Ayşe Hür: Fabrikasyon şehirler yaratılmaya çalışılıyor
09:03
JINHA
İSTANBUL- Geçmişteki İskan politikaları hakkında bilgi veren tarihçi Ayşe Hür, yeni dönem İskan politikaları ile ilgili, "Sur kolektif hafızada tarihi dokusuyla, bölge halkıyla önemli bir yer. Uzun süredir şehirlerin dışında inşa edilen TOKİ bloklarının da nüfus politikasının üzerinde etkisi var. TOKİ yoluyla Kürtlerin yaşadığı yerlerin değiştirilmeye çalışıldığını düşünüyorum. Yeni fabrikasyon şehirler yaratmaya çalışıyor" dedi.
Osmanlıdan günümüze bir devlet politikası olarak gelen Şark İskan Politikaları bugün 'Acele Kamulaştırma' adı altında uygulanmaya çalışılıyor. İskan politikalarının devlet ders kitaplarında övgü ile bahsedildiğini ancak bu politikaların suni bir toplum yaratmayı hedeflediğini belirten Tarihçi Ayşe Hür, "Türk devletinin bin yıllardır bu toprakları Türkleştirme ya da kendi söylemleri gibi 'Türk yapma' politikasını uyguluyor olduğunu gözönünde bulundurursak, bütün bu yoğun Türkleştirme politikalarına rağmen insanlar tamamen Türkleştirilemediler. Bunun sebebi insanların topraklara derinlemesine köklerini salmalarından kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz" diye belirtti.
'İlk çıkış Abdulhamit'e karşı olmuş'
'İttihat ve Terakki Cemiyeti İmparatorluğun dağılış döneminde devleti nasıl kurtarırız?' sorusuna yanıt olmak için örgütleniş bir hareket olduğunu belirten Ayşe, Türkçülük politikasını şöyle anlattı: "İlk çıkışı Abdulhamit'e karşı olmuş. Fakat sonrasında Abdulhamit'in ülkeyi kötü yönettiğini İslamcılık düşüncesinin artık işe yaramadığını görüyorlar. Türkçülük politikasını icat edip, geliştiriyorlar. Türk kimliğini ortaya çıkaracak yayınlarla diğer yandan nüfus politikalarıyla etnik toplumları karıştırarak asimile etmeye çalışıyorlar. 1914 yıllarında çeşitli girişimlerle Kürt nüfusunun yoğun olduğu yerlerden Kürtleri alıp Orta Anadolu'da Türklerin çoğunlukta olduğu yerlere yüzde 5'i aşmamak kaydıyla serpiştiriyorlar. Bunları aynı zamanda diğer etnik toplumlara da uyguluyorlar."
'Ziya Gökalp'in araştırmalarından sonra…'
Ayşe, Türkçülük akımının ideologlarından Ziya Gökalp'in araştırmalarından sonra Osmanlı hükümetlerinde içişlerinden sorumlu bakanlık anlamına gelen Dahiliye Nezaretinin toplumsal formlar için, "Vilayet dâhilindeki yerli Türklerin miktarı nedir ve bunlar hangi mahallelerde otuyorlar? Bulundukları mahallelerde Arap veya Kürtlere göre çoğunluktalar mı azınlıktalar mı? Bu bölgelerde asimile olmuş haneler, zümreler var mıdır? Bu ailelerin çocukları okumuş mudur? Okumamış mıdır? Türklerin yoğun olduğu mahallelere Kürt mültecilerin sevkinin uygun olup olmadığına dair bilgi var mı?" şeklinde sorular sorduğuna dikkat çekti. Bu soruların Türk nüfusunu güçlendirmek adına sorulduğunu söyleyen Ayşe, "Türk nüfusunun kuvvetlendirilmesi işin bir yüzü. Bir diğer yüzü ise toplumu oluşturan diğer unsurları bu yapılarda eriterek asimile etmek. Bu politika Cumhuriyet Dönemine de aynen geçiyor. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yine aynı amaçla Ziya Gökalp'ten rapor isteniyor. Ve başka başka benzer raporlardan da faydalanıyorlar" ifadelerinde bulundu.
Şark Islahat Raporu: Kürtlerin asimile edilmesi lazım
Ayşe, örnek olarak 1925 ve 1926 yılında hazırlanan raporlarda geçen şu ifadeleri gösterdi: "Elinizde kalan Türkiye arazisinde aynı ırktan ve yetkide olan 2 ırkın bir arada bulunması imkansız görülmektedir. Memlekette Türk nüfusun hakimiyetini arttırmamız gerekir. Bunun için Türklerin az oldukları alanlara Türkleri yerleştirmemiz lazım. Erzurum Hınıs, Muş, Karakilise, Bitlis, Van, Erciş, Elaziz, Malatya, Palu, Siirt, Garzan, Urfa, Siverek, Mardin, Midyat diye devam ediyor. 1925 Şark Islahat Raporu'nda 'Fırat nehrinin batısı ve Beyazıt, Hınıs, Kemah hattının güneyi ve doğusunda bulunan Kürt köylerine Türklerin yerleştirilmesi ve Kürtlerin asimile edilmesi lazım' deniliyor. Hakkari'ye özel bir uygulama yapılmasının gerekliliğinden Kürtlerin başeğmezlerinin buralarda fazla olmasından dolayı buralara daha çok Türk yerleştirilmesinin gerekliliğinden bahsediyor. Bu Türkler Ermeniler'in sürüldüğü yerlere yerleştirilsin. Ermenilerin malları mülkleri bu Türk ailelere devredilsin, Kürtlerin de saldırısını önlemek için oralara askerler yerleştirilsin şeklinde kararlar alınarak politikalar uygulanıyor."
'YİBO'larda okutulmasıyla…'
"Buna dair o kadar çok örnek var ki. 1935'te İnönü'nün raporu, 1936'da Celal Bayer'in raporu, hepsinin içerisinde sürekli bu nüfus politikalarına dair atıflar var" diyen Ayşe, "Abdulhalik Renda Avni Doğan'a yazdığı bilgilerde 'En önemli sınır hattı üzerindeki yerlere Türkleri yerleştirip oralarda Türk köyleri kurmak gerekiyor. Türk olup da Kürtleşen bölgelerde Türklüğü iyi tanıtmak ve Türkçe'yi hakim kılmak . Kürt bölgeleri için de Arapça konuşan ve erkekleri Kürtçe bilen Siirt, Midyat, Savur gibi bölgelerdeki okullara ve özellikle kız okullarına önem vermek. Kızların bu okullara gönderilmesi için politikalar uygulamak. Dersim vilayetinde yatılı bölge okullarına (YBO) göndermek.' Burada özellikle kız çocukların YİBO'larda okutulmasıyla toplumların çabuk asimile olacağına inanılıyor" diye konuştu.
'Kürt halkı asimile olmadı'
Bunun yanı sıra 1935'lerde Genel Kurmay Raporu, 1944 ve 1950'lerdeki raporlar ile iskan politikalarının devam ettiğini belirten Ayşe, "Kürt halkı ve Kürt kadınların direnç göstererek asimile olmadı. Anadili, geleneği, göreneği Kürt kadınları kültürel miras olarak taşıdılar" dedi. Son dönemde ise bu raporların güncelleştirerek ülkenin bütün bölgelerini tehdit eden bir nüfus değişimine dönüştüğünü söyleyen Ayşe, "Suriye'deki savaş sonrasında hükümet Suriye'den gelen Arap kökenli göçmenleri Kürtlerin yaşadığı yerlere yerleştirmeye çalışıyor ve hatta Alevi köylerinin yanına Sunni Arap kampları kuruyor. Yeni fabrikasyon şehirler yaratmaya çalışıyor. Ne kadar matematiksel hesaplar yapılmış bilemiyorum ama rahatsız edici birçok örnek yaşandı" diye konuştu.
'TOKİ bloklarının da nüfus politikasının üzerinde etkisi var'
Bu politikalar doğrultusunda Diyarbakır'ın tarihi Sur Mahallesi'nde acele kamulaştırma yoluyla mahallenin devletin veya onunla irtibat halindeki kişilerin ellerine geçme tehlikesi yaşadığını söyleyen Ayşe, "Bu da planlanmış bir şey miydi diye insan şüphelenmiyor değil. Çünkü çok hızlı bir şekilde kamulaştırma uygulandı, itiraz etme olanağı bile tanınmadı. Sur kollektif hafızada, tarihi dokusuyla, bölge halkıyla önemli bir yer. Uzun süredir şehirlerin dışında inşa edilen TOKİ bloklarının da nüfus politikasının üzerinde etkisi var. TOKİ yoluyla Kürtlerin yaşadığı yerlerin değiştirilmeye çalışıldığını düşünüyorum. Mimari değişiklikler her zaman toplumların değerlerini, sosyalliklerini, yaşamlarını değiştirir" dedi.
'Sorunlar barışçıl bir ortamda çözümlenir'
İstatistiklerin 3 milyona yakın Kürt'ün yerinden edildiğine dair veriler gösterdiğini ifade eden Ayşe sözlerini şöyle sonlandırdı: "2000'li yıllarda köye dönüş projesi bu sefer uygulanmak istendi fakat, hala Kürtlerin yerinden edilme politikalarına maruz kaldığını görüyoruz. Hala Kürt coğrafyasında en son bu dönemde yaşanan tahribat kadar büyük tahribat olmadı. Cizre'de, Nusaybin'de, Sur'da, İdil'de yaşananlar bütün bir tarihin üzerine neredeyse örtü çekecek kadar önemli. Umarım tekrar müzakere masasına oturulur, barışçıl bir ortamda bütün sorunlar ele alınarak çözümlenir."
(öç/ck/mg)