Toplanın kızlar güne gidiyoruz…

09:00

Ceren Karlıdağ/ JINHA

İSTANBUL - Evdeki emeği yok sayılan kadınların bir araya gelerek oluşturduğu altın veya para günleri en gelişkin ama en görünmeyen bir kadın dayanışması biçimi olarak önümüzde duruyor.

Toplumsal cinsiyet rolleriyle ev hapsedilen ve yaşamdan koparılan kadınların eve kapatılması sistemsel bir sorun olarak dururken, bunu değiştirmek için mücadele ederken, var olan durumda kadınların kendine yeni yaşam alanları yaratmasına değinmek istedik. Ev içinde emeği hiçleştirilen ve sömürülen kadınlar altın veya para günleri ile kendi ekonomik sistemini yaratıyor. Bu buluşmalar kimi zaman dizilere, kimi zaman filmlere yalnızca kadınların 'dedikodu' yaptığı, sürekli yemek yediği sahneler olarak yansıyor. Peki sık sık izlediğimiz, çoğu zaman yaşamımızda tanıklık ettiğimiz bu günlere farklı bir pencereden bakmaya ne dersiniz?

Kadının yaşam arayışı eğlence kültürüymüş gibi lanse ediliyor

Ev içi emek üreten kadınların üretimleri erkek egemen sistem tarafından "Zaten yapması gereken iş" denilerek toplumsal cinsiyet normlarına sıkıştırılarak yok ediliyor. Erkek egemen sistem içerisinde ilk başlayan eğitim alanı olan ailede de annenin rolü ev işleri uğraşmak, babanın rolü ise ev ekonomisine hakim olmaktır. Kadınlara toplumsal normlar ile dayatılan ev içi üretimin bir değerinin olmadığı algısı bunu dile getiren kadınlara ise erkek tarafından "Ne yaptın ki yoruldun?" cevabı olarak geri dönüyor. Toplumun yaratımında en önemli rolü olan kadın bireysel olarak ekonomik bir geliri olsa da olmasa da mutfakta, yatak odasında ve çocuk bakımında üzerine yıkılan görevlerle kendi cinsinin özünden kopartılarak yeni bir biçime sokulmak isteniyor. Kadının bu noktada arayış alanlarından bir tanesi de yine kendi gibi kadınlar ile bir araya gelmek oluyor. Dizilerde, filmlerde ve medyanın hemen her alanında kadınların belki haftada bir gün, bir kaç saatliğine düzenledikleri bu arayış salt eğlence kültürüymüş gibi lanse ettirilerek aslında kadının sosyalleşme ihtiyacından doğan bu buluşmaların içi boşaltılarak gerçek amacından saptırılıyor. Bir kaç saatliğine de olsa bir araya gelen kadınların dayanışması, birbirlerinin dertlerini dinleyerek çareler üretmesi bir örgütlülük olarak görülmezken, evde boş kalan vaktin yine boşa harcanması olarak gösterilmek isteniyor.

Komünal ekonomi ve içli köfte

Ev ekonomisinin hakimi olan erkek tarafından günlük veya haftalık olarak, kadına verilen para ise yalnızca ev içi masraflar için ayrılmış oluyor. Kadın bu masrafların harcamasını aynı zamanda yok sayılan kendi ihtiyaçlarını da gözeterek yapıyor. Geriye kalan 'komik' rakam ise kadının yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamadığından dolayı tıpkı sosyalleşme arayışına girdiği gibi onu ekonomik bir arayışa da götürüyor. Erkek egemen sistemin ortaya çıkarttığı bu soruna kadınlar kendi aralarında toplanarak yine hiç görülmeyen bir örgütlülükle gayet politik bir şekilde cevap oluyor. Dişinden tırnağından arttırdığı bu para ile bir araya gelen kadınlar, her hafta içlerinden bir tanesine belirledikleri miktardaki parayı teslim ediyor. Kadın dayanışması, ister istemez beraberinde bir komünal ekonomi de yaratıyor. Üstelik bu kez kadınlar başkası için değil, kendi dayanışma günleri için mutfağa giriyor, yapımı gayet zor olan birbirinden lezzetli içli köfteler, sarmalar, börekler yapıyorlar.

Bankaların 'Altın Günü' hesabı!

Yaratılan bu ekonomi ile kadınlar kendi yaşamsal ihtiyaçlarını belki bir kaç ay aralıklarla da olsa karşılıyor. İşte bu görünmeyen örgütlülük ve emek sadece Türkiye'de değil Ortadoğu'nun birçok ülkesinde kadınların bir çıkış noktası olarak devam ediyor. Öyle ki, bir yandan 'dedikodu' günleri olarak lanse ettirilen bu örgütlüğün farkına varan kapitalizm, bugün bankalar aracılığı ile "Altın günü hesabı" gibi kampanyalar yapıyor. Başta erkek egemen sistemin medyası, dizi ve filmleri olmak üzere belki çoğumuzun hiçleştirdiği bu buluşmalar aslında Sümerli Adalet Tanrıçası Nanşe'nin ekonomik adaletini temsil ediyor, bize kadın eli ve yüreği ile ilk yaratılan ekonominin örneklerini sunuyor.

(mg)