90’lardan günümüze barış çağrıları
09:03
JINHA
ANKARA – Bundan 19 sene önceki ‘Barış için 1 milyon imza’ kampanyası, barış mücadelesinin anlatıldığı bir sürecin ardından 17 Mayıs 1997’de hedeflenen imzayı meclise sundu. Aradan geçen onca yılın ardından katliamların durması ve kalıcı barışın sağlanması için “Ölümden Değil, Yaşamdan Yanayız!” kampanyası başlatan kadınlar da bir milyon imza toplayarak yaşam nöbeti tuttu. Barış talebini dile getirmek için 90’lardan günümüze kadar yapılan eylemler ve örgütlenmelerle mücadele devam ediliyor.
90’lar devletin “savaş kurallarını” dahi hiçe sayarak sürdürdüğü ve Kürdistan’dan Batı’ya, hemen her yerde günlük hayata da doğrudan yansıdığı yıllardı. İşkenceler, katliamlar, kayıplar, infazlar, köy yakmalar ve boşaltmalarla savaşın hemen her yüzü yaşatıldı. Milletvekilinden gazeteciye, iş insanlarından öğrencilere kadar devlete muhalif olan bütün kesimler devlet terörü ve baskı altındaydı. Sol hareketler de o dönemde 1980 askeri darbesinin yarattığı tahribatı atlatmaya ve yeniden toparlanmaya başlıyordu.
‘Barış için 1 milyon imza’ toplandı
Zor koşullar altındaki bir dönemde 8 Ekim 1996’da ‘Barış için 1 milyon imza’ kampanyası başlatıldı. Kampanya Mecidiyeköy Kültür Merkezinde geniş ve renkli bir katılımla başladı. İş insanları, aydınlar ve sanatçıların da olduğu 300 kişinin imzasıyla yola çıkıldı. Kampanya, toplanan 1 milyon imzanın 17 Mayıs 1997’de meclise götürülmesiyle sonlandı.
Kampanya çerçevesinde ‘barış mücadelesi’ anlatıldı
Kampanyanın başlamasının ardından bastırılan imza formları hemen dağıtıma girdi. Amaç sadece imza toplamak değildi. Halklara barış ve demokrasinin hakim olduğu bir ülkede yaşamak istenildiği ve herkesin desteğini vermesi gerektiği anlatılacaktı. Kampanya çerçevesinde herkes kendi barış isteme gerekçesini de anlatıyor ve barışın, demokrasinin nasıl geleceğini tartışıyordu. Ancak devlet bu barış mücadelesini hazmedemedi ve çeşitli saldırılarda bulundu.
Barış talepli kampanya birçok saldırıya uğradı
İmza topladığı için insanların işine son verildi, polis tarafından imza formlarına el konuldu, kampanyayı yürütenler gözaltına alındı ve işkencelerden geçti. Baskının ve devlet terörünün yoğun olduğu bu yıllarda ‘Barış için 1 milyon imza’ kampanyası ezberleri bozan bir kampanya oldu. Kampanya, toplanan 1 milyon imzanın 17 Mayıs 1997’de meclise götürülmesiyle sonlandı. 1 milyon imzalı bir dilekçe Meclis Başkanvekili Uluç Gürkan'a kampanya sözcüsü avukat Eşber Yağmurdereli tarafından verilirken, Anayasa'dan gelen bir hakkın kullanıldığı, toplumun değişik kesimlerinden destek gördüğü, imzaların takipçisi olunacağı da vurgulandı.
Barış Anneleri İnisiyatifi kuruldu
Barış mücadelesi yalnızca 1 milyon imzanın toplanmasıyla verilmedi. Öncesinde ve sonrasında hemen her dönemde birçok kampanya ve örgütlenmeyle barışa ses verildi, çağrılar yapıldı. Bunlar arasında en önemli yer tutanlardan biri de yıllardır mücadele veren Barış Anneleri inisiyatifi. 1996’da inisiyatifle kurulan Barış Anneleri, ulusal ve uluslararası arenada barış taleplerine meşruiyet kazandırma hedefiyle Türkiye’de savaşı bitirmek için yola çıktı. Yaptıkları eylemler ve çeşitli kampanyalarla Türkiye’de ve uluslararası birçok alanda seslerini duyurmayı başardı.
1999’da beyaz tülbentleri ve gülleriyle Ankara’ya yürüyüşleri en çok ses getiren eylemelerinden biri oldu. Devlet tarafından birçok saldırıya ve baskıya uğrayan Barış Anneleri, bugün hala mücadelelerine devam ediyor.
Barış Bloku ve ‘Barışa ses ver’ eylemleri
Bunların yanı sıra 10 Temmuz 2015’ de birçok ilerici, devrimci, sosyalist örgüt, parti ve sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek Barış Bloku’ nu kurdular. Barış Bloku, AKP hükümetinin Suriye’deki iç savaşı desteklemesi üzerine teşhir etmek için savaş bloğuna karşı bu bloku oluşturarak barışı anlatmaya çalıştı.
Blok, 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra başlayan Kürdistan’da ki sokağa çıkma yasaklarına karşı ‘Barışa ses ver’ eylemleri başlattı. Bu eylemler kapsamında herkes bulunduğu alanlarda her akşam saat 19.00’da ses çıkararak barış talebini dillendirdi. Birçok kesimin destek verdiği eylemlere çoğu yerde polis saldırdı.
Akademisyenlerin barış talebi
11 Ocak 2016’da ise çeşitli kesimlerden akademisyenler bir araya gelerek barış bildirgesi yayınladı. Bildirge de Kürdistan’da devletin yürüttüğü kirli savaş sonucu ilân edilen sokağa çıkma yasaklarının ve şiddetin son bulması, barışın gelmesi için talepte bulunuldu. Bin 128 akademisyen ‘Bu suça ortak olmayacağız!’ diyerek bildiriye imza attılar.
Bildiride yer alan talepler; savaşa son verilmesi, insan hakları ihlallerinden vazgeçilmesi ve barış ortamının yaratılması için görüşmelerin tekrardan başlatılmasıydı. Ancak yayınlanan bu bildiri başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’li kesimden büyük bir tepki aldı. Akademisyenler yine başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bu kesim tarafından ‘terör destekçisi’, ‘vatan haini’ olarak nitelendirilerek, birçok tehdide ve hakarete uğradı. Akademisyenlerin barış talebini hazmedemeyen Cumhurbaşkanı ve AKP bunlarla yetinmeyerek imzacı akademisyenlere soruşturma açtırdı. Bir kaçını gözaltına aldırdı ve tutuklattı. Ayrıca imzacı birçok akademisyenin işine de son verildi.
‘Ölümden değil, yaşamdan yanayız!’
Kürdistan’daki abluka ve sokağa çıkma yasakları sürerken devlet terörü ile birlikte sivil ölümlerin her geçen gün artarak devam etmesine karşı, katliamların durması ve kalıcı barışın sağlanması için bir araya gelen kadınlar “Ölümden Değil, Yaşamdan Yanayız! Barış ve Hakikat Hakkımızı Savunuyoruz” kampanyası başlattı. ‘Barış için 1000 kadın buluşuyoruz’ sloganıyla yürütülen kampanya kapsamında, barış isteyen bin kadından imza toplandı.
1 Şubat 2016’ya kadar toplanan imzalar meclise verildi. Ardından ‘Barış nöbeti’ tutmak için 6-7 Şubatta Diyarbakır’ da bir araya gelen kadınlar burada basın açıklaması yaparak iki gün nöbet tuttu.
(mc/sy)