Cadı avlarından modern tıbba unutturulmak istenilen kadın bilgeliği
09:15
Ceren Karlıdağ/ JINHA
İSTANBUL- Ninhursag'dan Kibele'ye, Demeter'den İstar'a pek çok isimde ve özellikte olan şifacı tanrıça kadınlar, beş bin yıllık erkek egemen sistem içerisinde unutturulmaya çalışıldı. Tıbbi bilginin ilk tohumlarını atan kadınların, bugün 'şifacı erkek' tarafından jinekoloji kavramına sıkıştırıldığını belirten Dr. Selma Güngör, cadı avlarının devam eden süreçte bilgeliğin ve bilginin tekelleştiğini söyledi.
Tarihin kaydettiği ilk sağlıkçı, doğum-şifa-ölümsüzlük gücü olduğuna inanılan Tanrıça Ninhursag'ın yakın ilişki kurduğu yılanlar binlerce yıldır sağlık-tıp alanının sembolü. Jineolojiye Giriş kitabında, "Çok az kişi o asayı yaratan ve tutan ilk elin bir kadın eli olduğunu hatırlayacaktır" denilerek, cadı avlarında yakılan ve tanrıçalık kavramından uzaklaştırılan kadınların şifacı kadınlar olduğu vurgulanır. Binlerce yıl boyunca kadınların bilime özellikle de sağlık bilimine sunduğu katkıların neden unutturulmak istendiğini ve modern tıbbın kadın sağlığına yönelik eksik yaklaşımını Dr. Selma Güngör ile konuştuk.
'Tıp bu dünyadaki en sağlam tekeli oluşturdu'
Modern tıbbın sağlıkla ilgili işleri bir hizmet birimi haline getirerek metalaşan alanlara dönüştürdüğü söyleyen Selma, tıbbın tekelleşerek ilk şifacı kadınların bu alandan uzaklaştırılma sürecini şöyle anlatıyor: "Kadınlar insanlığın varoluşundan beri evde hasta bakıyorlar ama bu tıbbi bir uygulama sayılmıyor. Hastanede hasta bakımı ise bir meslek ücretiyle çalışıyorsunuz ve tıbbın içinde oluyorsunuz. Aynı şekilde hastanelerde temizlik yapan kadınlar, yaptıkları temizlikle binlerce yıldır sağlığı koruyor, ama tıbbi kabul edilmiyor. Tıbbi eğitim tekelci bir eğitim türü. Tıp bu dünyadaki en sağlam tekeli oluşturdu. İnsanlığın bugüne kadar sağlığa ilişkin birikimini toplama ve yeniden üretmeye ilişkin bir tekel var. Sağlık işinden kendi koyduğu kurallardaki bir eğitimi almayanların bu işin dışında bırakılmasını sağlıyor; var olan sisteme dâhil olmasını engelliyor, ayrıca itibarsızlaştırarak var olmasını da engelliyor. Sonra bir bakıyoruz bu dışlanmış bilgi ve uygulamalar tıbba dâhil edilmiş ve bilimsel bilgi olmuş. Kadınların şifa uygulamaları da bu yolla tekel bilgisine referans verilmeden dâhil edilmiştir. Tüm insanlığın deneyimi üzerine oturan tıp ve diğer bilimlere katkıların kimler tarafından yapıldığını gizlemişlerdir. Çünkü ancak böyle tekel ve egemenlik korunabilir."
'Hippokrates oluşturduğu yeminle mesleği kadına yasakladı'
Bu tekelleşmenin önce kadının dışlanması ile oluştuğunu söyleyen Selma, "Daha eski zamanlarda ve Antik çağda pek çok şifacı kadın vardı. Bunun yansımasını şifa veren kadın tanrıçalarda görebiliriz. Bir zanaat olarak iyileştirme sanatı ailenin işiydi ve sanatkâr bu işin icrasını çocuklarına bırakırdı. Asklepios bir hekim tanrıydı ve kurduğu hastaneyi ve hekimlik becerilerini kızı Hygieia ve oğluna bırakmıştı. Kadınların bütün zanaatlardan dışlandıkları dönemde şifacılıktan da dışlandılar. Cadılar ve cadı avını öncelikle sağlık bilgisinin tekelleşmesi açısından değerlendirmek gerekli. Yüzbinlere kadının yakılması, kadının şifa bilgisinin çok yaygın olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla cadı avı yalnızca şifa bilgisinin erkeklerin tekeline geçmesini değil, tüm halktan meslek erbabı bir azınlığın eline geçmesini de sağlıyor. Yani bilgelik, bilge olmak için gereken bilgi çok yaygınken, tekelleşiyor ve bilgelik bir azınlığın vasfı haline geliyor. Modern tıbbın kurucusu-babası sayılan Hippokrates oluşturduğu yeminle bu mesleğin kadınlara yasaklanmasının yasasını oluşturdu" dedi.
'Ebelik aşağı bir statü olarak kadına bırakıldı'
Bin bin beş yüz yıl boyunca kadınların resmen hekimlik yapamadıklarını ya da cinsiyetlerini gizleyerek yada gizlice şifa dağıtmaya çalıştıklarını belirten Selma," Gizlice yapmaları daha çok kadın hastalıklarıyla ilgilenmelerine ve bu alanda bilgi biriktirmelerine yol açtı. Buda ebelik gibi bir uzmanlığa yol açtı. Ebelik hekimlerden daha aşağı bir statü kabul edilerek kadınlara bırakıldı. Kadınların modern tıbba dahil edilmesiyse modern toplumun meslek erbabı olarak daha çok hekime ihtiyaç duyması ile ortaya çıktı. Kadınların mücadelesiyle, prestijli ve gelir getirisi yüksek meslekler daha alt sınıftan erkeklerle paylaşılmak yerine kadınlarla paylaşıldı. Kadınların hekim olmak üzere tıp okullarına alınmaları böyle ortaya çıktı. Bugün hekimlerin yaklaşık olarak üçte birini kadınlar oluşturuyor. Ancak bakıcılığın bir uzantısı olarak gelişen hemşirelik yakın zamanlara kadar yalnızca kadın mesleğiydi" şeklinde konuştu.
Şifacı erkeğin kadına bakışı: Jinekoloji
Kadın sağlığı dendiğindeyse ise akla yalnızca kadın cinsiyet organlarının hastalığı ve üreme sağlığı yani jinekoloji geldiğini söyleyen Selma, bu kavramı 'şifacı erkeğin' kadına bakışı olarak yorumladı. "Bugün kadın sağlığı dendiğinde de bu gelenek sürdürülmekte ve yalnızca cinsiyet organlarının ve üremenin sağlığı ile ilgilenilmektedir" diyen Selma, "Erkekler kadınları bu dünyada başka biçimde göremediği için kadınların yaşamlarından ve çalışma yaşamından kaynaklanan hastalıkları bilinmez. Kadınların çoğunda başlarda, bel, diz el ayak bileği ve omuzlarda olmak üzere iskelet sistemi rahatsızlıkları vardır ve nedeni ev işleridir, ama bu hastalıklar kadınların değil de erkeklerin hastalıkları olarak bilinir. Örneğin menüsküs problemlerini futbolcu hastalığı olarak biliriz, oysa kadınların hastalığıdır, çömelerek çalışmak ve diz üstünde çalışmaktan kaynaklanır. Toplumsal cinsiyete göre oluşmuş iş bölümü, mekânlar ve hayatlar kadınların ve erkeklerin sağlığını daha farklı etkilemekle birlikte ancak erkeklerinkini bilmekteyiz. Çünkü dünya zenginliğinin yüzde doksanı erkeklerdedir ve tıbbi hizmeti onlar satın almaktadır. Bu nedenle genel tıp erkeklerin ihtiyaçlarına ve hastalıklarına göre şekillenmiş, erkekleri referans alarak oluşturulmuştur. Kadınlar, erkekler için oluşturulmuş bu bilgiden çıkarsamalar yapılarak yararlanabilmektedir" dedi.
'Jineoloji geçmiş bilgileri referans alıyor'
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın "Kadın etrafında geliştirilecek bilim, doğru sosyolojiye atılmış ilk adımdır" söylemi ve önerisi ile Kürt kadınları tarafından geliştirilen ve kadınlardan çalınarak tekelleştirilen bilgiyi tekrar kadın etrafında toplumsallaştırmaya çalışan jineoloji kavramını da değerlendiren Selma, "Jineolojinin yapmak istediğini kadınların geçmiş bilgeliğini referanslarıyla bir kadınlık oluşturmak olarak anlıyorum. Kadın hareketi kadının bugünkü durumunu ele alır ve sonra bunların çözüldüğü bir gelecek için mücadele eder. Çözüm olarak referans alınan da genel olarak egemenlerin sahip olduğu şeydir. Yani erkeklerin sahip oldukları, egemen ulusun sahip olduğu ya da egemen sınıfın sahip olduğu şeylere sahip olduğumuz bir eşitlik talebi var. Jineoloji ise yöntemleri ile yalnızca bugünü anlamamızı sağlamıyor, geçmişte neler kaybettiğimizi ortaya koymaya çalışarak, kaybedilmiş olduğu için değersizleştirilmiş olanı tekrar ele alarak bugün bizim için yeni bir olanak, bir amaç haline gelip gelmeyeceğini sorgulamamızı sağlıyor. Özgürlüğü egemen paradigmanın dışında yaratabilme olanağını sağlayabilmemiz için bir potansiyel yaratıyor" şeklinde sözlerini sonlandırdı.
(mg)