Feminist çocuk kitapları ile cinsiyetçi masallar tersyüz ediliyor
09:04
Ceren Karlıdağ/JINHA
İSTANBUL- NotaBene Yayınevi, 5 senedir sürdürdüğü yayın hayatı ile bir yandan edebiyatın piyasalaşmasına karşı mücadele ediyor bir yandan yayınladığı feminist çocuk kitapları ile masalları tersyüz eden yazarlara yeni bir mecra açıyor.
Notabene Yayınevi 5 yıldır piyasalaşan yayınevlerinin kitapları ve yazarları tahakküm altına alan anlayışına karşı mücadele sürdürüyor. Bu mücadeleyi sürdürürken de okuyuculara yeni bir edebi dil ve çevrenin kapılarını açıyor. Özellikle cinsiyetçi masal anlayışını tersyüz eden ve çocuk edebiyatına feminist bir perspektif kazandıran gerçekçi masalları çocukların dünyası ile tanıştırıyor. Bu kitaplardan birisi de tanıdığımız prenseslere elveda dedirten ve gerçek prensesleri ile tanışmamızı sağlayan Anti-Prenses Serisi. Serinin içeriğini ve yayınevinin genel çizgisini, yayınevinin editörlerinden Sibel Öz ve Bahadır Ahıska ile konuştuk.
'Kendisine yön bulamamış seslerin kürsüsü'
Tek tipleşen bir yayın anlayışına karşı daha önce yayın geçmişi olmayan bir grup arkadaş tarafından kurulan NotaBene Yayınevi Editörü Bahadır Ahıska, özellikle yandaşlaşan medya ve yayın alanında kendine mecra bulamayan kitapları seçip bastıklarını belirtti. Kâr amacı gütmeyen bir yapıları olduğunu söyleyen Bahadır, "Okumayı istediğimiz ama piyasa şartlarından dolayı okuyamadığımız kitapları biz basmaya başladık. Beş senede 200 kitap bastık. Bin tane abonemiz var. Kendisine yön bulamamış seslerin ve potansiyel barındıran kitapların kürsüsü olma hedefi koyduk" dedi.
'Sadece feminist çocuk kitabı basan yayınlar var'
Kadınların özgürleştirici gücünün yüksek olduğunu dile getiren Bahadır, "Kitaplarla bu perspektifi geliştirme hedefimiz var. Vejetaryen Külkedisi bu amaçla çıktı. İspanya'da Bask Bölgesinde anarko- feminist bir kolektifin kitabıdır o. Başka bir arayışta ise karşımıza 'Anti-prenses serisi' çıktı. 200 kitabın yaklaşık 30 tanesi cinsel politika alanında yayınlandı. Kadın mücadelesinde daha önce yayınlanmamış, farklılık oluşturan şeyleri yayınlama gayretindeyiz. Bu noktada öncü de olduk. Şuanda sadece feminist çocuk kitapları basan yayınevleri var" diye konuştu.
'Anti-prenses serisi devam edecek'
Anti-prenses Serisine devam etmek istediklerini söyleyen Bahadır, "O seride 6 kitap Arjantin'de yayınlandı. Biz belki Türkiye'de ya da Ortadoğu'da, Balkanlarda tanınmış kadın kimliği ile mücadele eden insanları renkli hayatlarını işleyerek seriyi devam ettirebiliriz. Masalları tersten okuyan, cinsiyetçi masalları teşhir eden çalışmalar yapmayı düşünüyoruz. Anadolu'daki tarihi 1071'den başlatan zihniyete karşı geçmişi hatırlatan, toprakların hikâyelerini yansıtan çalışmalarla çizgimize devam etmek istiyoruz" diye belirtti.
'İşe çocuk edebiyatından başlamak zorundayız'
Yine yayınevinin editörlerinden olan Sibel Öz ise, "Son süreçte Türkiye'de çocuklar üzerinden oynan oyunlar gün yüzüne çıktı. Beden olarak tehdit ve tehlike altındalar. Ben çocuk edebiyatının muhalif sol cephede gündem olması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye gibi doğu coğrafyası bir ülkede işe çocuk edebiyatından başlamak zorundayız. Eğitim modellerinin yeni nüveleri oluşturulması gerektiği kadar çocuk edebiyatında farklı bir mecra yaratmak devrimci görevdir" şeklinde konuştu. Bir yandan laik ve tek tipçi eğitim sisteminin sorunlarını gidermeye çalışırken, bir yanda da İslamcı faşist kesimlerin bu meseleye eğilmesi ile birlikte çocuklar üzerinde çok daha fazla oyunlar oynandığını belirten Sibel, "Zaten kadın merkezli meselelerimiz üzerine bir de İslami faşist gericiliğin eğitim modelleri ile güncel mücadele yürütmek gerekiyor. Hem bir şeyler yapmak hem de kuramsal fikir oluşturmak lazım" dedi.
'Masalların yeniden yazılması lazım'
Yayınevlerinin en fazla kâr amacı güttüğü alanların başında çocuk edebiyatı geldiğini aktaran Sibel, "Kitaplar çok pahalı cinsiyetçi ve militarist. Kadın edebiyatçılar ile bu mesele üzerinde durduk. Masalların bozulması ve yeniden yazılması lazım. Kuramsal tartışmalarda çocukların dünyasına yansıyan bir şey yok ama masalları yeniden yapmak zorundayız. Hepimizin özgürlük kokan masalarla ihtiyacımız var. Korunmaya muhtaç, gücün kapattığı prenses meselesinin yıkılması lazım. Bizim kendi prenseslerimiz var ve onlar aslında anti prensestir. Leyla Zana, Adile Naşit, Behiçe Boran bir anti prensestir. Onları çok uzağımızda aramamak lazım" diye belirtti.
'Kız çocuklarına güçlü olmayı öğretmek…'
Anti-Prens Serisi'nin ilk Anti-Prensesi Frida Kahlo'nun günümüz prenses imgesine uymayan ama yürüttüğü mücadele ile kız çocuklarına örnek olan bir anti prenses olduğunu dile getiren Sibel, "Çünkü bu topraklarda kadınların, kız çocuklarının can güvenliği yok. O bakımdan pek çok yerde söylendiği gibi onlara 'çığlık atmayı' değil güçlü olmayı öğretmek zorundayız. Bu seri devam edecek" diye konuştu.
'Tarih avcıların yazdığı tarih'
Egemen erkek ideolojinin sinemada, edebiyatta kendisini yeniden kurguladığını dile getiren Sibel, "Kız çocuğunun güçlü olması demek hesapçı olması, zengin koca bulması ile ilişkileniyor. Bizim kadınlar adına yazılı ve sözlü tarih kurmamız gerekir. Kadının insanlık tarihi konusunda da 7 yaştan gençlik yıllarına kadar kuramsal edebiyatın olması lazım. Tarih avcıların yazdığı bir tarih ama geyiklerin tarihi yok. O yüzden çocuk edebiyatının piyasa tahakkümden çıkarılması gerekiyor. Kendi öykülerimizi ve masallarımızı yazmalıyız" diye ifade etti.
(ck/mg)