Çocuklarını kaybeden annelerin adalet arayışı devam ediyor

09:12

Habibe Eren / JINHA

ANKARA - Devletin sorumluluk ve yükümlülüklerini yerine getirmediğinden dolayı yaşamını yitiren çocukların aileleri adalet arayışlarına devam ediyor. Sorumluların yargılanmadığını ve devletin failleri koruduğunu vurgulayan anneler, "Devlet hep karşımızda oldu yanımızda değil" diyerek tepkisini dile getiriyor.

Devletin sorumluluk ve yükümlülüklerini yerine getiremediğindan dolayı yaşamını yitiren Yunus Eser, Emirhan Nas ve Efe Boz'un annesi adalet arayışlarına soluksuz devam ediyor. Kocaeli Karamürsel'deki işitme engelliler okulunda 2012 yılında elektrik akımına kapılarak yaşamını yitiren 13 yaşındaki Yunus Eser'in ölümüne ilişkin aradan 4 yıl geçmesine rağmen hiç bir gelişme yaşanmadı. Ailenin, açtığı tazminat davasında savunma yapan Kredi ve Yurtlar Kurumu, bilirkişi raporuna rağmen elektrik güvenliğinin sağlandığını öne sürerken, Milli Eğitim Bakanlığı, okul müdürünün elektrik kaçağını fark etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu bildirdi. Milli Eğitim Müdürlüğü ise sorumluların gerekli dikkat ve özeni gösterdiğini savunurken, Yunus'un ölmese bile yaşı ve özel durumundan dolayı ailesine maddi ve manevi katkıda bulunamayacağını belirterek, tazminatın reddini istedi.

'Bu davanın peşini bırakmayacağız'

Annesi Hanife Eser yaşadıkları süreci anlatarak, davanın peşini bırakmayacaklarını belirtti. "Bu suçluların ve ihmali olanların ceza almalarını istiyorum. Bize işitme engelli olduğundan o okulu önerdiler. İşte kayıta gittiğimizde bu okulun Yunus için daha iyi olduğunu, eğer devlet okuluna giderse hiç bir işe giremeyeceğini söylemişti. Bizde iyi bir eğitim alması için oraya erdik bilseydik ama vermezdik" dedi.

'Devlet sorumluluğunu üstlenmiyor'

Sorumluların bilirkişi raporunda Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) müdürü ile elektrik teknisyeni olduğunu söyleyen Hanife, "Biz sadece onların okul yönetiminin de sorumlu olduğunu biliyoruz. Okul yönetimi bilir kişi raporlarını kabul etmiyor. Okul'da KYK'nın suçlu olduğunu söylüyor. Suçlular belli, kamera kayıtları, tutanaklar var. Bir sürü delil var ama bunlar dikkate alınmıyor. Niye bunlar dikkate alınmıyor. Devlet sorumluluğunu üstlenmiyor. Her yerden ölüm haberleri alıyoruz. Sürekli bu acıyla yaşıyoruz çok zor. Zaten artık biz başka çocuklar ölmesin diye bu mücadelenin peşindeyiz. Başka aileler ağlamasın.Çocuklar niye ölsün" şeklinde konuştu.

Trabzon Bahçecik E Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu'nda 24 gün tutuklu kalan 14 yaşındaki Emirhan Nas, koğuşta gördüğü şiddet nedeniyle, intihara sürüklendi. Ailesine ise ertesi gün haber verildi. Emirhan'ın annesi Semra Omak (36), oğlunu ölüme götüren süreci ve yaşadıklarını anlattı.

'Açık görüşüne gittiğimde 'Anne ne olur beni buradan al' diyordu'

"Bahçecik cezaevinde kalıyordu. Polisler parmak izini almaya geldiler sonra tutukladılar. Cezaevine iki defa açık görüş yaptılar o zaman gittim. Çocuğum,' Anne ne olur beni buradan al dedi. Neden dedim burada kötü şeyler yaşıyorum dedi. Hem arkadaşlarından hem gardiyanlardan şiddete maruz kalıyordu.' İşte bana sürekli tuvalet ve bulaşık yıkatıyorlar' dedi. Anne ne olur beni buradan çıkarın dedi. Tamam Emirhan dedim bir ay sonra mahkeme olacak zaten dedim. Yanına gittiğimde anne kollarım ve omuzlarım ağrıyor dedi. Gardiyanlar bizi her gün dövüyorlar dedi.Kiloluydu oğlum baktım çok zayıflamış" diye oğlunun yaşadığı zorlu süreci anlatan Semra, Cezaevi yönetiminin oğlunun ölümünden bir gün sonra kendilerine haber verdiklerini söyledi.

'Ben bunalıyorum, boğuluyorum beni kurtarın' diye not yazmış'

Telefonda 'çocuğun vefat etti ' gelin dediklerini söyleyen Semra, "Emirhan cırpınırken hastane hastane gezdiriyorlar. Beyin ölümü gerçekleşince bizi arıyorlar" dedi. Otopsi raporlarını görmek ve oğlunun durumu ile ilgili bilgi almak istediği için savcıya gittiğini ifade eden Semra savcının kendisine hiç bir şekilde bilgi vermediğini kaydetti. Cezaevinde kamera sisteminin olduğunu fakat izlenilmediğini belirten Semra, "Çocuğum ipi kesiyor 3 defa boğazına bağlayıp çıkarıyor nasıl olur da kimse görmez" dedi. Emirhan'ın intihar etmeden iki üç gün önce "Ben bunalıyorum, boğuluyorum ne olur beni kurtarın" diye not yazdığını gardiyanların ise nota bakıp gülüp geçtiğini söyleyen Semra, "Psikolojik sorunu olduğunu bildikleri halde söyledikleri neden hiç bir şekilde dikkate alınmamış" diye konuştu.

'Çocuğumuzu sağlam teslim ettik ölü aldık'

"Benim için yandı başkalarının içi yanmasın. O yaştaki çocukların cezaevlerinde ne işi var. Emirhan öldüğünden beri ilaçlarla yaşama tutunabiliyorum" diye konuşan Semra,devletin bu gibi yerleri hiç bir şekilde denetip kontrol etmediğini belirtti. Orada intihar ettikten sonrada kimsenin müdahale etmediğini vurgulayan Semra, "Arkadaşları da şaka yaptığını zannediyor. Çocuklar orada şişe kırıp ipi kesmeye çalışmışlar. İlk müdahaleyi orada çocuklar yapmış o sürece kadar yetkililer nerede?. Aradan çok uzun süre geçiyor sonra geliyorlar. Sonuna kadar şikayetçiyim. Ben açık görüşe girdiğimde iğneden ipliğe kadar aranarak geçtim. Dışarıda bu kadar güvenlik önlemi alıyorlarsa içeride neden yok. Sağlam teslim ettik ölü aldık çocuğumuzu" şeklinde konuştu.

Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulu tuvaletinde 4 yıl önce lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz'un ölümünün üzerinden 4 yıl geçti. Sorumluların 'taksirden' yargılandığını belirten anne Nurdan Boz, suçlu ve sorumluların hala görevde olduğunu belirtti.

'Efe tuvaletten 22 dakika gelmiyor merak edip kimse bakmıyor'

Okul müdürünün memurluktan alınmamak için emekliliğini istediğini ifade eden Nurdan, 75 çocuğun olduğu anaokulunda okulu müdürünün kendi inisiyatifiyle hiç bir yasal izin almadan okulu düzenlediğini belirtti. Nurdan, "Efe'yi emanet ettiğimiz öğretmenden, Efe izin alıyor tuvalete gitmek için, öğretmen yardımcı öğretmene teslim etmiyor. 22 dakika gelmiyor merak edip kimse bakmıyor ihmaller zincirleme olarak ilerliyor. Efe artık aramızda değil" şeklinde konuştu.

'Devlet hep karşımızda oldu yanımızda değil'

"Efe'yi kaybettikten sonraki süreçte devlet hep karşımızda oldu yanımızda değil" diyen Nurdan, "Biz Efe'nin tamamen müessif bir kaza sonucu ölmediğini, oğlumuzun ihmal ve tedbirsizlik sonucu yaşamını yitirdiğini anlatabilmek için çok mücadele ettik. Ben 117 bin imza topladım sokaklarda. Eşim o imzaları meclise getirmek için ve çocuk ölümlerine dikkat çekebilmek için İstanbul'dan evimizin önünden Ankara'ya yürüdü" dedi.

'Devlet sorumluklarının hala bilincinde değil'

Beş yıldır devam eden yargı sürecinde çok mücadele ettiklerini ama halen okullarda denetimsizlik ve tedbirsizliklerden dolayı çocukların ölmeye devam ettiğini belirten," Bizim yargı sürecimiz halen bitmedi. Halen suçlu ve sorumlular hiç bir ceza almadı ve hayatlarına kaldıkları yerden den kalmaya devam ediyor bizim için bu sıkıntılı süreç bitmedi devlet onları görevden almadığı için yaşamlarına kaldıkları yerden devam ediyor. İçimizde inanılmaz bir acı var. Biz nasıl emanet ettiysek bilmeden birileri daha emanet etmeye devam ediyor. Devlet sorumluluklarının hala bilicinde değil" diye konuştu.

'Çocukların görebildiği renkleri yönetenler görseydi çocuklar ölmeyecekti'

Devletin çocukların yaşam hakkını ihlal ettiğini, hükümlülüklerini yerine getirmediği için ise çocukların hayatını kaybettiğine değinen Nurdan konuşmasına şöyle devam etti: "23 Nisan geldi geçti keşke çocukların her günü bayram sevincinde geçseydi ve çocukların görebildiği tüm renkleri bu yönetenler görseydi de bu çocukların başına bunlar gelmeseydi. Devlet sorumluluklarını yerine getirmeyi bir tarafa bırakın devlet kendi bünyesinde barındırdığı suçlu ve sorumluları koruma altına alıyor. Ben oğlum öldükten sonra sorumlular cezalansın diye bir yas süreci asla yaşamadım. 'Çünkü devlet dedi ki onlar benim,ben onları koruma altına alıyorum. Hatta yargılanamazlar dedi.'4 yıl süren bir adalet savaşımız oldu halen bitmedi. Çocuklarımız öldükten sonra devlet bizim karşımızda olmasın. Devlet gerçekten artık dersine çalışsın istiyoruz."

(dk)