Nazan Üstündağ: En iyi mücadele dayanışmayı büyütmekten geçiyor

17:12

JINHA

AMED - Kürt PEN ve Türkiye PEN tarafından düzenlenen Barış Konferansı'nda konuşan Sosyolog Nazan Üstündağ, Diyarbakır'da bunca yıkımın ve savaş ortamının içinde barış paneli yapmanın büyük bir irade istediğini belirterek, en iyi mücadelenin dayanışmayı büyütmekten geçtiğini söyledi.

Kürt PEN ve Türkiye PEN tarafından Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği (DESOB) binasında düzenlenen Barış Konferansı konuşmalarla devam etti. Konferansın ikinci oturumunda söz alan gazeteci Can Dündar, tutuklu bulunan gazeteci sayısına ve ülkede gazetecilik yapmanın zorluklarına dikkat çekti. Türkiye'de en fazla gazetecisi, radyosu, televizyonu olan kişinin Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan olduğunu belirten Can Dündar, "Kendimi Sur'da yaşayan bir yurttaşın yerine koyuyorum. Bu devlet dilini kullanan gazetelerden birini alıp okuduğumu düşünüyorum ki umarım okumuyorlardır. Okuduğumu düşünürsem okuduktan sonra bu ülkeye ve bu topluma olan inancımı yitiririm. Çünkü onun değil devletin yanlısı olan bir toplumu görür karşısında" dedi.

'Gazeteciliğin en önemli yanı devletten bağımsız olabilmektir'

"Bu gazeteler bazen tetikçilik yapıp devlet yerine vuruyor" diye sözlerine devam eden Can Dündar, "Medyanın bir tetikçilik görevlisi değil hükümetin topluma karşı yaptığı hataları ortaya çıkaran bir görev üstlenmesi gerektiği konusunda kendimizi sorumlu görüyoruz. Bu işi yapabilmenin en önemli yanı devletten bağımsız olabilmektir. Devlet derken sadece siyasi gücü değil sermaye gücünü de kast ediyorum. Biz bir yönden siyasi bir yönden de ekonomik baskı altındayız" ifadelerinde bulundu.

'Halk hala barış deme cesaretine sahip'

Can Dündar'ın ardından Sosyolog Nazan Üstündağ konuştu. Diyarbakır'da bunca yıkımın ve savaş ortamının içinde barış paneli yapmanın büyük bir irade istediğini söyleyen Nazan, "Halkların topraklarıyla, evleriyle, çocuklarıyla, eşleriyle, kadınların kendi benlikleriyle yabancılaştığı bir süreçten geçiyoruz. Böyle bir ortamda nasıl yeniden barış denir bilmiyorum ve bu gerçekten çok zor. Burada olan insanlar bunca yaşanmışlıklara rağmen nasıl ayakta duruyorlar? Gerçekten çok zor. Biz burada devletin gerçekleriyle ilgili o kadar zehirli bilgiler öğrendik ve tüm bunlara rağmen halk hala barış deme iradesine sahip. Türkiye'de bu yargısızlık devam ettiği sürece, JÖH ve PÖH'ler yargılanmadığı sürece gerçek bir barış ortamı sağlanamaz. Barış için önce zemin oluşturmaya çalıştık. İzleme heyetleri, inceleme heyetleri, barış heyetleri oluşturduk ve adımlar attık. Çözüm sürecinde atılan barış adımları dünyanın her yerinde masa konuları olmuştu. Herkes bu durumu gururla konuşuyordu ama şimdi ne oldu da bu noktaya döndük diye kendimize ve sorumlulara soruyoruz" ifadesinde bulundu.

'Akademisyen ve aydınlara sosyal ölüm dayatıldı'

Türkiye'de katledilen solcu kadınların vajinalarından kurşun çıktığını hatırlatan Nazan, son olarak şu ifadelerde bulundu: "Kadına dönük bu kadar vahşi ve akıl almaz saldırılar söz konusuydu. Ve biz bunların içinde daha güçlü durmayı ve barış için direnmeyi hedef edindik. Bunlardan dolayı da hedef haline getirildik ve bizi de susturmaya çalıştılar, çalışıyorlar. Barış isteyen akademisyenlere ve aydınlara sosyal ölüm dayatıldı. Bizi de bu şekilde yok etmeye çalışıyorlar. Bunun için de en iyi mücadele etik, ahlaklı ve dayanışmayı büyütmekten geçiyor."

'Teorik değil pratik adımlar atılmalı'

Panelin son konuşmacısı olan Prof. Dr. Jean Pierre Massias, "Ben BASK'lı biriyim ve orada küçük bir ulus var. Avrupa'da birçok dil konuşuluyorken BASK dili yasaklı bir dildi. Eğitim alabileceğimiz okullar yoktu ve kendi dilimiz asimile oluyordu. Kendi evlerimizde ailelerimiz tarafından dilimizle eğitim alabiliyorduk. Kürdistan'da yaşanılan savaş gibi olmasa da orada bir çatışma durumu söz konusuydu ve bizim de çok sayıda tutuklu gazetecimiz vardı. Ben barış kelimesi yerine pasifize kelimesini kullanıyorum. Bu ancak sakinleşmeyle dillendirilecek bir şey olabilir. Ateşkesi de yeniden inşa olarak ele alıyorum. Savaş esnasında evlerimiz, sokaklarımız, şehrimiz yok ediliyor, kadınlarımız, çocuklarımız tecavüze uğruyor ve bundan sonraki iyileşme sürecini de inşa süreci olarak ele alabiliriz. Bizlerin artık teoriyi geçip pratiksel adımlar atmamız gerekiyor. Savaştan sonra insanların yaşadığı acılar ve travmalar çok ağır oluyor. Bunları bir bütünen çözüme kavuşturmak gerekir ve bu yapılacaksa hep beraber yapılmalıdır. Herkes elini taşın altına koymalıdır" sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Konuşmaların ardından Barış Konferansı sona ererken yarın konuyla ilgili basın toplantısı düzenlenecek.

(ekip/mg)