tek dil, tek renk ve inancı dayattığından değişim ihtiyacı olmasa olmaz kabilinden önümüze çıktı. Toplum dokularında sevgi, saygı, güven ve toplumu toplum yapan değerler çürütüldü. Onun için özgürlük projelerimiz Ortadoğu için bir yaşam pınarı rolünü oynuyor. Rojava'da 2010 ve 2011 yıllarında devrim ve devrimcilik süreci başlamıştı. Halkların baharı olarak tanımlanan başkaldırılar esasında devletçi zihniyet yapılanmasına ve sistemine karşı bir isyan olarak dalgalandı. Toplumlar kendi iradelerine kavuşmak için benmerkezci zihniyete karşı büyük bedeller vererek isyanlarını halkların baharı olarak isimlendirip sürdürdüler. Toplumlar kendi kültürlerini ve komünal özlerini korumak için büyük bedeller vererek bu mücadelelerini sürdürdüler. Beş yıldır toplumlar kendi özgürlük savaşlarını başlatmış durumdalar ama bu iradeyi tanımaya yönelik benmerkezci sistemler herhangi bir adım atmadılar" şeklinde konuştu.
'Ortadoğu için tek çözüm demokratik ulus projesidir'
Kapitalist Modernite'nin ekonomik çıkarlarına göre Ortadoğu'ya yeniden şekil vermek istediğini belirten Hanife, "Statükocu yerel güçler ise kapitalist moderniteye karşı kendi hükümdarlıklarını devam ettirmek istiyorlar. Devletçi zihniyette adını bugün DAİŞ ve buna benzer biçimde değiştirerek devamlılığını sağlamak istiyor. Bu iki projeye alternatif olabilecek tek şey demokratik ulus örgütlenmesidir. Bu konuda önderliğimiz bilimsel bir zemin üzerinden siyasi, toplumsal, ahlaki, politik, felsefik yani güçlü bir zemin üzerinden demokratik ulus projesi geliştirdi. Bu proje hem Kürtler hem de Ortadoğu için bir çözüm yolu olacak. Biz de bu esaslar üzerinden beş altı yıldır örgütlenerek mücadelemizi yürütüyoruz. İki buçuk yıldır da demokratik özerklik biçiminde üç kanton bünyesinde örgütleniyoruz. Öz örgütlülük ile demokratik özerklik çalışmaları kendini yaşamın her alanında örgütlüyor. Siyasi, askeri, ekonomik, kültürel yani toplumun varlığını sürdürdüğü her yerde örgütlenerek çalışmalarını bir düzeye getirmiş durumdadır" ifadelerinde bulundu.
'Toplumun ihtiyaçlarına göre çözüm ürettik'
Til Ebyat (Girê Sipî) yani Cizîr ve Kobanê kantonlarını bağlayan bölge özgürleştirildiğinde Girê Sipî de Demokratik Özerklik alanındaki halklarla bir araya gelerek örgütlülüğün oluşturulduğunu kaydeden Hanife, sözlerine şöyle devam etti: "Girê Sipî'de yaşayan halkların bir araya gelerek demokratik özerklik biçiminde örgütlenmesi bizim için her anlamda örnek bir konumu teşkil ediyor. Ardından Kizwan dağları Hesekê yamaçları, Hol, Şeddade, Teşrîn barajı gibi alanlar özgürleştirildi. Biz toplumun gelişen ihtiyaçları doğrultusunda çözüm arayışına ve çalışmalarına başladık. Bu düşünce üç kantonun ortak düşüncesiyle oluşan bir projedir. Somut olarak artık özgürleştirilen alanlar üç kantonu aşıyordu ve bunların da iradelerini birleştirerek örgütlü yaşama katılmaları gerekiyordu. Biz toplumların iradeleri ile oluşturdukları örgütlenme sistem biçimini esas aldık. Onun için de alanın siyasi gücü ve orada yaşayan farklı etnik kökenden halkların, bir araya gelmesiyle yürüttüğümüz tartışmalarda çözüme ilişkin model önerileri oldu. Böylece genişleyen coğrafyada yaşayan insanlar ve farklı etnik kimlikleriyle de kendi iradeleriyle kanton örgütlülüğünün içinde yerlerini aldılar. Farklı inanç grupları, ulusal kökenlerden halklar, genç, yaşlı kadın erkek bir arada bu tartışma süreçleri yürütüldü. Siyasi, askeri ve toplumsal hareketlerin bir araya gelmesiyle bunun hazırlık komitesi oluşturuldu. Bu tartışmalar sonucunda federasyona ilişkin örgütleme kararına ulaşıldı. Tartışmalardan ortaya çıkan üç esas üzerinde oluşturulan hazırlık komitesi çalışmalarına başladı."
'Ortak tartışmalar bizi güçlü sonuçlara götürdü'
Hanife, Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federal sisteminin halklar açısından vazgeçilmez olduğunu vurguladı. Federal sistemin tartışıldığı Kuzey Suriye Kurucu Meclisi toplantısında El-Şehba bölgesinde yaşayan halklarla da görüşmeler yapıldığını sözlerine ekleyen Hatife, "Üç ay yürütülen bu hazırlık çalışmalarının sonucunda 16 Mart 2016'da 125 delegeyle Girkê Legê (Rimelan)'de Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistem Kurucu Meclisi Örgütlenme Kurulu ilk toplantısını düzenledik. Demokratik federal sistem projesinin ortak kararlaşmaları Kürtler, Araplar, Asuriler, Süryaniler, Ermeniler, Türkmenler ve Çeçenlerle birlikte gidildi. Bu yeni proje özgür düşünce ve toplumsal temellere dayanarak tüm oluşumların aktif bir şekilde katılacağı bir sistemi ifade etmektedir. İki gün süren tartışmalarda Rojava'da yaşayan halklar açısından önemli tartışmalar yürütüldü" şeklinde konuştu.
'MED'lerden sonra ilk defa demokratik bir sistem oluşturuluyor'
Benmerkezci zihniyetin halkları 'böl, parçala, yönet' politikalarıyla birbirine düşman ettirildiğini kaydeden Hanife, geliştirdikleri demokratik ulus modeli ile bu politikalara bir alternatif oluşturduklarını söyledi. Demokratik ulus projesinin toplumların birlikte yaşam yolunu açacağına dikkat çeken Hanife, "Toplantıda ele aldığımız diğer önemli bir konu ise, meclis bu toplumun içinde nasıl bir rol oynayacak, görevi ne olacak konuları oldu. Sonuçta Kuzey Suriye'nin özgürleştirilmiş alanları için Kiwzan dağlarından Hesekê'ye, diğer taraftan Afrîne kadar Halep'in bir kısmı hepsi Kuzey Suriye'ye giriyordu. Bu alanların toplumsal çözüm modeli için demokratik federal sistemi kararına gidildi. Bu da demokratik federasyon sistemi Kuzey Rojava olarak belirlendi. Suriye yönetimiyle de Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistem ölçüleri içerisinde ilişkilenerek öz yönetimimizi geliştirmek istiyoruz. Ayrıca 31 kişiden oluşan bir meclis oluşturuldu. Bunlar 6 ay içinde çalışmalar yürütecek toplumsal sözleşmeyi hazırlayacak. Yani federal sistemin toplumsal zeminini bir resmiyete kavuşturacak. Daha sonra bunu meclis gündemine taşıyacak. Eğer meclis bu toplumsal sözleşmeyi onaylarsa 6 ay sonra seçimler gerçekleşir. Ardından da Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemi kurulur. Bu alanın tarihinde MED'lerden sonra ilk defa demokratik bir sistem oluşturuluyor. Bu sisteme kadın ve gençlik kendi iradeleriyle çok rahat katılım sağlayabilirler" sözlerine yer verdi.
'Kadın bu sistemin öncülüğünü yapacak'
Yeniden sistemi inşa etme çalışmalarına kadın katılımının önemine değinen Hanife, "Eşbaşkanlık sisteminin kendisi demokratik bir sistemdir. Bu sistem kadını yaşadığı kölelik sisteminden çıkarıyor. Eşit katılım ve eşit temsiliyet biçiminde örgütleniyor bu belgelerle de resmiyete kavuştu. Arap, Süryani, Çeçen, Durzi ve Türkmen kadınlar da kendilerini demokratik örgütleme sistemi içerisinde ele almaya ve örgütlemeye başladılar. İlk defa Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemi için bir araya gelen oluşumda kadınların sayısı ve erkeklerin sayısı neredeyse aynıydı. Bu kadının yaşamı her yönüyle yeniden inşa etme çalışmalarına katılım düzeyini gösteriyor. Oluşturulan 31 kişilik mecliste 14 kadın yer alıyor. Demokratik federal sistem kadın ve gençliğin kendi iradesiyle yaşama katılımı garantilenmiştir. Kadın ve gençlik yaşamın her alanındaki kararlara katılacak ve eşitlik üzerinden bir katılım sağlanacak. Yine kadın bu sistemin öncülüğünü yapacak bu sistemi örgütleyerek geliştirecek" dedi.
'Halkın kararı bizim de kararımızdır'
Halkların özlem duyduğu demokratik sistem örgütlenmesini oluştururken halkın bu demokratik sisteme ne kadar susamış olduğunu bir kez daha gördüklerini ifade eden Hanife son olarak şunları belirtti: "Halk sokaklara dökülerek alanlara çıkarak bu sistemi yürekten selamladı ve her alanda sahiplenme gelişti. Bizim için de esas olan halkın bunu benimseyerek isteyerek sahiplenmesidir, bu bizim de resmiyetimiz ve esas kabulümüz oluyor. Halk bu sistemi kendi siyasi iradesi olarak kabul ettikten sonra Cenevre'ye katılmak artık bizim için çok da önemli olmaktan çıkmıştır. Çünkü halkın kendisi kararını demokratik federal sistemden yana verdi kendi iradesiyle kendi seçimini yapmış durumdadır. Halk siyasi olarak kendi kararını verdikten sonra kurduğumuz bu sistemin diğer güçlerce kabul edilip edilmemesi benimsenip benimsenmemesi bizim için o kadar önemli değildir. Bizim için esas olan halkımızın kararıdır.
'Gerekirse ot yiyeceğiz ama topraklarımızı terk etmeyeceğiz'
Biz kanton ilanına gittiğimizin birinci yıl dönümünde 2013 yılının 17 Temmuz'da Cizîr Kantonu'na yönelik topyekûn bir saldırı gerçekleştirildi. Ondan önce de Afrîn ve Kobanê kantonları üzerine böyle saldırılar gerçekleştirildi. Biz binlerce şehit vererek bu sisteme ulaştık. Üç kantonda da büyük bedeller vererek demokratik özerklik sistemine ulaştık. Kıran kırana bir mücadeleyle kantonlarda bu gelişmeler elde edildi. Onun için de biliyoruz ki demokratik federal sistem üzerine de saldırılar gelişecek. Biz kendimizi bunlara da hazırlamalıyız. Biz Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemini geliştirirken büyük bir inançla büyük direnişler sergilememiz gerekebilir. Biz yaşamımızı savaşan halk gerçekliğine göre de örgütleyeceğiz. Biz nasıl yaşayacağız, savaş gerçekliğine göre kendimizi örgütleyip yaşayacağız. Biz gerekirse toprak yiyeceğiz, ot yiyeceğiz ama topraklarımızı terk etmeyeceğiz. Aç kalacağız ama kendimizi satmayacağız. Göçmen olup köle olarak yaşamayacağız. Eğer üzerimize saldırılarda gelişirse kendimizi savunma hakkımızı kullanmaktan da çekinmeyeceğiz."
(mg)