JINHA

İSTANBUL - Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın aile kavramını korumak adına kadına yönelik şiddeti normalleştiren açıklamalarına kadın örgütleri tepki gösterdi. Kadınlar, ailenin devamlılığını, kişi hak ve hürriyetinden daha üstün gören bir anlayışın; erkek şiddetini önleyecek politikalar üretebilmesinin mümkün olmadığını söyledi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, "Aile içi şiddetin, kadınla erkek arasındaki uyuşmazlıklarda devletin polisiyle, askeriyle, hakimiyle, psikologuyla, sosyal çalışmacısıyla, uzmanıyla bu kadar girmesi ne kadar doğru?" yönündeki açıklamalarına kadın örgütleri tepki gösterdi. Kadının İnsan Hakları ve Yeni Çözümler Derneği'den (KİH-YÇD) Damla Eroğlu tepkisini, "Kadınlar tarafından sonlandırılan ilişkilerin ve boşanmaların çetelesini tutan hükümetin, öncelikle erkek şiddetindeki artışın nedenlerini sorgulaması gerekir "sözleriyle ortaya koyarken; Kadınlarla Dayanışma Vakfı'ndan (KADAV) Özgül Kaptan ise AKP'nin bütün söylem ve politikalarıyla toplumu muhafazakarlaştırmaya çalıştığına dikkat çekti. Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi Platforumu'ndan (KEİG) Serap Güre ise; kadına yönelik şiddet sorununun bireysel fikirler ile değil, bilimsel fikirlerle çözülmesi gerektiğini söyledi

'Aile birlikteliğini esas alan iktidar erkek şiddetini önleyemez'

KİH-YÇD'den Damla Eroğlu, Bekir Bozdağ'ın açıklamalarına yönelik şunları söyledi: "Baba ya da koca şiddetinin olduğu yerde, öncelikli sorun aile birlikteliği ya da aile kurumunun devamlılığı değil, erkek şiddetinin önlenmesidir. Erkek şiddetini kadın-erkek birlikteliğinin kutsallığı ya da aile kurumunun devamlılığının önemine vurgu yaparak meşrulaştıran; ailenin devamlılığını, kişi hak ve hürriyetinden daha üstün gören bir anlayışın; erkek şiddetini önleyecek politikalar üretebilmesi mümkün değildir. Özellikle kadınlar tarafından sonlandırılan ilişkilerin ve boşanmaların çetelesini tutan hükümetin, öncelikle erkek şiddetindeki artışın nedenlerini sorgulaması gerekir."

'AKP kadın özgürlüğünü kısıtlayarak toplumu muhafazakarlaştırıyor'

KADAV'dan Özgül Kaptan ise bu tür söylemlerin toplumu muhafazakarlaştırma projesinin bir parçası olduğunu belirterek, "Muhafazakarlaştırmanın yolu da kadının özgürlüğünü kısıtlamaktan geçiyor. Bu projenin ilk adımını Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığını, Aile Bakanlığı olarak değiştirmekle attılar. Şimdi ise; 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa'nın sadece 'ailenin korunması' kısmını güçlendirmeye çalışıyorlar, 'kadına yönelik şiddet' kısmını boş düşürmek istiyorlar. Bunun içinde Adalet Bakanlığı, mahkemelerin iş yükünü hafifletme bahanesiyle 'arabuluculuk sistemini' devreye sokmaya çalışıyor. Bizler bu sistemin ne gibi sorunlara sebebiyet vereceğini düşünmek dahi istemiyoruz. Boşanmalar zorlaşacak öte yandan taciz davalarında hakim, savcı ve taciz eden kişi bir araya gelerek; görüşüp olayı para cezası ile kapatabilecek" dedi.

'Türkiye'de, kadına şiddeti önlemede yöntemler yanlış uygulanıyor'

KEİG'den Serap Güre ise tepkisini şu sözlerle dile getirdi: "Kadına yönelik şiddet, sadece erkeği evden uzaklaştırmakla elbette çözülmez. Bununla sorunun çözülmesini beklemek, başka hiçbir şey yapmamak farklı bir takım sorunlara da yol açabilir. Meseleye bir bütün olarak bakmak gerekiyor. Bir yerde şiddet varsa ve şiddetin nedenleri; şiddet uygulayanla ve şiddet görenle detaylı olarak ele alınmıyorsa ve bir destek programı uygulanmıyorsa, o yapılan iş sadece yapılmak için yapılıyordur."

Şiddeti önlemede yöntemlerin yanlış uygulandığını yıllardır söylediklerini anımsatan Serap, "Bu şekilde olmaması gerektiğini ilgili kurumlarla yaptığımız toplantılarda anlatmaya çalışıyoruz fakat olumlu sonuçlar alamıyoruz. Aslında bilimsel yollar tercih edildiği takdirde çözüm bu kadar zor değil, aksine çok basit. Kadınların ve erkeklerin eğitim düzeyleri, ekonomik düzeyleri, bilgiye erişim düzeyleri ele alınarak hazırlanacak çizelgeler doğrultusunda hareket edilmeli, fakat ne yazık ki bu yapılmıyor, soruna kişiler fikirlerle çözüm bulmak isteniyor" diye konuştu.

(rt/ck/dk)