29 yıl geçti ancak acısı geçmedi: Enfal

14:18

Şengar Biradost/JINHA

KERKUK - Baas rejimi tarafından 29 yıl önce Kürt halkının soykırımını hedefleyen Enfal operasyonları sonucunda onbinlerce insan katledilirken, binlerce kadın tecavüze maruz kaldı ve pazarlarda satıldı. Enfal katliamını yaşayan kadınlardan Amine Ali'nin anlatımları Enfal katliamının vahşetini gözler önüne sermeye yetiyor.

Kürdistan toprakları işgalci güçler tarafından işgal edildikten sonra Kürtlerin yaşadığı acılar bitmek bilmedi. Yaşanan savaşlarda kızlarını, oğullarını ve eşlerini kaybeden Kürt kadınları, savaşın en çıplak tanıklığını yaptı. Enfal mağduru kadınlar, gözleri önünde öldürülen çocuklarını, tecavüze uğrayan kadınların çığlıklarına şahit oldu. Kürtlerin tarihinde acı bir bellek oluşturan Enfal katliamının üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen Güney Kürdistanlı kadınlar, o günlerin acılarını unutmuş değil. 29 yıl önce diktatör Baas rejimi tarafından Güney Kürdistan halkının soykırımını hedefleyen Enfal operasyonları 1987-1989 yılları arasında gelişen katliamların hepsini kapsıyor. Baas rejiminin resmi kaynaklarına göre de operasyonlar, 23 Şubat 1988 ve 6 Eylül 1989 tarihleri arasında gelişiyor. Enfal Katliamı tanıklarından Amine Ali, Pexşan Hesen ve Nesrin Ali ile yaşanan katliamın ayrıntılarını konuştuk.


Amine Ali: Çocuklarımı zehirli iğne ile katlettiler

Enfal katliamında birçok akrabasını kaybeden Amine Ali, katliamdan önce 150 kişilik bir aile olduklarını ancak çoğunun katledilmesi nedeniyle 25 kişi kaldıklarını söyledi. Birçok ailenin aynı durumda olduğunu kaydeden Amine, "Ailemiz 7 kişiydi, 5 çocuğum vardı. Biz rejim yüzünden kaçtık ve 9 gün boyunda yönümüzü ovaya çevirdik, orada saklandık. 9 gün sırtımda taşıdığım ocakla çocuklarıma ekmek pişirdim. 9 günün sonunda rejim bizi yakaladı ve Tikrit şehrine götürdü. Sonra bizi Nugre Selman zindanına attılar, 9 ay zindanda kaldık. Çocuklarım hasta ve açtı. Bir gün doktor geldi ve 11 yaşındaki kızım Melek ile 3 yaşındaki oğlum Tahir'e iğne yaptı. Ertesi gün iki çocuğum da yaşamını yitirdi. Doktorlar gelip çocuklara zehirli iğneler yapıyordu. Çocuklarımın cenazesi 12 gün boyunca bulunduğumuz odada gözlerimin önünde kaldı. Nöbet tutanlara cenazeleri götürmelerini artık koktuklarını söyledim. Cevapları 'biraz daha kalsınlar sonra götürürüz' oldu. 12 gün sonra cenazeleri köpeklerin önüne attılar" diyerek, yaşanan vahşeti gözler önüne serdi.

'Zindanda ağır işkenceler gördüm'

Zindanda kaldığı sürece ağır işkencelerden geçirildiğini kaydeden Amine sözlerine şöyle devam etti: "Bir gün gelip 'Kim dışarı çıkmak istiyor' diye sordular. Ben dışarı çıkmak istediğimi söyledim. Yaşlı bir kadın bana 'gitme seni öldürecekler' dedi. Ben de ona 'Çocuklarım köpeklere yem olduktan sonra ben ölsem daha iyi' dedim. Sonra adı Xwededa olan biriyle 5 gün aynı hücreye kapattılar ve her gün ağır işkenceler yaptılar. 5 gün boyunca su ve ekmek vermediler. Bizi Hewler'e bağlı Topzawe Kampı'na götürdüler oradan da Çemçemal sonra Süleymaniye ve tekrar Çemçemal'a götürdüler. Bizi çok dolaştırdılar ve son güne kadar çok işkence yaptılar, ellerinden zor kurtulduk. Şimdiye kadar herhangi bir müsteşarın yargılandığını görmedik. Kadın ve kızların intikamı alınmadı."

'Savaş uçakları her gün kaldığımız yerleri bombalıyordu'

Enfal tanıklarından Pexşan Hesen ise yaşananları şu sözlerle anlattı: "5 gün boyunca Cewal Abi köyünde saklandık, durumun iyi olacağını ve evimize geri döneceğimizi düşünüyorduk. Ama savaş ve bombalama devam etti. Sonra Qadir Kerem ilçesine gittik. Savaş uçakları her yeri vuruyordu. Kalacak hiçbir yerimiz yoktu. Her yere ateş yağıyordu. Babamlar geldi ve bizi aldı çocuklarım küçüktü, 6 ay Heftekan kampında babamın evinde kaldık. Her gün ve gece gelip bizi dövüyorlardı tutsak gibiydik. Bir gün bile dışarı çıkamıyorduk. Yılın sonuna kadar da durumumuz böyle kötüydü, çocuklarımız büyüdükten sonra az da olsa durumumuz biraz daha iyi oldu ama bölge hükümeti Enfal davasına karşı çok sorumsuz davranıyor."

'Hesap veren olmadı'

Erkek kardeşini, eşini ve eşinin iki kardeşini Enfal katliamında kaybeden Nesrin Ali de, "O zaman biz Muftî Axa köyündeydik. Bir gün askeri bir araç geldi ve köyde hiç erkek bırakmadı, arabaya koydular ve götürdüler. Sonra bizi de götürmek istediler. Ben ve çocuklarım bir evde kalıyorduk. Eşimi götürdükten 4 ay sonra bir çocuğum daha doğdu. Eşimi götürdüklerinde biz perişan olmuştuk, çocuklarım açlıktan ölmesin diye çalışıp çocuklarıma bakıyordum. Çok zor günler geçirdik. Binlerce insan katledildi, işkencelerden geçirildi. Ancak şimdiye kadar kimse yargılanmadı, hesap vermedi" diye belirtti.

(du/mg)