'Açlık grevleri ölüm oruçlarına evrilirse sonuçları ağır olur'
09:06
ÖZLEM ÇİÇEK/ JINHA
İSTANBUL- TUAD Eşbaşkanı Süreyya Aydın, Kürdistan halkının direnişini açlık grevi direnişiyle selamlayan PAJK'lı ve PKK'li tutsakların taleplerini dile getirerek "Açlık grevinde olan tutsaklarda dahi fiziki ağır rahatsızlıklar oluşabiliyor. Tutsakların taleplerinin kabul edilmezse sonuçları ağır olacak "dedi.
Saray ve AKP iktidarının Kürt halkının tarihsel ve kültürel birikimleri üzerinde gerçekleştirdiği kıyımlar Kürt halkının öz yönetim direnişleriyle karşılık buluyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan ağırlaştırılmış tecrit koşulları ile birlikte Kürt halkının topyekun tutsak edilmeye çalışılmasına ve Kürdistan'da geliştirilmeye çalışılan göçertme politikalarına karşı halk öz yönetimlerle direniyor. Direnen halkın sesine bir ses de PKK ve PAJK'lı tutsaklardan geliyor. Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği (TUAD) Eşbaşkanı Süreyya Aydın PAJK'lı ve PKK'li tutsakların 5 Mart'ta başladığı açlık grevini değerlendirdi. İçerisinde bulunduğumuz sürecin bütünlüklü olarak ele alınması gerektiği üzerinde duran Süreyya, tutsakların taleplerinin ortak bir platformda konuşularak çözümlenmesi gerektiğini aksi halde, açlık grevlerinin ölüm oruçlarına evirilmesiyle sonuçları çok ağır olan bir süreç yaşanacağına dikkat çekti.
'Tecrit İmralı'dan başlıyor, cezaevlerine ve Kürt halkına yayılıyor'
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın üzerinde uygulanan tecridin 5 Nisan 2015 tarihi itibariyle müzakere masasının Saray tarafından devrilmesiyle başladığını belirten Süreyya, İmralı'da başlayan bu baskıların bütün Kürt halkı üzerinde yoğunlaştığını ifade etti. Bu uygulamanın tutukevlerindeki siyasi tutsaklara da yansıdığını vurgulayan Süreyya, müzakere masasının devrilmesinden bu yana tutukevlerinde hala devam eden açlık grevi dahil olmak üzere 3 defa açlık grevlerine girildiğini belirterek,"14 Temmuz 2015 yılında başlayan açlık grevleri süresiz ve dönüşümlü olarak başlatılmıştı. Açlık grevi bir çağrı ile sona ermişti. Sonrasında ikinci bir açlık grevi ise uyarı mahiyetinde üçer günlük dönüşümlü olarak başladı. Son aşamadaki açlık grevi ise hala devam eden 5 Mart itibariyle başlayan açlık grevidir" dedi.
'Tutsakların üç talebi var'
Süreyya 5 Mart itibariyle 10'ar günlük grupların süresiz olarak başlattıkları açlık grevlerinde PAJK'lı ve PKK'li, tutsakların üç talebinin olduğunu aktararak bu talepleri "PKK Lideri Lideri Sayın Abdullah Öcalan'ın üzerinde uygulanan tecritin kaldırılması ve sekretaryanın yeniden oluşturularak adaya gönderilmesi, özyönetimlerin yaşamsallığa kavuşturulması, Kürt halkına yönelik yapılan bütün operasyonların durdurulması ve hasta tutsakların tedavi süreçlerinin başlatılması" şeklinde sıraladı. Süreyya, bu taleplerin karşılanmaması halinde siyasi tutsakların açlık grevlerini ölüm orucuna evirileceklerini ve bu sürecin daha olumsuz sonuçlar doğurmaması için bir kamuoyunun oluşturulması gerekliliği üzerinde durdu. Açlık grevinde bulunanların 18 yaş üstü ve daha çok hükümlü, hasta, ağırlaştırılmış müebbet alan tutsaklar olduğunu söyleyen Süreyya, "Açlık grevinde olan tutsaklarda dahi fiziki ağır rahatsızlıklar oluşabiliyor" hatırlatması yaptı
'Uygulamalar keyfi ve yasadışı'
Devletin, cezaevlerindeki açlık grevleri direnişini kırmak için tutsakları farklı hapishanelere sürgün ettiğini kaydeden Süreyya, bu süreç içerisinde tutsakların giyinmelerine dahi izin verilmediği, pijama ve terliklerle, ters kelepçe ile ringlere bindirildiklerini, bir günlük yolu, üç günlük yola dönüştürülerek bu yol süresince tutsaklara su verilmediğini; tutsak su talebinde bulunsa dahi tutsağın su talebinden dolayı çok ağır hakaretlere ve şiddetvari davranışlara maruz kaldığını, sürgün edildikleri cezaevlerinde çıplak aramalardan geçirildiklerini ve buralarda da yine ağır hakarete, şiddete maruz kaldıklarının bilgisi verdi.
Süreyya cezaevlerindeki yasa dışı hak ihlallerine ek olarak "Her cezaevi kendine göre bir şiddet mekanizması geliştirmiş. Kimi cezaevlerinde tutsaklara özel kimlik çıkartılıyor. Kimliğin üzerinde ise 'terör örgütü üyesi' belirtmesi var" dedi. Uygulamaların, sistematik bir hal olduğuna işaret eden Süreyya, "Birçok tutsağın tahliyesine bir kaç ay kalmasına rağmen, disiplin cezaları verilerek tahliye süreleri uzatılıyor. Bunların hepsi hukuksuzdur, yasadışıdır. Cezaevlerindeki bütün uygulamalar tutsakları isyana, açlık grevlerine, ölüm oruçlarına götüren dayatmalardır" diye konuştu.
Sürgünler çok yoğun
Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezavi'nde 680'e yakın siyasi tutuklunun sürgün edildiğini söyleyen Süreyya, Kürdistan'daki insansızlaştırma politikasının cezaevlerinde de uygulandığını belirtti. Şırnak ve Cizre'de bulunan cezaevlerinin tamamen boşaltıldığı bilgisini veren Süreyya, devletin buna sebep olarak Diyarbakır Cezaevinden 6 tutsağın firar etmesi gösterdiğini fakat asıl sebebin Kürdistan'daki cezaevlerinin boşaltılarak yeni operasyon dalgasına zemin hazırlamak olduğunu vurguladı. Süreyya, yine bütün bu uygulamaların aslında AKP'nin son güç denemesi olduğunu ve artık son olanaklarını kullanma durumuna geldiğinin göstergesi olarak açıkladı.
Özyönetimler selamlanıyor
Süreyya aynı zamanda "Cezaevlerinde bulunan tutsaklar Kürt halkının öz yönetim taleplerini çok değerli buluyorlar. Bakırköy Cezaevi'nde tutsak edilen Dilek Öz ve Fatma Tokmak'ın özyönetimlerle ilgili çok kısa bir mesajı olmuştu, ilan edilen özyönetimleri selamladıklarını ve bu konuda çok umutlu olduklarını söylemişlerdi. Şu anda cezaevlerinde uygulanan baskı ve zorun sebeplerinden biri de tutsakların özyönetimlere verdiği destekten dolayıdır" diyerek, "Cezaevlerinde öz yönetimler sevinç ve heyecanla karşılandı" dedi.
'Kamuoyu ve raporlaştırma önemli'
Son olarak Süreyya, şu anda açlık grevleri direnişlerinden dolayı yoğun bir sürgün politikasının yaşandığını, cezaevlerindeki bütün yasadışı uygulamaları baskı ve şiddeti, raporlaştırarak, tutukluların haklarını uluslararası platformlarda arayacaklarını ifade etti. Süreyya sözlerini,halkın tutsaklar üzerindeki bu uygulamalara tepki geliştirmesi gerektiğini ve bir kamuoyunun oluşturulmasının elzem olduğu belirterek bitirdi.
(öç/ck/dk)