'Akademinin direniyor olması büyük bir korku yarattı'
10:00
Duygu Erol-Habibe Eren/JINHA
ANKARA - "Bu suça ortak olmayacağız" diyerek barış bildirisine imza atan akademisyen Latife Akyüz, imzadan sonra hedef gösterildi ve Düzce'yi terk etmek zorunda kaldı. Düzce Üniversitesi tarafından görevinden uzaklaştırılan Latife, "Bu kıyımın ve katliamın durdurulması gerekiyordu. Biz ne söylenmesi gerekiyorsa onu söylüyorduk" dedi.
Kürdistan'da aylardır süren savaşın bitmesi ve müzakere masasına geri dönülmesi için bin 128 akademisyen, "Bu suça ortak olmayacağız" diyerek barış bildirisine attığı imzalardan sonra her yerde hedef gösterildi, linç edildi ve en son 4 akademisyen tutuklandı. Dün tutuklu akademisyenler tahliye edildi. Düzce Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Latife Akyüz ise üniversitedeki tek imzacıydı. Bildiriye attığı imzadan sonra linç saldırılarına maruz kaldı ve tehditlerden dolayı yaşadığı yer olan Düzce'yi terk etmek zorunda kaldı. 3 günde hayatının altüst olduğunu söyleyen Latife, neden barış bildirisine imzacı olduğunu ve bu süreçte neler yaşadıklarını JINHA'ya anlattı.
Ankara Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde lisansını tamamlayan Latife, yüksek lisans doktorasını ODTÜ'de yaptı. 2013 yılında Düzce Üniversitesi'nde görevine başlayan Latife 3 yıllık akademi sürecinin 8 ayını Belçika'da bir üniversitede misafir araştırma görevlisi olarak yaptı. Çalıştığı üniversitedeki tüm sürecin kendisi ile birlikte başladığını kaydeden Latife, 11 Ocak'ta bin 128 akademisyenin imza ile barış bildirisini Ankara ve İstanbul'da eş zamanlı olarak basına duyurulduğunu ifade etti.
'Bu kıyım ve katliamın durdurulması gerekiyordu'
Latife, "Bir savaş vardı. Ülkenin doğusu ve güneydoğusunda inanılmaz bir kıyım katliam var ve bu katliamın durdurulması, müzakere masasına geri dönülmesi, çocukların, kadınların, yaşlıların sokak ortasında öldürülmemesi için artık devletin harekete geçmesi gerekti ve bu savaşı durdurması gerekti" dedi.
'Bu savaşı durduracak olan devlet'
İmzacı olarak en çok, "Sadece devlete çağrı yapıyorsunuz bu şiddet iki taraflı" diye tepki aldıklarını kaydeden Latife, "Bizim muhatabımız devlet. Biz devlet memuruyuz. Akademide çalışıyoruz ve bu savaşı durduracak olan ve müzakere masasına dönecek olan gene devlet. Elbette ki devlete sesleneceğiz" şeklinde konuştu.
'Akademide bu kadar insan bu metne niye imza attı?'
"Bu metin dönemi ve koşulları okuduğumuzda çok sert geldi" diye konuşan Latife, "Şimdi akademide bu kadar insan bu metne niye imza attı? Biraz ona bakmak lazım. 7 Haziran'dan beridir her gün yükselen devlet şiddeti ile karşı karşıyaydık ve hiç bir platforma ve yerde söz söyleyemez hale gelmiştik. 'Ben kendi adıma ne yapıyorum burada?' diye sorgulamaya başlamıştım. Düşünün, Tahir Elçi öldürülüyor sokağın ortasında vuruluyor ve ben sınav kağıtlarını okumaya çalışıyorum. Bu hepimiz için şizofrenik bir durum aslında. Nefes alamadığımızı hissediyorduk, hiç kimse nefes alamıyordu. Ve o metin karşımıza geldiğinde söylemek istediklerimizi ifade eden bir metindi" dedi.
'Korkup geri çekilmemiz amaçlanıyordu, tam tersi gerçekleşti'
İmzaların arkasında durduklarını ve durmaya da devam edeceklerini vurgulayan Latife şöyle konuştu: "Çünkü söylemek istediğimizi söyleyen bir metindi. Fakat karşılığı çok sert oldu. Açıklandıktan bir gün sonra Sultanahmet'te bombalı saldırı gerçekleşti. Cumhurbaşkanı bu konu ile ilgili konuşma yaparken iki dakika Sultanahmet ile ilgili konuştu. 12 dakika akademisyenlere bağırdı, aşağıladı. 'Karanlık güçler' olarak itham edilmek ve bu kadar sert bir tepkiyle karşılaşmış olmak belirli plan dahilindeydi. İnsanların korkup geri çekilmesi amaçlanıyordu. Ama olmadı tam tersi gerçekleşti."
'Akademinin direniyor olması büyük bir korku yarattı'
Akademinin gücüne ve bu konudaki tutumuna dayanamadıklarını belirten Latife, "Faşizm en çok okuyan yazan insandan korkar. Akademi genelde susar. Eğer onlar bir şey söylemişse ve bir şeye dahil olmuşsa artık korkmaları lazım. Bu saldırının nedeni birazda o. Çünkü akademide olan insanın kaybedecek çok şeyi var aslında. Statü olarak sana verilen haklar anlamında biraz daha özerk bir ortamdı. Dolayısıyla, kaybedilecek bölüm başkanlıkları ve görevler, akademik çalışmalar v.s.Bütün bunları elinin tersiyle itmek kolay bir şey değil. Akademinin bunu yapması ve direniyor olması daha büyük bir korku yarattı aslında" ifadelerini kullandı.
'Linç kampanyası programlanmıştı'
Düzce'de yaşanan linç gösterisinin programlanmış olduğuna vurgu yapan Latife, "Bunu nasıl anlıyoruz; ayın 12'sinde Cumhurbaşkanının akademisyenlere yönelik konuşmasının hemen ardından 1 saat bile geçmeden Düzce'de yerel gazete ve televizyonlarda resimlerimle birlikte, 'Düzce'de terörist, vatan haini' olarak gösterildim. Aynı gün içerisinde ülkü ocakları başkanı 'Düzce'yi PKK'den temizleyeceğiz' diye basın açıklaması yaptı. Arkasından sosyal medyada büyük bir linç kampanyası başladı ve bu kampanya giderek büyüyordu. Birçok yer ve kişiden tehditler geliyordu" dedi.
'Can güvenliğim olmadığı için terk etmek zorunda kaldım'
Düzce'den çıktığını söyleyen Latife, yoldayken web sitesi üzerinden okuldan uzaklaştırıldığını öğrendiğini söyledi. Latife, "Ertesi gün bütün gazetelerde çıkmıştım. Haberleri okurken televizyonda alt yazıda adım geçiyordu ve hakkımda yakalama kararı olduğunu öğrendim. Ofisim ve evim arandı. Düzce'ye gidip ifademi verdim savcıya ifademi verdikten sonra tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildim. Yurt dışı yasağıyla serbest bırakıldım" diyerek yaşadığı süreci anlattı.
'İmzacı akademisyenlerin evi basıldı, kapıları işaretlendi'
O süreçten itibaren Düzce'de kalma koşulunun kalmadığını belirten Latife, özellikle tek ya da iki imzacının olduğu küçük yerlerde baskının daha çok derinleştiğini, birçok akademisyenin evinin arandığını ve kapılarına kırmızı çarpılar atıldığını ifade etti. Üniversite yönetimlerinin akademik etikten uzak bir şekilde yaklaştığını kaydeden Latife, "38 arkadaşımız işini kaybetti. 30 kişi uzaklaştırma aldı. 500'ün üzerinde idari soruşturma devam ediyor. 7 kişi istifaya zorlandı. 1 kişi emekli edildi. Bu artarak devam ediyor. Akademiye saldırabilecekleri her alanda saldırılar devam ediyor" şeklinde konuştu.
'3 günde hayatım tamamen değişti'
Son olarak da yapabilecekleri en büyük hamlenin tutuklama olduğunu ve 4 akademisyenin bildiriye imza attığı için tutuklandığını ifade eden Latife, kendi açısından yaşadıklarını şöyle anlattı: "Benim için inanılmaz bir süreçti. 3 günde hayatım tamamen değişti. 2 buçuk yıl oldu Düzce'de yerleşik bir düzen oturtmuştum. Öğrencilerimi çok seviyorum, öğrencilerle birlikte bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Önümüzde öğrencilerle yapacağımız projeler vardı. Bir anda bütün bunlar elimden alınmış oldu. Evimi boşalttım, kedimi orada bırakmak zorunda kaldım. Elbette o metne karşı bazı kesimlerden bir tepki bekliyorduk ama bu kadarını da düşünmemiştik. Bu Türkiye'nin genel siyasi yapısını okumak ve oradan değerlendirmek gerekiyor."
'Çocuklar ölürken sınav kağıdı okumanın bir anlamı olmuyor'
İktidarın, 1 Kasım seçimlerinden sonra hiç bir yerde, bir sözün söylenmesini istemediklerini kaydeden Latife, "Bence o metin sert bir metin değildi. Biz ne söylenmesi gerekiyorsa onu söylüyorduk. Çocuklar ölürken sınav kağıdı okumanın çok fazla bir anlamı olmuyor. Dolayısıyla o sözü söylemek zorundaydık. Bütün bunlara rağmen geçmişe dönsek gene imzalardım o metni çünkü bizim açımızdan yapılacak şey oydu" diye konuştu.
'Kadınlar çok güzel direniyor.
Kadınların direngenliğine, ısrarına dayanamadıklarını ifade eden Latife şunları kaydetti: "Aslında 'Sen kadın halinle nasıl hala ısrar edebilirsin' var bu tepkinin ardında. Binlerce yıllık ataerkil zihniyet var arkasında ve kadınların gerçekten direnmesine dayanamıyorlar. Ama kadınlar çok güzel direniyor. Tutuklamalarla devlet 'Yaptığınız her şeyin böyle bir karşılığı var. Devlete kafa tutmaktan vazgeçin' mesajını veriyor. Ama kadınlara özel olarak bu baskıyı artırarak zihniyetlerini devam ettiriyorlar."
(sy)