Zulme karşı direnişi giyen siyahlı kadınlar

09:07

Sibel Yükler/JINHA

HABER MERKEZİ - Kadınlar bundan tam 10 yıl önce, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın "Kadın da çocuk da olsa gereği yapılacaktır" dediği 'Amed Serhıldanı'na karşı Batı'nın sessizliğini, "Hepimiz sustuk, hepimiz katil olduk. Artık hiçbirimiz masum değiliz" sözleriyle siyahlar giyinerek protesto etmişti. 1 Ağustos 1989'da cezaevlerindeki devlet şiddetine karşı yol kapatan siyahlı kadınlar ise, "Bugün isyanımız siyahla. Bu cinayetlere karşı çık" diyerek isyan etmişti.

Militarizm, cinsiyetçiliğin mutlaka "babası"ydı. Militarizmin güçlü kodlarıyla işlenen "kuşatmak", "ele geçirmek", "sahip olmak" dürtüsü, savaşı açan tarafından kadın bedeni üzerinde taciz, tecavüz gibi cinsel ve cinsiyetçi şiddete dönüşüyordu. Hakim ve iktidarda olan, kuşatmak istediği topluma, tarihe, kente, kimliğe, inanca dair var olan tüm yapıyı kadın üzerinde cinsiyetçi bir egemenlikle pekiştiriyordu. Kadın bedenine yönelik herhangi bir söylem ya da eylem asıl "hedefi" dolaylı yoldan fakat aslında doğrudan "vurmaya" neden oluyordu. Savaşın emrini verenden komutasına kadar hakim olan erkeklik, her "zafer"i, kadın bedeni üzerindeki erkek egemenliği ile kazanıyor ya da kazandığını düşünüyordu. "Kızlar biz geldik, ininize girdik" cümlesiyle, "Yazdıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır" deniliyordu. Militarizm, erkeklikten besleniyor ve erkekliğin içerisinde yer alan cinsiyetçi herhangi bir söylem ve eylemle pekişiyordu. Ermeni kadınlardan Dersimli kız çocuklarına, Ekin Wan'dan Şirin Öter'e, erkekliğin asıl savaşının kadın bedeni üzerinde uygulandığı gösteriliyordu.

Ancak unutulan bir şey vardı: "Devlet işkenceye soyunduğunda kadınlar direnişi giyinir." Yüzyıllardır erkeklerin açtığı savaşta en ağır bedeli kadınlar ödüyor. Yine erkeklerin açtığı bu savaşı durduran da hiç kuşkusuz kadınlar oluyor. İşkenceye, savaşa, cinsiyetçiliğe soyunanların karşısında kadınlar direnişi giyiniyor.

Kadınlara siyah giydiren 'Amed Serhıldanı'

Bundan tam 10 yıl önce, 8 Nisan günü kadınlar yine savaşa karşı barış için eyleme geçti. Simsiyah giyinen onlarca kadın, "Kürt halkını vuran anlayış, herkesi ifadesizleştiriyor" diyerek 28 Mart "Amed Serhıldanı"ndan sonra yaşananlara sessiz kalınmasını ağızlarındaki siyah bantlarla protesto etti.

Cenaze törenlerinde yeni cenazeler çıkmıştı

2006 Newrozu'nun ardından 24 Mart günü, Muş Şenyayla bölgesinde TSK'nin düzenlediği operasyonda 14 HPG'li öldürüldü. Cenazelerini almaya giden aileler, cenazelerin tanınmayacak derecede yanmış olduğunu söyledi. HPG'lilerin kimyasal silahla öldürüldüğü söyleniyordu. Cenazeler 28 Mart günü Diyarbakır'a ulaştı. Şehirde büyük bir kalabalık cenaze töreni için toplandı. Yeniköy Mezarlığı'ndaki defin sonrasında yürüyüşe geçildi. Yol üzerinde bulunan 10 Nisan Polis Karakolu'na gelindiğinde ise polis halkın üzerine saldırdı. Akşam saatlerine doğru, devlet güçleri ateşli silah kullanmaya başladı. 15 yılın ardından, jandarma şehre geldi. Özel timler, ağır silahlarla merkezi yerlere konuşlandı. Bir gün içerisinde eylemler diğer şehirlere yayıldı. Yüzlerce insan yaralandı. O süre zarfında 14 sivil, devlet güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi.

'Kadın da olsa çocukta olsa gereği yapılacak'

31 Mart günü şehirde çatışmalar duruldu, gözaltılar başladı. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, meşhur konuşmasını yaptı: "Güvenlik güçlerimiz... kadın da olsa çocuk da olsa... terörün maşası haline gelmişse... gereğini yapacaktır." Diyarbakır adeta sıkıyönetim altına girdi. Çevre illerde ise olaylar 3 Nisan'a kadar devam etti. O günler 6 yaşından 70 yaşına cenaze töreninden yeni cenazelerin çıktığı gün olarak 'hafıza'da kaldı. Ancak Batı, bu hafızayı oluşturamayacak kadar sessizdi.

'70 milyon sustuk, hepimiz katil olduk'

Devlet şiddetine Batı'da sessiz kalınmasına başkaldıran Kırk Örük Kadın Kooperatifi, Ankaralı Feministler ve Kadın Dayanışma Vakfı'ndan kadınlar, 8 Nisan 2006 günü Yüksel caddesindeki İnsan Hakları Anıtı önünde buluştu. Siyahlar giyen ve ağızlarını bantlarla bağlayan kadınlar, Diyarbakır başta olmak üzere Kürt illerinde halka yaşatılanlara sessiz kalınmasını oturma eylemiyle protesto etti. Ağızlarını siyah bantlarla bağlayan kadınlar, "70 milyon sustuk, hepimiz katil olduk", "Hayat hakkını haykırmak için susuyoruz", "Biz sustuk, silahlar konuştu" yazılı dövizler açtılar.

'Artık hiçbirimiz masum değiliz'

"Yaşam Hakkı" için bir araya geldiklerini belirten kadınlar, "30 insan öldü. 12 yaşında bir çocuk öldü. 9 yaşında bir çocuk öldü. 6 yaşında bir çocuk öldü. 3 yaşında bir çocuk öldü. Hepimiz sustuk, hepimiz katil olduk. Artık hiçbirimiz masum değiliz" açıklamasını yaptı.

Cezaevindeki şiddete karşı siyahlı kadınlar

Bu kadınların ilk siyah giyinişi değildi. Feminist kadınların cezaevlerindeki şiddeti protesto etmek için kadınlara siyah giyme çağrısı, Türkiye'deki feminist hareket açısından bir mihenk taşıydı. 1 Ağustos 1989 tarihinde Türkiye Adalet Bakanlığı 1 Ağustos genelgesini yayınladı. Bununla birlikte cezaevlerindeki siyasi tutuklulara yönelik bir devlet terörü uygulamaya konuldu. 20 - 21 Mayıs 1989'da İstanbul'da toplanan 1.Kadın Kurultayı'nda kadınlar harekete geçmeyi tartıştı. 1 Ağustos Genelgesi ile yasallaşan tek tipleşmeye karşı 'tek renk' giyinen kadınlar 9 Ağustos Çarşamba günü, siyahlar giyinerek Cağaloğlu Meydanı'nda yere oturdu.

'Devletin şiddetine, bu cinayetlere karşı çık'

Yolu trafiğe kapatan kadınlar, "Yüzyıllardır şiddetle yüz yüze kalmış bir cins olarak biz kadınlar, 1 Ağustos Genelgesine dayanılarak devletin uyguladığı şiddete kayıtsız kalamayız. Hapishanelerde direnenlerin yanındayız. Bütün herkesi; bu cinayetlere karşı çıkmaya, 1 Ağustos Genelgesinin kaldırılmasını istemeye, bu durumu protesto etmek için siyahlar giymeye ve gazeteleri siyah sütun atmaya çağırıyoruz. Açlık grevleri bitse de bu ölümlerin sorumlularının cezalandırılmasını istiyoruz" dedi.

'Bugün isyanımız siyahla'

10 Ağustos Perşembe günü, siyahlı kadınlar Tünel'den Galatasaray'a kadar sessizce yürüdükten sonra ellerindeki küçük siyah kartonları havaya fırlatarak dağıldılar. Yürüyüş sonrası 11 kadın gözaltına alındı. İki gün Beyoğlu Karakolu'nda kaldıktan sonra DGM'ye sevk edilerek 12 Ağustos Cumartesi günü tutuklandılar.

Siyahlı feministlerin feminist avukatı

Siyahlı kadınlar bir aylık tutukluluktan sonra, 7 Eylül 1989'daki ilk duruşmalarında kefaletle serbest bırakıldı. Feministlerin, yine kendileri gibi feminist avukatları arasında, bugün HDP Milletvekili olan Filiz Kerestecioğlu da yer aldı. 1989'da "Bugün isyanımız siyahla" diyen kadınlardan bugüne, kadınlar savaşa ve şiddete karşı direnişi giymeye devam ediyor.

(dk)