'Cinsiyetçi söylemin üst figürler tarafından üretilmesi stratejiktir'
09:01
JINHA
ANKARA - Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Çiler Dursun, cinsiyetçi politikaların siyasal İslam'ın bir karakteri olduğunu belirterek, Emine Erdoğan’ın "Harem bir okuldur" sözlerinin buna en iyi örnek olduğunu söyledi. Bu söylemin, kadının toplumsal yaşamdaki gücünü kırmaya ve onu ev ve aile yaşamıyla ilgili bir alana hapsetmeye yönelik olduğunu dile getiren Çiler, “Bu politik söylemin, siyasal hareketin en üst figürleri tarafından üretilmesi de stratejiktir” dedi.
Ankara Üniversitesi (AÜ) öğretim üyesi Prof. Dr. Çiler Dursun, Türkiye'de kadınlara yönelik cinsiyetçi söylemlerin giderek arttığına dikkat çekerek, bu söylemlerin AKP hükümetinin bir politikası haline geldiğini ifade etti. Emine Erdoğan'ın, "Harem kadınları hayata hazırlayan bir eğitim yuvasıdır" sözlerini cinsiyetçi politikalara bir örnek olarak gösteren Çiler, "Harem bir okul değil, cinsiyet eşitsizliğinin kurumsallaştığı ibretlik ortamlardandır" dedi. Harem için 'Kadının nasıl hiçleştirildiğini görmemiz için iyi bir okul' diyen Çiler, harem yapısının erkeğin kadını mülk edinmesi ve üzerindeki tasarruflarını köktencileştirmesinin kristalize olduğu tarihsel yapılar olduğuna vurgu yaparak şunları kaydetti:
"Kadın haremde bir hiçtir. Başka kadınlarla mücadelesi ölçüsünde hayatta kalan, erkek egemenliği ile hiçbir meselesi olmayan bir sistematikten söz ediyoruz harem deyince. Harem, cinsiyet eşitsizliğinin en derin ve erkek iktidarı tarafından sürekli meşrulaştırılan biçimlerinin yaşandığı bir ortam olması nedeniyle bir okuldur. Bize, eşitsizliğin dinamiklerinin nasıl işlediğini ve kadının toplumsal kimliğinin nasıl hiçleştirildiğini göstermesi açısından bir okuldur. Bunun dışında kadın-erkek eşitliği bağlamında örnek alınacak, öykünülecek, imrenilecek herhangi bir yönü yoktur. Eşitsizliğin kurumsallaştığı ibretlik ortamlardır."
'Cinsiyetçi söylemin üst figürler tarafından üretilmesi stratejiktir'
Çiler, cinsiyetçi dil ve söylemin başından beri İslamcı siyasal hareketin bir karakteri olduğunu söyledi. Cinsiyetçi söylemin, kadını erkek karşısında ikincilleştiren, indirgeyen ve tabi kılan bir söylem olduğunu belirten Çiler, bunun kadın üzerindeki tahakkümü meşru kılan anlamlar bütünü olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti: “Bu söylem, kadının toplumsal yaşamdaki gücünü kırmaya ve onu ev ve aile yaşamıyla ilgili bir alana hapsetmeye yöneliktir. Bu politik söylemin, siyasal hareketin en üst figürleri tarafından üretilmesi de stratejiktir. Böylelikle, yukarıdan aşağıya yaygınlaşan ve dolaşıma kolayca giren cinsiyetçi anlamlar ve değerlere dayalı yeni ilişkilenme biçimleri açıkça desteklenmektedir ve yaygınlaşması hızlandırılmaktadır.”
'Feminist mücadeleye güç verir’
Günümüz kadınları için harem, sadece cinsiyet eşitsizliğinin dilini, pratiklerini ve düşüncesinin gelişimini kavrayabilecekleri tarihsel örnekler olmaktan öteye gidemeyeceğini aktaran Çiler, "Devletin temsil edici siyasi figürlerinin ve/veya eşlerinin harem yapısının bütün eşitsizlik karşıtı yönlerini gizemleştirerek, mutlu mesut yaşanan eğitim yuvaları gibi lanse etmesini, Türkiyeli kadınlar tabiri caiz ise 'yemezler'... Bu söylemin dolaşıma girmesi, olsa olsa eşitlikçi kadın hareketlerine ve feminist mücadeleye güç verir emin olun. Başka da bir sonucu olmaz" şeklinde konuştu.
‘Güç birliğine hiçbir gerici proje karşı durmaz’
Kadınların "toplumsal eşitlik" taleplerinin bulundukları her ortamda dile getirmesi gerektiğini de ifade eden Çiler, "Dünya cinsiyet eşitliğine doğru gitmek istiyor. Bu gidişattan koparılacak değiliz. Onlarca kadın inisiyatif ve platformlar kuruluyor. Bunların oluşturacağı iletişim ağları ve güç birliğine hiçbir gerici projenin karşı durma olasılığı yoktur. Toplumsal değişimi, kadınlar ve erkekler birlikte talep etmektedirler. Erkeklerin de yer alacağı dayanışmacı güç birliği mevzileri, harem salvolarını da boşa çıkaracaktır; cinsler arasındaki eşitlik anlayışını doğal ortamımız haline getirecektir. Bundan, haremseverlerin de kuşkusu olmasın” dedi.
(nö/sy)