'Bu günleri asla mağdur edebiyatıyla anlatmayın!'
09:58
JINHA
MÊRDIN - "Bir kahramanlık destanıdır Nusaybin" diyen direnişçilerin toprağı Nusaybin'de tarih yazılmaya devam ediyor. Ölümsüzleşenlerin vasiyetinde, "Bu günleri asla mağdur edebiyatıyla anlatmayın, mağdur tarih yazmaz oysa biz tarih yazıyoruz" dedikleri gibi Nusaybin'in kalbi direnişle atmaya devam ediyor.
Özyönetim alanlarından Mardin'in Nusaybin ilçesinde yürütülen en ağır soykırım saldırılarına rağmen direniş devam ediyor. Temmuz 2015'ten bu yana direnişin sürdüğü ilçede bu güne kadar ilan edilen 7 sokağa çıkma yasağına rağmen direniş, ilk günkü kararlılıkla ilerliyor. Son yasakla beraber katliam planlarının daha da ağırlaştırıldığı ilçede Abdulkadirpaşa, Fırat, Dicle, Zeynelabidin, Kışla ve Yenişehir mahallelerini kuşatma altına alan devlet güçlerine karşı YPS ve YPS-JIN üyelerinin eylemleri sürüyor. Orgeneralinden binbaşına kadar birçok üst düzey askeri yetkilinin ilçede inceleme yapmasına ve yeni operasyon stratejileri belirlemesine rağmen her defasında geri püskürtülen JÖH ve PÖH'lerin yaşadığı psikolojik çöküntü, tarihte "Nusaybin Sendromu" adlandırılacağa benziyor. Nusaybin her gün yeni bir tarih yazmaya devam ediyor. Tıpkı Nusaybin YPS güçlerinin sık sık söylediği gibi: "Bir kahramanlık destanıdır Nusaybin…"
"Bizler destan yazacağız, ardıllarımıza bizi anlatacaklara tüm kararlılık ve aynı inançla" diyerek ateşe koşan kelebekler gibi direniş dansıyla ölüme koşan gençlerin sereserpe cenazelerinin uzandığı her mahallede, geriye anılar kalıyor geride. Direnişe not düşen isimsiz kahramanlar, geride anlam yüklü sözler geride bırakrak, direniş tarihinin sayfalarında yerlerini aldı.
'Bir devlet kendi devletini işgal eder mi?'
Sinan'ı Nusaybin'de tanımayan yoktur. En çok da çocuklar tanır Sinan'ı. Cebindeki şekerlerle çocukların payını yüreğinde gizleyen Sinan'ın kimlik adı Nurullah Bozdoğa ama onu herkes Sinan diye bildi. "Bir taş da sen koy, sen de özgürleş" yazılamalarıyla hayata espri katmayı usta maharetiyle, direnişiyle harmanlayan Sinan'ın özyönetim saldırıların anlamsız komedyasına dair sözleri ondan geriye kaldı. "Şu an devlet bize saldırıyor, en ağır silahlarını kullanıyor, milyon dolarlar harcanıyor. Saldırılarda dikkat ettiniz mi, Osmanlı istila dönemlerinden kalma marşlar çalıyorlar, düşen mahallelere bayrak dikiyorlar. Çoluk çocuk demeden katliamdan geçiriyorsan demek düşman olarak görüyorsun, bayrak dikiyorsan eğer toprak işgal ettin demektir. Yani devlet bu hareketiyle aslında yıllar önceki işgali de kabul etmiş oluyor. Demek bu topraklar hiçbir zaman Türk toprağı olmadı ki hala aynı mantıkla işgal ederek bayrak dikiliyor. Bir devletin kendi devletine bayrak dikip zafer naraları attığı nerde görülmüş? Varsa da işte orası Türkiye'dir…"
'Ölüme zılgıtla gidenlerdeniz biz'
Sevim Arzu (Hebun Silopi) de direniş mahallelerinde yoldaşları arasında cansız bedeniyle, "teslimiyete hayır" diyor adeta. Dicle Mahallesi'nin en hareketli kadını Hebun'un "Ama Heval" diyen şaşkın bakışları kazındı tüm Nisêbîn'e. Dağların koçer kadınlarını andıran Hebun, geceden yıkayıp sabaha tekrar giydiği kıyafetlerinden en belirgin olan boncuk işlemeli hırkasıyla nerde olsa tanınırdı. Mahallede kalmadığı ev, tanışmadığı aile kalmayan Hebun, kısa sürede kendi kabul ettirdi ilçeye. İşlemeli yazmalarla saçlarına taktığı işlemeleri, özenle düzelterek konuşmayı kendine huy edinen Hebun, sadece yasağın ilan edildiği gün yeni kıyafetler giymek istemesini şu sözlerle dile getiriyor: "Buradan ölmeden çıkmayacağız. Onların tankları topları var. Şehit düşeceğimizi çok iyi biliyoruz. Bizim de göstermek istediğimiz bu zaten. Öleceğimizi bile bile özgürlük uğruna ölüme zılgıtlarla gidenlerdeniz biz. İşte bu yüzden ölüme temiz ve yeni kıyafetlerle gitmek isterim. Cenazem ellerine düştüğünde 'kirli' demesinler…"
'İşte bu fotoğraf o fotoğraf'
Zeynelabin ve Kışla (Kanika) mahallesinin karakaşlı çocuğu Abdurrahman Oral (Xalıt Merdin), anneler tarafından "bizim pembe yanaklı Xalıt" diye tanınırdı. Günün 24 saatini barikat yaparak geçiren Xalıt'ın etrafında çocuklar hiç eksilmezdi. Yırtık iş eldivenleriyle, her barikat yapımının ardından çocuklara dağıttığı 'Halley'leriyle çocukların diline düşen Xalıt'a "Heval Xalıt sen Halleyye benziyorsun, onun kadar tatlısın" diyen çocukların sevinç kaynağı Xalıt, ilçeye gelen yerli ve yabancı basının da ilgi odağı oldu. Tüm çekim ısrarlarını reddeden Xalıt'ın yasak başlamadan 2 gün önce yabancı basına çektirdiği fotoğrafıyla Nusaybin direnişine dair tek fotoğraf karesini geride bıraktı. O fotoğrafı çekinme nedenini ise şu sözlerle dile getirmişti gülerek: "Biliyorum sizin yakalamak istediğiniz bir direnişçinin günlük yaşamı ve mekan. İşte bu fotoğraf o fotoğraf…"
Bombaların bir an dahi susmadığı Nusaybin aslında bir direnişin fotoğrafını ortaya koydu. Tıpkı Xalıt'ın dediği gibi "İşte bu fotoğraf o fotoğraf…"
(ekip/mg)