'Mehmet benim için önce yoldaş sonra ağabeydi'
10:23
JINHA
HABER MERKEZİ - Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç'un PKK saflarındaki kardeşi Silav Botan, "Mehmet benim için önce yoldaş sonra ağabeydi. Her zaman 'Yoldaşlık kardeşlikten daha ötededir' derdi. Yaşamda bunu birebir uyguluyordu ve tüm kadınlara yoldaşlık temelinde yaklaşıyordu" dedi.
Şırnak'ın Cizre ilçesinde devletin saldırılarına karşı tarihi bir direniş sergileyerek yaşamını yitiren Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç'un PKK saflarında olan kardeşi Silav Botan, ANF'ye ağabeyini anlattı. Mehmet Tunç'un kendisi için bir ağabeyden çok yoldaş olduğunu söyleyen Silav, "Mehmet benim için önce yoldaş sonra ağabeydi. Çünkü beraber geçirdiğimiz zamanlar ağabey-kardeş ilişkisi üzerinden çok bu vatan uğuruna neler yapabiliriz üzerine yoğunlaşıyorduk. Bunun için de benim yoldaşımdı diyebilirim. Amacımız ve yolumuz aynı olduğu için o da bana hep 'sen benim yoldaşımsın' derdi. Daha 13 yaşındayken beni hep özgürlük temelinde büyütüyordu" sözlerine yer verdi.
'5 bin yıllık erkek egemen zihniyeti yıkmalıyız' diyordu
Ağabeyi Mehmet Tunç'un kadına yaklaşımının farklı olduğunu söyleyen Silav sözlerine şöyle devam etti: "Yaşamda kadına yaklaşımı her zaman için Önder Apo'nun kadına yaklaşım felsefesi temelindeydi. Bizleri de o şekilde büyütmek istiyordu. Bu benim ile onun ilişkisi üzerinden rahatça görülebiliyordu. Her zaman 'Yoldaşlık kardeşlikten daha ötededir' derdi. Yaşamda bunu birebir uyguluyordu ve tüm kadınlara yoldaşlık temelinde yaklaşıyordu. Bana da aynı şekilde yaklaşıyordu. 3 ağabeyim vardı. Ve hiç unutmam. Bir gün Orhan ve Mehmet ağabeyim arasında bir tartışma geçti. Tartışma içerisinde Mehmet, Orhan'a 'Bizler 5 bin yıllık erkek egemen zihniyetini yıkmalı ve kadına yaklaşımımızı değiştirmeliyiz. Kadınlar toplumun kendisidir. Onlar olmazsa bizler de olmayız' diyordu."
'Bana dik yürümeyi öğretti'
Mehmet Tunç ile bir anısını paylaşan Silav, "Bir gün birlikte yürüyorduk ve bana dönerek, 'Sen yolda yürürken neden başın eğik yürüyorsun? Ben de bir anda ne diyeceğimi bilemeden, 'hayır eğik yürümüyorum' dedim. O da bana 'Hayır, eğik yürüyorsun. Hiçbir kadın başı eğik yürümemeli. Toplum da başı dik yürüyecek birileri varsa o da siz kadınlarsınız. Sen de öyle yapmalısın. Başın dik yürümelisin.' Sürekli bana 'Sen kadınsın ve toplum içerisindeki en anlı açık kişisin' diyordu. Önderliğimizin 'kadın toplumdur ve toplumun özgürlüğüdür' felsefesini o, bana o zamanlarda anlatıyordu. Ben de artık nerede olursam olayım başı dik yürüyordum artık" dedi.
'Botan çocukları direniş ruhuyla büyür'
Cizre'nin direniş kültürüne de dikkat çeken Silav, Mehmet Tunç'un Berivanların ardılları olduğunu söyledi. 1990'lı yıllarda Cizre'de gerçekleşen serhildanlarda da Mehmet Tunç'un olduğunu ve bir serhildan kişiliği ile büründüğünü, bunu da daha o zamanlarda yaşadığının altını çizen Silav, Botan alanında serhildan ve direniş ruhunun sürekli olduğunu ve bu ruhun da 90'lı yıllardan günümüze kadar yaşadığını söyledi. Direnişin bir çeşme olduğunu dile getiren Silav, "Düşündüğümüzde çeşme nasıl sürekli bir akıntı halindeyse Cizre'de de direniş kendini yenileyerek sürekli bir akıntı halindedir. Ve sürekli o yenilik yani direniş devamlılığı ile halkımız sürekli bir direniş-yenilik içerisindedir. Bizler de Botan'ın çocuklarıyız. Ve Mehmet de bunu bize en iyi gösterenlerden oldu. Mehmet de direnişin bir kültür haline geldiği Botan alanının çocuğuydu. 90'lı yıllarda direnişin öncüleri olan Bêrîvanların ruhu bugün Mehmet, Pakize, Sêvê, Fatma, Ali, Nursellerin şahsında yenileniyor. Botan çocukları direniş ruhuyla büyür. Bunlardan bir tanesi de Mehmet oldu" şeklinde konuştu.
'Mehmet toprağına, diline ve kültürüne bağlı biriydi'
Türk devletinin 80'li yıllarda başlatmış olduğu köyleri yakma ve boşaltma planına da Mehmet'in şahitlik yaptığını ve bunun içinde kininin ve öfkesinin daha da büyük olduğuna dikkat çeken Silav, Mehmet'in toprağına bağlılığını şu sözlerle dile getirdi: "Mehmet'in ilk kini ve öfkesi düşmana karşı köydeki evimiz yakılınca gelişti. Çünkü toprağına olan bağlılığı çok farklıydı. Bundan dolayı da yüreğinde, toprağı için düşmana karşı hep bir intikam duygusu büyütürdü. Buna da ben şahitlik yapıyordum. Ben gerilla alanlarına geldikten sonra elime bir yazısı geçmişti ve hiç aklımdan çıkmaz, o yazı da bana, 'Sana ne kadar da memleketi anlatmaya çalışırsam da bunu yapamam. Ben burada yaşıyorum ve anca vatan sevgisini yaşayabilirim. Sana anlatmaya çalışsam da başaramayacağım' diyordu. Mehmet toprağına, diline, kültürüne bağlı biriydi" ifadelerinde bulundu.
'Halkının acılarını derinden hisseden biriydi'
Konuşmaları içerisin de Mehmet'in yaşamda da sürekli halkını ve halkının acılarını derinden hisseden biri olduğunun da altını çizen Silav, aile içerisindeki herkesi de bu duyarlılığa çağırdığını ve kardeşlerini de bu temel de yetiştirdiğini söyledi. Silav sözlerine şöyle devam etti: "Mehmet duruşuyla ve vardığı sonuçla yaşamın her anını bir militan gibi yaşadığını ortaya koydu. Ve yine unutmadığım bir şey var. Anneme hep diyordu ki: 'Ben size ait biri değilim, ben davamızın çocuğuyum. Ben vatanımın çocuğuyum. Sadece sizleri değil tüm yurdumu düşünmeliyim.' Ve Mehmet yaşamını da hep bu temelde geçirdi. Bizi de öyle büyütme çabası içerisindeydi."
'Acılarımız birer özgürlük umududur'
Mehmet Tunç ile olan anılarının tüm ayrıntılarını hatırlayan ve hemen hemen yaşamın tüm konularında öğretici bir özelliği olduğunu söyleyen Silav, "2010 yılının başlarında Yahya Menekşe adlı bir arkadaşımız düşman tarafından katledildi. Sokak ortasında polis, aracı ile Yahya Menekşe'yi katletti. İnsanlık dışı bir katledilişti. Beni de bu olay çok etkilemişti. Ve bir anda duygularıma kapılıp neden biz böyle öldürülüyoruz. Kürt olduğumuz için bunlar başımıza geliyor. Neden biz Kürdüz dedim. Mehmet ağabeyim de ben öyle söylerken yanımdaydı. Ve bana 'İyi ki biz Kürdüz ve Kürtlüğümüzden de gurur duymalıyız. Sakın bir daha öyle söyleme çünkü bu çektiğimiz acıların hepsi özgürlük umudu olacaktır' dedi. Ben o zaman acılarımızın özgürlük umudu yolunda olduğunu anlamıştım" dedi.
'Bana Berivanların ardılı ol demişti ama kendisi oldu'
Mehmet'in sürekli kendisine Berîvanlar gibi yaşaması gerektiğini söylediğini de belirten Silav, "Ben özgürlük mücadelesi saflarına geldiğimde onun bana vasiyetini gerçekleştirmek istiyordum. Kulağımda hep onun bana söylediği 'Bêrîvanlar gibi yaşa' sözü vardı. Ben de bu temel üzerine katıldım ve halkıma, Önder Apo'ya cevap olmak istedim. Bana 'Bêrîvanların ardılı ol' diyordu ama o kendisi oldu" diye konuştu. Mehmet'in bir kardeşi olmaktan ziyade öncelikle yoldaşı olduğu vurgusunu yapan Silav, "Mehmet'in son sözlerinde 'Nasıl ki Mazlumlar, Kemaller Esad'a karşı boyun eğmediler, bizler de Erdoğan'a boyun eğmeyeceğiz' dediyse bizler de onun ardılı olup, yolunu takip edeceğiz. Mehmet bizim için bir çizgi haline geldi. Bizler de o çizgi temelinde hareket etmeliyiz. Ben de hem kardeşi, hem de yoldaşı olarak onun anısına bağlılığımı, mücadelemi daha fazla yükselterek, Mehmet gibilerine sahip çıkarak devrimcilik görevimi yerine getireceğim" cümleleriyle sözlerini noktaladı.
(mg)