‘Gerçekleri yazmaya devam edeceğiz’

09:06

Beritan Canözer/JINHA

AMED – ‘Görmeyen’ medyaya karşı Kürdistan’daki savaş gerçekliğini haberleriyle Türkiye dünyaya ulaştıran DİHA muhabirleri maruz kaldıkları baskılara karşı “Gerçekleri yazmaya devam edeceğiz” diyor.

Taybet İnan’ın cenazesinin 7 gün sokakta bekletilmesini, Cemile’nin bedeninin buzdolabına saklanmasını, Miray bebeğin ölümünü ‘görmeyen’ medyaya karşı Kürdistan’daki savaş gerçekliğini kamuoyuna duyuran Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabirleri tutuklama, tehdit, baskı, işkence ile karşı karşıya. “Gerçeklerden taviz verilmez” sloganıyla kurulduğu günden bugüne, Kürdistan ve Türkiye’den okuyucularına, abonelerine ulaşan DİHA yaptığı haberlerle gündem belirleyen bir ajans olarak yerini aldı. Mesleğinin gerektirdiği gibi gece gündüz alanlarda koşturan DİHA muhabirleri ajansın kurulduğu 2012’den günden bu yana sayısız hak ihlaline maruz kaldı. Gözaltı, cezaevi, darp, işkence, tehdit özellikle Kürdistan’da çalışan gazetecilerin her gün yanına aldığı fotoğraf makinesi gibi hayatından eksik olmadı. Pozantı Cezaevi’nde çocuklara cinsel istismar, Roboski katliamı, DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları, DAİŞ çetelerinin Türkiye ile ilişkisi gibi gündem yaratan ve görüntüleriyle haberlerini destekleyen DİHA, medyanın ‘görmediği’ haberleri halka ulaştırmada en önemli yerlerden birine sahip oldu.

35 kez sansürlendi 9 muhabir tutuklandı

AKP’nin devreye koyduğu savaş konseptiyle birlikte baskılar kendisini daha fazla göstermeye başlarken, 24 Temmuz 2015’de Medya Savunma alanlarına yönelik bombardımanın ardından DİHA Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından 35 kez sansürlendi. Özyönetim alanlarında muhabirler ölümle tehdit edildi, defalarca kez gözaltına alındı. Son olarak dün Antep’de bombalı saldırı ilk kez geçe DİHA muhabiri Mehmet Hakkı Yılmaz gözaltına alındı. TEM’e götürülen Mehmet’ten uzun süre haber alınamadı. Silopi’de soykırım saldırılarını haberleştiren Nedim Oruç’ta işkenceyle gözaltına alınmış ve meslektaşlarının oluşturduğu baskıyla kendisinden haber alınmıştı. Yüksekova’da görev yapan Nedim Türfent sosyal medyada ölümle tehdit edildi. Devlet güçlerinin evleri yakıp yıktığı Nusaybin’nden haber geçen Meltem Oktay ve Bilal Güldem “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanırken, DİHA’nın toplamda 9 muhabiri tutuklu bulunuyor.

İlk saldırı siteyi kapatmakla başladı

Diyarbakır Bölge Şefi Dicle Müftüoğlu, gazetecilerin çatışma ve katliamların, insan hakkı ihlallerini en fazla yaşandığı dönemde baskılara maruz kaldığını belirterek şu değerlendirmede bulundu: “Özgür basın çalışanları Kürdistan’da yaşananları dünyaya aktarıyor. Muhabirlerimiz burada yaşananları duyurmaya çalıştı. Zaten sahada birebir çalışan muhabirler olduğundan kaynaklı direkt onlara dönük bir saldırı gerçekleşti. Silvan'da muhabirimizin kafasına silah dayanmasıyla başlayan ve Nusaybin'de muhabirlerimizin kıyafetlerine el konularak gözaltına alınmasıyla devam eden bir baskı söz konusu. Eğer Erdoğan'ın ve devletin istediği gibi bir gazetecilik yapmıyorsanız, başınıza silah da dayanır, kafanız da kesilir mesajları verildi. Bugün en çok karşılaştığımız şey tutuklama furyası diyebiliriz. Neredeyse haftada iki muhabirimiz tutuklanıyor. Bu şekilde susturmaya ve yıldırmaya çalışıyorlar. Gerçekleri bu şekilde gizleyebileceklerini düşünüyorlar."

'Haberler tutuklanma gerekçesi gösteriliyor'

Muhabirlerin tutuklanma gerekçelerinin yaptığı haberler olduğunu ifade eden Dicle, "Bir muhabirin yapması gereken şey haber yapmaktır. ‘Zırhlı araç muhabirliği’ yapmayan gazeteciler “örgüt üyesi’ ya da ‘örgüt propagandası' iddialarıyla tutuklanıyor. Arkadaşlarımızın tek yapmaya çalıştıkları savaş gerçekliğini, halkın yaşadığı mağdurluğu, savaş suçlarını dünyaya duyurabilmekti ve biz de onların bıraktığı yerden bu mücadeleyi büyüteceğiz" dedi.

'Bir arkadaşımız yaşamını yitirdi'

Alanda çalışan ve özellikle kuşatmaların başlamasıyla gördükleri baskıları anlatan Şerife Oruç da özgür basın çalışanlarının Kürdistan gerçekleri aktarmayı sorumluluk olarak gördüklerini söyledi. Yaşanan hak ihlallerinin haber değeri olduğunu hatırlatan Şerife, “Özellikle savaş süreçlerinde yaşananları kamuoyuna ulaştırmamamız için hedef alınıyoruz. Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de ve Gever'de çok sayıda arkadaşımız tutuklandı, Cizre'de bir meslektaşımız vahşet bodrumunda yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirmeden önce bile haber yapmak için uğraşıyordu. Özgür basın çalışanları böyle bir geleneğe sahipler" diye konuştu.

'Mücadelemizi büyüteceğiz'

Muhabirler ve özgür basın çalışanları olarak hem basın şehidi olan meslektaşlarının hem de tutuklu bulunan meslektaşlarının izinden gideceklerini belirten Şerife, "Biz Apê Musa'nın küçük generalleri olarak Gurbetelli'nin kalemini yerde bırakmayacağımızı ve gerçekleri yazmaya devam edeceğimizi belirtiyoruz” dedi.

Şerife maruz kaldıkları baskı karşısında uluslararası basın örgütlerini de dayanışmaya çağırdı.

(be/gc)