Tutsak yakınları: Baskılar son bulana kadar mücadeleye devam
09:08
Beritan Canözer/JINHA
AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecridi ve siyasi tutsaklara dönük artan baskıları kınayan aileler, "Sanıyorlar ki tecrit olursa biz vazgeçeceğiz ama yok öyle bir şey. Önderliğin üzerindeki tecrit ve çocuklarımızın üzerindeki baskı son bulana kadar biz de dışarıda mücadelemize devam edeceğiz" dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan 2011 yılından bu yana avukatları, 5 Nisan 2015 tarihinden bu yana ise İmralı heyeti ile görüştürülmüyor. Bununla beraber özyönetim ilanlarının gerçekleştiği yerlerde ise askeri ve siyasi operasyonlarda tutuklanan ve yaşamını yitiren yüzlerce kişi oldu. Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve özyönetim ilanının gerçekleştiği yerlerde halka dönük saldırıların durdurulması talebiyle de siyasi tutsaklar, 5 Mart 2016 tarihinde süresiz-dönüşümlü açlık grevine başladı. Açlık grevinin başlaması ile beraber cezaevlerinde tutsaklar üzerindeki baskı arttı ve çok sayıda tutsak sürgün edildi. Sürgün esnasında tutsaklar askerler tarafından hem fiziksel hem de psikolojik şiddete uğrarken, sürgün edildikten sonra da günlerce ya hücrede tutuluyor ya da tutsaklara fiziksel şiddet uygulanıyor. Duruma tepki gösteren tutsak yakınları, tecrit ve baskıları kabul etmediklerini belirtti.
'İnadına barış diyeceğiz'
PKK Lideri Abdullah Öcalan başta olmak üzere tüm siyasi tutsaklar üzerindeki baskıları kınayan Ayla Kaya, yıllardır Kürt halkı üzerinde zulüm ve ölüm politikalarının yürütüldüğünü söyleyerek, "Biz sanki şimdi mi başladık zulüm görmeye? 40 yıldır Türkiye devleti bizi öldürüyor, köylerimizi yakıyor, evlerimizi yıkıyor, çocuklarımızı kaçırıp yok ediyorlar. Eğer önderlik olmasaydı bugün Kürt halkı kimlik ve dil mücadelesi veriyor olmayacaktı. Evet, o zamanlar da direniyordu bu halk, ama silahı yoktu, güçsüzdü, örgütsüzdü. Önderlik sayesinde örgütlendik ve kendimizi savunduk. Gözümüz açıldı, haklarımızı aramaya başladık, çocuklarımızın kemiklerini aramaya başladık, barış diye haykırmaya başladık. 40 yıldır her gün barış diyoruz ve onlar her gün bir çocuklarımızı öldürüyorlar ama yine de barış, inadına barış diyeceğiz" diye konuştu.
'Mücadeleyi biz de dışarıda devam ettireceğiz'
Ayla, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin insanlık dışı olduğunu ve bu tecritle Kürt halkını susturmayı hedeflediklerini belirterek, "Sanıyorlar ki tecrit olursa biz vazgeçeceğiz, önderlik vazgeçecek ama yok öyle bir şey. Biz daha çok bağlanıyoruz, daha çok bağırıyoruz. Daha kaç kişi ölecek, daha kaç ev yıkılacak? Çocuklarımızın uğruna öldüğü, tutuklandığı bu dava bizim de davamızdır. Önderliğin üzerindeki tecrit ve çocuklarımız üzerindeki baskı son bulana kadar biz de dışarıda mücadelemize devam edeceğiz. Mücadeleyi ve direnişi biz de dışarıda devam ettireceğiz. Çocuklarımızın sesini duyamıyoruz aylardır, bitsin artık bu işkenceler" diye konuştu.
'Çocuklarımızı hücreye atıyorlar'
Ayşe Çelik ise, Abdullah Öcalan'sız bir çözümün ve barışın olamayacağını söyleyerek, "Bu kaç aydır önderlikten haber alınamıyor. Kimse görüştürülmüyor. Şimdi çocuklarımıza da aynı şeyi yapıyorlar. Cezalar veriyorlar, telefonla konuşamıyoruz. Zaten açlık grevindeler diye sürekli sürgün ediliyorlar, darp ediliyorlar, hücrelere atılıyorlar. Halkları ölmesin diye, önderlik özgür kalsın diye açlık grevine girdiler, suç mu işlediler? Hem tecrit kalksın hem bu baskı ve zulüm dursun. Biz barış istiyoruz, çözüm masasına oturulsun istiyoruz ama önderin olmadığı bir masa da olmaz. Çözümün de barışın da mimarı odur. Onun olmadığı ne bir barış ne de bir çözüm olmaz. Herkes bunu iyi bilsin" diye belirtti.
'Herkes ses çıkarmalı tepkisini göstermeli'
Tüm halklara çağrıda bulunan Ayşe son olarak şu ifadelerde bulundu: "Burada sıkılan kurşun sadece Kürtlere sıkılmıyor; Türk ve Kürt halklarının kardeşliğine sıkılıyor. Herkes ona göre elini barış için taşın altına koysun. Bu savaşı da, tecridi de, baskıyı da, zulmü de beraber durduralım. Çocuklarımız tutsak, dört duvar arasında ve bu da yetmiyor aileleri ile görüştürülmüyorlar. Herkes bir ses çıkarsın buna, herkes tepkisini göstersin. Her savaşta ölen, zarar gören, çocuklarını kaybeden, evleri yıkılan biz oluyoruz. Günah keçisi değiliz biz. Biz de insanız, bu toprakların sahibiyiz ve herkes bunu artık görsün, duysun."
(ea/mg)