'Sur benim cennetim tek taşını milyonlara değişmem'

09:00

JINHA

AMED - Sur'da yaşayan Bahriye Maza, "Sur, Diyarbakır'ın kalbi burada ki insanlar da Diyarbakır'ın vicdanı" diyor. Kamulaştırmanın ne olduğunu bilmediğini söyleyen Bahriye, kadın olmanın tanıklığıyla şunları kaydediyor: "Kaç yüz yıldır bir sürü padişah Sur'u almaya çalıştı alamadı, şimdi Başkanlık hayaliyle yanıp tutuşan mı alacak. Burada ki Sur'lar gibi bizde direneceğiz. Buranın taşını, tarihini milyonlara değişmem. Sur benim ailemin cenneti."

Çok sayıda uygarlığın izlerini taşıyan, zengin tarihi ve kültürel birikimi ile farklı uygarlıkların, medeniyetlerin yerleşim alanı ve merkezi olan Sur, tarih ve kültür merkezi olma özelliğini her zaman koruyabilmeyi başarmıştı. Sur'da her uygarlık kendi kültürünü, öncekilerle kaynaştırıp, daha zengin hale getirerek yeni kuşaklara adeta bir 'Açık Hava Yazıtlar Müzesi" şeklinde sunmuştur. Sur'un kısa ve objektif anlatımı bu şekilde sunulurken, oranın şimdi ki yerlileri ise Sur için 'benim cennetim' diyor.

'Kültürün kuşaklara taşıyıcısı kadınlar…'

Bu tarihi ve kültürel miras yeri ise 4 aydır devlet güçlerinin ablukası altında her gün tankla topla, ağır silahlarla dövülerek şimdi bir harabeye çevrilmiş durumda. Kiliselerin yerle bir edildiği, iki kişinin yan yana zorla yürüdüğü bu mistik yerde şimdi toz duman ve katledilen direnişçilerin kanları yer edinmiş durumda. Tarihe köprü olan ve kültürün kuşaklara taşıyıcısı kadınların bedenleri Sur'un molozlarının arasından çıkıyor. Kadınların parçalanmış bedenleriyle tarih, kültür, eserler de parçalanıyor.

'İnsan vatanından geçmişinden nasıl vazgeçer'

Suriçini saran o tarihi duvarlardan oluşan barikatlardan ise şimdi devletin güçlerinin Kürtlere saldırmakta ki yeni propagandası. M.S. 349'dan bu yana düşmana karşı örülmüş bu tarihi barikatlar kendi ardıllarını koruyor. Sur yine her zamanki gibi: zulme, barbarlığa, sömürüye, asimilasyona, soykırıma karşı direniyor. Tüm bu zulme ve katliamlara karşı topraklarını terk etmeyen kadınlar ise "İnsan anılarından, vatanından, geçmişinden nasıl vazgeçer" diye soruyor.

Sur'da Lalebey Mahallesinde yaşayan Bahriye Maza, yasakta evlerinden polis zoruyla çıkarıldı. Bahriye, Sur'u anlatarak şöyle diyor: "Sur benim, ailemin cenneti. Buradan iki ay uzaklaştık. Tüm hayatımız alt üst oldu. Buraya döndüm şükürler olsun ama bir sonrakinde buradan ölüm çıkar."

'Her sabah buraya yine geliyorduk'

Sur'da Lalebey tarafına yasak düştüğünde mahalleden polislerin zoruyla çıkarılan, 40 yıldır burada yaşadığını söyleyen ve her lafından birinde "Sur benim cennetim" diyen Bahriye, "Yasak olduğunda Bağlara gittik. Evi götürdük ama yine de her sabah yine uyandığımızda ilk işimiz Sur'a gelmek oldu. Orada iki ay kaldık. Kocam orada hastalandı. Biz buradan ailecek çıktık, eşimi ve çocuklarımı buradan zor çıkardım. Her sabah buraya geliyorduk ama buranın her taşına hasret kalmıştık. Buraya ilk yasak geldiğinde çıkmayacağız, ölsek bile yerimizde yurdumuzda ölelim diyorduk. Ama polisler bizi buradan zorla çıkartı" dedi.

'Kendi şehrimizde mülteci durumuna düştük'

Bahriye, başka yere taşındıklarında kendilerini 'mülteci' gibi hissettiklerini söyleyerek, "Burası benim vatanım gibi. Bağlar'a gittiğimizde bize çok tuhaf bakıyorlardı. Sanki Suriye'den gelen mülteciler zannediyorlardı. Buradan gitmek, ayrılmakla kendi şehrimizde mülteci durumuna düştük. Biz kocamla her sabah buraya geliyorduk, ama kocam buradan ayrıldığımız için iki ay içinde hastalandı. Şimdi yatak döşek yatıyor. Buraya döndük, Bağlar'a yasak gelmezse bile biz yine buraya dönerdik. Oraya yasak geldikten sonra çocuklarımı ve kocamı alıp vatanıma, evime geldim" şeklinde konuşarak yaşadıklarını anlattı.

'Her sokağında, her taşında anım var'

Sur'da büyüyen ve Sur'un yıkılmasıyla birlikte geçmişin yok olacağını ifade eden Bahriye, "Ben burada büyüdüm benim çocukluğum burada geçti. Her sokağında, her taşında anım var. Ben çocuklarımın da burada büyümesini istiyorum. Ama devlet buna izin vermiyor. Bizi evimizden atıyor, memleketimizden kopararak değersizleştirmeye çalışıyor. Bağlarda ki insanlar da komşuluk yoktu, dayanışma yoktu. Ben çocuklarımın burada iyi insanlar içinde yaşamasını istiyorum" dedi.

'Buranın taşını, tarihini milyonlara değişmem'

Bahriye, "Sur, Diyarbakır'ın kalbi burada ki insanlar da Diyarbakır'ın vicdanı. Ben kamulaştırmanın ne olduğunu bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum. Dedim ya çocuklarımla eşimle birlikte bir daha burayı terk etmeyiz. İsteyen gelir ama evimi vermeyeceğim. Buradan bir daha ki ayrılışımda ölüm çıkar. Kaç yüz yıldır bir sürü padişah Sur'u almaya çalıştı alamadı, şimdi Başkanlık hayaliyle yanıp tutuşan mı alacak. Burada ki Sur'lar gibi bizde direneceğiz. Buranın taşını, tarihini milyonlara değişmem" diye kaydetti.

Bahriye Sur'a yapılanın Kürt halkının tarihine yapıldığını söyleyerek son olarak şu çağrıda bulundu: "Kürt halkının tarihine değerlerine sahip çıkın."

(mm\dk)